Kendinle buluşmalar
Her gün 24 saatimiz var ve bu zaman dilimiyle neler yapmak istediğimiz kısmen bizim elimizde.
Kısmen diyorum çünkü herkesin gün içindeki akışı ve yerine getirmesi gereken sorumlulukları birbirinden farklı.
Eğer yeni doğan bir bebeğiniz varsa kaliteli uykudan söz etmek biraz güç. Bebeğin ihtiyaçları her şeyden önce geliyor.
Vardiyalı bir işte çalıyorsanız gece ve gündüz algısı belirli aralıklarla yer değiştirir. Sirkadiyen ritme uygun yaşanıldığı söylenemez.
Belki çalışma saatleriniz kısadır ama güne erken başlamak durumunda kalıyorsunuzdur.
Okula bırakılacak bir çocuk, hazırlanacak kahvaltı, girilecek sınav, bir mülakat, akşam yemeği, öğle çayı, araç muayenesi derken insanın yapılacak listesi genelde dolu oluyor.
Hepimizin bir günü 24 saat olsa da bunun ne kadarını gerçek anlamda kendimize ayırdığımız muamma.
Birçoğumuz “kendine vakit ayırmak” denilen şeyin ne olduğunu bile bilmiyor.
Çünkü hayatı boyunca bunu deneyimlememiş ya da görmemiş.
Hareketli ve meşgul bir yaşam, çok çalışmak, yapacak bir şeylerinin olması kendine vakit ayırmakla eş tutuluyor.
Herkes için olmasa da biraz daha gelenekselci yaşayanlar için öyle denebilir.
“Zaten kendimiz için yaşıyoruz ya işte” cümlesini ara sıra duyar ve tebessüm ederim.
Gündelik hayat rutini, zorunlu meşguliyetlerle eşleştirilince böyle algılanıp kabul görmesi de normal.
Ancak benim dikkatimi çeken ve eminim ki birçoğumuzun da farkında olduğu bir durum var ki o da salgınla eve kapanan dünyanın, yaşamı başka bir farkındalıkla yaşamaya çalıştığı ve hatta bunun için efor sarfettiği gerçeği.
Öyle ki beden ve nefes farkındalığı, yoga, kişisel gelişim üstüne yapılan çalışmalar, yükselen psikoloji takibi ve bununla birlikte kişilerin kendi katmanlarına inme isteği pandeminin insanlara açtığı bir kapı oldu.
Bazıları için bu süreç zaman zaman abartı noktasına geliyor olsa da spor yapanların ve sağlıklı beslenenlerin sayısının arttığını kendi adıma gözlemledim diyebilirim.
Sıkışık ve çaresiz hissettiğimiz o süreçte, aslında kendimize pek de vakit ayırmadığımızı fark ettik ya da sistematik bir rutin oluşturmakta güçlük çektiğimizi.
Kimisi kitap okuma alışkanlığı kazanmak isterken, kimisi de bitkilerin büyülü dünyasına dair bir şeyler keşfetmenin yolundaydı.
Arada fırında değişik ekmekler yapardım ve görenler şaşırırdı. Pandemiyle birlikte şaşkınlık gösteren şeylerin sayısı da azaldı ve evde ekmek, pide, lahmacun yapan kadınların yanında erkekleri de görmeye başladık.
Herkes kendi içinde “yapamamlar”ı bir yere bıraktı ve aslında sevdiği, kendine iyi gelen şeyler olduğunu gördü.
Bunları görebilmemiz için kendimizle bir buluşma ayarlamamız gerekiyordu ancak o kadar meşguldük ki o buluşma hep ertelendi ya da bölündü.
Ne zaman evlere kapandık, artık insanın fiziksel varlığı bir tehdit olarak algılanmaya başladı, o zaman başımızı ellerimizin arasına alıp kara kara düşüncelere daldık.
İnsan karanlığa ilk girdiğinde hiçbir şey göremez, her şey siyahtır ya ancak o karanlığa alıştıkça, gözler ortamın o kadar da karanlık olmadığını fark eder.
İnsanlık da böyleydi; karanlıkta, çaresiz ve sıkışmış.
İlerleyen günlerde herkes kendi içinde bir şeylere doğru çekildi. Bu aslında kendiyle ilk defa buluşan insanın şaşkınlığını barındırıyordu.
Nelerden hoşlanırım, ben neyden keyif alıyorum sorularını sormaya başladık. Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken hepimizin kendine göre küçük bir rutin listesi vardı artık.
Şimdilerde insanların bu kadar kendiyle haşır neşir olmasının bir sebebi de evde kaldığımız pandemi süreci diyebilirim.
Bazısı eski yaşantısına dönerken, bazısı da hayatıyla ilgili ciddi kararlar verip direksiyonunu bambaşka rotalara çevirdi.
İşin aslı şu ki rutinlerimiz bizi yaşama biraz daha sıkı bağlıyor.
Ancak bu rutinleri oluşturabilmemiz için de kendimizle hemhal olmamız gerekiyor.
Şu sıralar biraz aksayan meditasyon pratiğimi yeniden disiplinize etmek için ben de bazı kararlar verdim.
Hepimizin yaşamdaki tarzı farklıdır, ben ipleri gevşetmeye gelen bir yapıya sahip değilim.
Sistemli devam etmesi gerekenler ve arada bozulması beni etkilemeyecek olan aktivitelerim vardır.
Birinci kategori dağ başına da gitsem, kalabalığa da karışsam değişmez.
İkinci kısım ise esnetebildiğim, ara verdiğimde beni geri düşürmeyecek, düşürse de toparlayabileceklerimdir.
Meditasyon ise esnetebildiğim sınıfta değil. Zihin disiplin ve terbiye istiyor; boşluk affetmiyor.
Bu sebeple bozulan rutinime disiplinli bir bakış açısıyla taze bir ayarlama yaptım.
Yılın son demlerini yaşarken bozulanları yeniden düzenlemek, işe yaramayanları elemek, iyi gelenleri daha çok hayatıma almak gayretindeyim.
Umarım sen de yapmak isteyip de bir türlü yapamadığın ya da ertelediğin şeyleri, bu yazı vesilesiyle belki eyleme dökersin.
İlham olmasını dilerim.
Dipçe: James Clear’ın Atomik Alışkanlıklar kitabı, hedeflerinizi küçük adımlarla belirlemenizde yardımcı olabilir. İlgilisine…