ABD Seçimi: Bir kötü gitti, başka bir kötü geldi
İki gün önce Amerika Birleşik Devletleri'nde kıyasıya bir seçim yarışına şahit olduk. Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı, eski Başkan Donald Trump ile Demokrat Parti’nin adayı Başkan Yardımcısı Kamala Harris arasında çekişmeli bir seçim yaşandı. Oy kullananlara göre bu seçim oldukça gergin ve kritik geçti. Aylardır süren seçim yarışında Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olan Donald Trump, 295 seçici delegenin oyunu alarak ikinci kez Amerikan Başkanı seçildi. Trump’ın seçimi kazanması benim için sürpriz olmadı; çünkü Trump’ın arkasında Elon Musk gibi birçok “multi milyarder” diye adlandırabileceğimiz tekel bulunuyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bu kritik ve gergin seçim ne yazık ki sadece Amerikan halkını ilgilendirmiyordu. Trump’ın yeniden seçilmesiyle birlikte ticaret savaşları, askeri politikalar ve emperyalist sistemin dinamiklerinin güçlenmesi birçok ülke için risk ve endişe doğurmaktadır.
Donald Trump, seçimi kazandığı kesinleştiğinde yaptığı konuşmada, “Bu Amerika’nın altın çağı olacak” dedi. Amerika için altın çağ olacak bu dönem, Ortadoğu ve Asya ülkeleri için savaş, yoksulluk ve sefalet anlamına gelebilir. Diğer ülkeler için savaş ve yoksulluk dememin sebebi, ABD’nin sınırları dışında yüz bini aşkın askeri personeli ve farklı ülkelerde bine yakın askeri üssü bulunan bir ülke olarak aldığı kararların küresel çapta birçok sorunu beraberinde getirecek olmasıdır.
“Trump’ın Amerikan Başkanlık koltuğuna geçmesine içten içe sevinmeyen bir devlet başkanı kimdir?” diye sorarsanız, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski derim. Yıllardır süren Rusya-Ukrayna savaşında Zelenski, özellikle Joe Biden döneminde milyarlarca dolarlık hibe desteği alıyordu. Trump, bu desteği sonlandıracağını seçim vaadi olarak belirtmişti. Trump daha sonra seçim meydanlarında Ukrayna başkanı için “tarihin en büyük pazarlamacısı” ifadesini kullanmıştı. Trump, Ukrayna’ya hibe yardımı yerine kredi yardımı yapmayı planladığını da açıkça ifade etmişti. Her ne kadar yeni başkan Ortadoğu’da ve Ukrayna’da süren savaşı bitireceğini seçim vaadi olarak öne sürmüş olsa da savaşın adını ve formülünü değiştirerek emperyalist sisteme hizmet edeceği çok açıktır.
Ortadoğu’da yaşanacak muhtemel senaryoları artık tahmin edebiliyoruz. Ortadoğu’yu, tabiri caizse, kan gölüne çeviren emperyalistlerin maşası olan İsrail Devleti ile ilişkilerin kaldığı yerden devam edeceğini düşünüyorum. Ancak Trump’ın, Joe Biden’a göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu özellikle cephe savaşları ve sivil ölümler konusunda frenleyeceğini öngörüyorum. Trump’ın yaşanan savaşı farklı formüllerle çözme yoluna gideceğini dünya kamuoyuna açıklamış olsa da bir önceki başkanlık döneminde olduğu gibi Çin ile başlattığı ticaret savaşına kaldığı yerden devam edeceği çok açık. Yeni Amerikan Başkanı Donald Trump’ın başlatacağı ticaret savaşının, üçüncü dünya ülkelerinin ekonomisini derinden sarsacağını düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye ile kuracağı diplomatik ilişkilerin kısa vadede normal bir seyirde devam edeceği kanaatindeyim. Uzun vadede ise Amerika’nın Suriye ve İran’a yönelik atacağı adımlar Türkiye’yi zor durumda bırakabilir. Joe Biden ile Donald Trump’ı karşılaştırdığımızda, Trump öngörülemez ve bilinmezliklerle dolu bir siyasi lider olarak karşımıza çıkıyor.
Özetle; bir kötü gitti, başka bir kötü geldi.