Düşpeşe –Taşların Sırrı
Ortak bir proje sonucu ortaya çıkan kitap Düşpeşe-Taşların Sırrı. Projelendiren Nalan Yılmaz. Yazarlar; Ayşen Göreleli, Ayten Kaya, Bihter Bilir, Duygu Uzel, Esma Zafer Ertan, Gönül Çatalcalı, Gülseren Mungan, Hande Baba, Nalan Yılmaz, Nermin Şenol Kalyoncu, Nevzat Süer Sezgin, Oya Uslu, Sevin Sezgin, Sülbiye Yıldırım, Vicdan Efe, Yayla Boztaş. Bu kadar çok yazarlı bir romanı ilk kez okuyorum. Bence oldukça kıymetli bir çaba bu. Okurken bir yazardan diğerini geçişi hiç hissetmedim ve bu da çok güzel. Tüm yazarlar aynı dili yakalamış ve aynı duyguda ilerliyor. Açıkçası bunca kişinin aynı şey için uğraşması hem ilginç, hem de mutluluğu çoğaltmak gibi geldi. Anlatmak istedikleri bir şeyler var, ortak kaygıları var ve bunun için omuz omuza ilerleyecekleri kişiler var. Bu, insanı güçlendiren de bir şey. Üstelik edebiyat hepsinin ortak dili ve orada da yakınlar. KeKeMe Kitap Yayınları tarafından basımı yapılan kitap bir grup ortaokul öğrencisinin etrafında ilerliyor.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde birbirinden kıymetli yerleri gezi planına alan Simla öğretmen ile Eren öğretmen 7.sınıf öğrencilerini İzmir’den yola çıkarır. Katman katman tarih kokan, hikayeleri, rivayetleri, ev sahiplikleri fazla olan yerler her öğrencide dönüşüme sebep olur. Gezmek ve gezerken öğrenmek oldukça kıymetlidir. Kitapta öğretmenlerinin planlaması ile görülecek yerler çocuklar tarafından paylaşılmış ve herkes kendi konusunda bilgi edinmiştir. Dolayısıyla gittikleri yerleri kendileri anlatırlar. Elbette yol boyunca kendilerine eşlik eden kişiler de bölgeye dair bilgilerini paylaşır ve sohbeti zenginleştirir. Kendilerinden yüzlerce yıl önce oralarda yaşayan insanlara dair anlatılanlar masal gibi de gelir, hayal dünyalarını zenginleştiren rüyalara da evrilir. Kurgusunu çok beğendim ve bir ara sanki çocuklarla birlikte geziyor gibi hissettim. Eski uygarlıklara, yaşanmışlıklara dair merakım beni de bu tip yerlere götürür ve oralarda hep insanlık tarihini düşünürüm. Gündelik olandan alıp uzaklaştırır bu geziler ve başkalaştırır insanı. Bu gruptaki çocuklarda da öyle oluyor; her birinde farklı bir olayla. Dolayısıyla okur olarak da merak duygusunu sonuna kadar yaşadım diyebilirim.
Tarih, arkeoloji, antropoloji, mimari, gastronomi ve birçok farklı alandan beslenen bir kurgu var karşımızda. Coğrafya zaten bunların hepsine ve fazlasına müsait. İşin içine bir de edebiyatı katınca oldukça güzel bir iş çıkıyor ortaya. Çocukların merakları, korkularına baskın çıkınca olaylar maceraya dönüyor ve okur olarak bizi de sürüklüyor peşi sıra. Cemşit kuşu görmek isterdim mesela, sonra kafamda hala görmediğim yerler belirdi ve oraları görme gereğini derinden hissettim. Taşların Sırrı yazıyor kapakta, evet herkes her şeyi saklamaya çabalasa da gerçek üzeri örtülse de, bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Onu anlayan, dinleyen ve merak eden olduğu sürece. Kitabı oldukça güzel bir noktaya bağlamış yazarlar. Fazla detay yazmak istemiyorum; çünkü okuyacaklara haksızlık olabilir. İlgili, duyarlı, bilinçli, kültürel değerlere önem veren bu ekibin her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. Son bir teşekkür de beni bu kitapla buluşturduğu için Nevzat Süer Sezgin hocama.