Kalp kıran merak

Esra Aydın

Esra Aydın

Tüm Yazıları

Meraklı olmak iyidir eğer merakın kendi sınırlarını keşfetmek ve bu sınırları genişletmek üstüneyse.

Farklı pencerelerden hayata bakıp deneyim edinmekse ya da istediğin.

Başka bir gözle kendine bakmak, hayatının kontrolünü eline almak için belki.

Ne zaman ki gözlerin kendi yolundan sekip başkalarını teğet geçmeye başlıyor ve zamanla teğetten ötesine doğru yol alıyorsa fark etmen gerekiyor; artık kendi sınırlarında değilsin.

Bu sınırlar geçildiğinde fark edilmiyor ya da edildiğinde normalleştiriliyorsa “sınır ihlali” denilen yere bile isteye geliyorsun.

Sıklıkla duyuyoruz “sınırların ihlal ediliyorsa şu üç şeyi yap…” tavsiyelerini.

Hatta sosyal medyanın ara ara popüler konuları arasına bile giriyor.

Biri narsisizm diğeri ise sınırlar.

Ne yapacağını bilemeyen, rahatsız olduğu halde söyleyemeyen ve buna rağmen ilişkilerin içinde varlık göstermeye devam eden bir sürü insan.

Çünkü sınır çizmek, “dur” demek bizim gibi toplumlar için pek kolay değil.

Hatta büyük bir yara.

Birçoğumuz birey olduğumuzun farkında olarak yetiştirilmedik.

Söz hakkımız olabileceğini, karşıt fikir geliştirebileceğimizi…

Kıyafetlerimiz ebeveynler tarafından seçilirken sözcüklerimiz de sınırlandırıldı.

Uyumsuz gözükmemek, kalp kırmamak ve üstünü örtmek için kendimizi görmezden geldik.

Oysa “hayır” demek sert olmak zorunda değil.

“Gelmek istemiyorum, katılamayacağım” cümlesini kurmak da.

Ancak sistemin dışına çıkıp senden beklenen cevabın tersini söylemek kendimize rağmen kolay olmuyor.

Yıllarca işlenen bir nakışın desenini bir anda bozmak,

Üzerine dikilen yargılayıcı gözlere kendini siper etmek.

Toplu halde alınan kararlardan tekliğe; “biz”den “ben”e geçmek, kendini dinleyip ne isteyip istemediğini sormak ve cevaba razı olmak bizim gibi toplumların kodlarında pek yok.

“Bizim gibi toplumlar” kalıbının kulak tırmalayan, hoşnutsuz ifadesinden hazzetmesem de bazı gerçekler var.

İç içe geçmişliğin, yetişkin olsak da karar alırken anne-baba figürlerine son bir bakış atışımızın gerçekliği.

İçimize, köklerimize sinen bir aidiyet duygusu.

Birey olmak isterken suçluluk duygusuna kapılmamız, yanlış bir şeyler yapıyorum hissi.

Hepsi yan yana geldiğinde rahatsız olduğunu ifade edemeyen, sesini çıkaramayan, “dur” ihtarında bulunamayan bizler.

“Evlendin mi?”

“Boşanıyormuşsun”

“Sigorta kolun?”

“Hala atanamadın mı? Okumak da boş…”

“Yaşın geçiyor benden demesi…”

“Bu zamana kadar ev alamadıysanız artık zor.”

“Çalışıyor musun? Nerede?”

“Maaşın iyi mi?”

“Çocuk var mı çocuk?”

“O kiloları ver, ilerisi var bunun.”

“İflas etmişsiniz yaa”

“Psikoloğa gidiyormuşsun, umarım iyisindir.”

Herkesin bu konuda kendince söyleyeceği, şikâyet edeceği en az bir konusu vardır.

Birilerinden şikâyet ederken birilerine hayatı dar ediyor oluşumuzun ise vicdani yükümlülüğünü taşımak istemiyoruz.

Bize yapılanlar var ve bir de bizim yaptıklarımız.

“Hak ediyorlar, o da bana yaptı!”

Gerçekten öyle mi? Sahi hak dediğin nedir?

İki arada bir derede sokuşturulan sorular, zorda bırakılan insanlar, ilişkilerin içine sıkışıp çıkamayanlar, kendi başına kaldığında doldur boşalt yapanlar…

Herkes her şeyi göğüsleyemeyebilir.

Herkes içindeki fırtınadan sağ çıkamayabilir.

Kimisi için dert olmayan, büyütülmeyecek şeyler birinin karanlık odası olabilir.

Hepsini bir kenara bırakalım…

Daha önce de yazmıştım, “Beni ilgilendiriyor mu?” sorusu çok kıymetli.

Sana durman gereken yeri net olarak hatırlatacak şayet kendine sormaya cesaretin varsa.

Yeni tanıştığın birine ilk soracağın şey medeni durumu, statüsü, nereli olduğu olmamalı.

Bunlar ilişkiyi başlatan değil, bitiren sorular.

Ve tüm bu sorulardan uzakta yaşamak isteyen, cevaplamaktan hoşlanmayan ve fakat karşıdaki sınır ihlalcisine “dur” diyemeyen yüzlerce, binlerce insan var.

Hayatında her şeyin yolunda gidiyor oluşu sadece bir sanrı.

Bu öyle bir sanrı ki hiçbir şey sonsuz değil sonsuz olandan başka.

Başına gelmez sandığın şeylerin yeridir dünya.

Bugün sormaktan rahatsız olmadığın bir soru yarın karanlık kuyun olabilir.

Ne de olsa karma denilen bir gerçeklik var; varoluş yasası.

İyi tohumlar ekersen iyi tohumlar alırsın. Kötü tohumlar ekersen de kötü tohumlar büyütürsün.

Yargılarsan yargılanırsın.

Döner dolaşır ve seni bulur.

Belki şimdi belki sonraki hayatta.

Dün yaptıklarımız bugünü, bugün seçtiklerimiz de yarını oluşturuyor.

Kimsede yara açmadan, nazik bir şekilde var olacağımız günler inşa etmeye.

Nezaketle kal…