ANAYASA KİMİN UMRUNDA…

Arzu Yalçın

Arzu Yalçın

Tüm Yazıları

8 Kasım gününden bu yana Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin milletvekili seçilen Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararına uyulmaması ve mahkeme üyeleri hakkında yetki aşımı yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulması kararı karşısında tüm kamuoyu başta hukukçular olmak üzere infiale geçti.

Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkum edildikten sonra 14 Mayıs'ta Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.

Anayasa Mahkemesi Can Atalay’ın bireysel başvurusu hakkında 25 Ekim’de "seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiğine hükmetmişti.

Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı sonrası dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkındaki bu kararına oy birliğiyle karşı çıktı. Daire, "Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına" oy birliğiyle karar verdi.

Aslında kararla ilgili olarak hukuki durumu tam olarak bilmeyenler Yargıtay’ın Anayasa’ya aykırı hareket ettiğinin farkında bile değil…

Her zaman olduğu gibi tamamen siyasi olarak destekledikleri isimlerin bu konudaki söylemlerine bakarak konu hakkında fikir yürütmeye çalışıyorlar.

Yargı üzerindeki baskı Türkiye’de maalesef uzun yıllardır dillendirilen bir gerçek…

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hakim teminatı en önemli anayasal ilkelerdendir. Ancak HSK Başkanı’nın Adalet Bakanı olduğu bir sistemde bu bağımsızlık daha mesleğe girişten başlayarak kağıt üzerinde kalıyor.

Geçen ay İstanbul’da bir başsavcı HSK’ya yazdığı dilekçe ile yargı içinde dönen rüşvet çarklarını ve yolsuzlukları ortaya koymuştu.

Bunun anlamı bağımsız ve tarafsız olması gereken yargının, gerek bir takım güç odakları, gerek mafya ve gerekse bazen de siyasi odaklar tarafından etki altında kaldığı ve hukuka aykırı kararlar alınabildiğidir.

Ancak bunların hiçbiri Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması kadar ağır sonuçları olan ve açıkça Anayasa’yı ihlal eden eylemler değildi.

Hukukçuların ve demokratik devlet düzenin gereklerini bilenlerin farkında olduğu acı gerçek şu ki; bu kararla açıkça Anayasa ayaklar altına alınmıştır.

Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesi Kararları” başlıklı 153. Maddesinde; Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu ve Anayasa Mahkemesi kararlarının Resmî Gazetede hemen yayımlanıp yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı yer almaktadır.

Anayasanın açık hükmü karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin hukuken bu karara uymaktan başka bir yolunun bulunmadığı ortadadır.

Karara baktığımızda ise defacto (yasadışı) bir eylemin vücut bulduğu, Anayasa’nın Yargıtay Dairesi tarafından dikkate alınmadığı sonucuyla karşı karşıya kalmaktayız.

Bu durum biz vatandaşlar için çok endişe verici çünkü bu kararla;

Anayasa’yla teminat altına alınmış olan tüm hak ve özgürlüklerimizin tehdit altında olduğunu,

Hukuki güvenilirlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ortadan kalktığını,

Mahkemelerin Anayasaya aykırı kararlar vermesinin önüne geçilemediğini,

Açıkça görmüş olduk…

2023 Türkiye’sinde yirmi küsur yıllık ileri demokrasinin bizi getirdiği nokta gerçekten bir Cumhuriyet’te ulaşılması zor bir yer oldu!

Geldiğimiz yer buysa gideceğimiz yer Afganistan gibi bir Taliban düzeni olmalı…

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönündeki kararına karşı Adalet Bakanı’ndan, “mahkemeler arası astlık üstlük yoktur ” açıklaması bu kararın kimlerin desteği ile alındığını adeta ortaya koymaktadır.

Anayasa, kanunlar ve adalet önünde herkes eşittir. Kişiye özel uygulama yapılamaz, masumiyet karinesi gereği suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Mesele sadece Can Atalay meselesi değildir, kim olursa olsun, hangi görüşten, siyasi kesimden olursa olsun kişiye özel kararlar alınması, kişiye özel uygulamalar yapılması kabul edilemez.

Bugün Can’a yarın sana, bana…

Yargıtay yaptığı hatadan derhal dönmeli, Anayasa Mahkemesi kararı derhal uygulanmalı, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararında olumlu oy kullanan üyeler hakkında suç duyurusunda bulunma talebini derhal geri çekmelidir.

Adalet devletin temelidir. Her mahkeme salonunda “Adalet Mülkün Temelidir” diye yazmasının sebebi budur,

Devletin bağımsız ve tarafsız mahkemelere ve hakimlere ihtiyacı olduğu kadar;

Hakimlere ve mahkeme kararlarına,

Demokratik toplumun gereği düşünce, fikir ve inanç hürriyetine saygılı yöneticilere de ihtiyacı var…

Eğer devleti yönetenler hukuka ve anayasaya bağlı olsalardı;

Onların yönettiği ülkede hiçbir yargı organı Anayasa’ya aykırı kararlar almazdı, alamazdı…

Buna cüret eden yargı mensubu da olsa kim olursa olsun sonucuna katlanmalıdır.

Süreci birlikte izleyip göreceğiz;

Ya Anayasa Mahkemesi kararı uygulanır ve ona adeta kafa tutanlar hakkında gerekli disiplin işlemleri yapılır,

Ya da artık Anayasal güvencelerin olmadığı bir Cumhuriyet’te yaşıyoruz demektir!!!