CHP, dört buçuk yılı silsin istiyorlar!
CHP İl kongresini değerlendirmeye devam edelim.
Kongreden bugüne kadar geçen zaman diliminde basında çıkan yazılara bakıyorum da;
Sanki tek bir noktadan tuşa basılmışçasına herkes Fatma Kaplan Hürriyet’in kurultay delegesi yazılmamasının ne kadar etik dışı olduğunu savunuyor.
Sanki olayların bu noktaya gelmesinde Hürriyet’in hiç payı yokmuş, gibi davranılıyor.
İyi de neden…?
Nedeni çok basit…
Her şey zafere varmak için…
***
Biliyorsunuz, savaşta ve siyasette zafere giden her yol mübah sayılıyor.
Malum, yerel seçimlere sayılı günler var.
Yumurta gelip kapıya dayandı. Acilen bir şeyler yapmak lazım.
Öyle şeyler yapmalı ki, 4 buçuk yılda yapılan tüm hataları, tüm eksikleri, tüm yanlışları unuttursun!
Liyakat, ehliyet, yandaş kayırma, akraba şirketleri, paravan tabela şirketleri, örgütü yok sayma, İyi partiyi CHP’nin önüne koyma, medyaya savaş açma… Bunların hepsi unutulsun gitsin.
Sadece onun istediği konular konuşulsun.
Mağduriyet maskesi tüm İzmit’i sarsın.
Ama işe önce CHP’den başlansın.
Yok saydığı CHP, ona iade-i itibar yapsın!
Bunun için aranan kan zaten bulundu… Kurultay delegesi olamamak!
***
Sosyal medyada yorumlara bakıyorum, akıl tutulması yaşanıyor resmen.
Kimileri CHP örgütünü ayıplıyor.
Vay efendim bir tanecik belediye başkanı varmış, çok ayıp edilmiş.
İyi de o belediye başkanı 4 buçuk yıldır partiye kan kustururken neredeydiniz?
Bunu bir olayla sonuca bağlamak hangi vicdana sığar?
İl başkanına “destek istemiyorum, köstek olmayın yeter” derken hiç ayıpladınız mı?
CHP İzmit ilçe binasına komşu olduğu halde 4 buçuk yıldır o binaya adım atmadığında bunu dert ettiniz mi?
Partisinin belediye meclis grup toplantılarına katılmaması zorunuza gitti mi?
O zaman da tepki koydunuz mu?
Onu o makama seçtiren örgüt emekçilerinin bir tebrik mesajı için bile kapısından girmeyi başaramadığında ayıpladınız mı?
Sefa Sirmen’in kazanamadığı İzmit’i ben kazandım, dediğinde “hoop bi dakika, biz neciyiz” dediniz mi?
Yine onu o makama taşımak için maddi manevi kendinden veren Alparslan Seymen’i kullanıp attığında, gördüğünde yüz çevirdiğinde ayıpladınız mı?
İşe alımlarda CHP’li emektarlara gelince “liyakat” aklına gelen, ama iş kendi eşine dostuna gelince kural tanımadığında aynı reaksiyonu gösterdiniz mi?
Örgütü sadece kongrelerde hatırlayıp, örgüt üzerinde güç kurabilmek adına oy karşılığı delegelere iş dağıtırken de tepki koydunuz mu?
Partiden maddi hiçbir beklentisi olmadan çalışan, destek sunan, tek sevinci Belsa Plaza’da CHP bayrağının varlığı olan o insanların çocuğunun nikahlarını kıyması istendiğinde;
“Ben nikah memuru muyum, yeter ama” diyerek çocuk gibi azarladığında hiç ayıpladınız mı?
İl başkanını, ilçe başkanını, milletvekilini belediye programlarına davet etmediğinde,
Ettiğinde ise bir selamlama konuşmasını dahi çok gördüğünde bunu ahlaki buldunuz mu?
Kendisini genel merkez yöneticilerinden bile üstün gören anlayışla, onu arayanlara telefonu açmadığında “bu kadar da olmaz” dediniz mi?
***
Son olarak; kongreye davet ve kurultay delegeliği hakkında kendisini arayıp bilgilendirmek ve fikir sormak için arayan il başkanının telefonunu açmaması size normal mi geliyor?
O ki il başkanı demek o ilde CHP genel başkanı demek!
Genel başkanın ağzı hatta kendisi demek!
Peki, belediye başkanı genel başkandan üstün kişi demek midir?
Eğer değilse siz neyin etiğinden, neyin siyasi düsturundan bahsediyorsunuz?
Bugün Hürriyet kurultay delegesi yapılmadıysa salt il başkanının telefonunu açmadığından değil; o yola giden taşları birer birer elleriyle kendisi döşediği içindir.
Bakın, çok net söylüyorum!
Tüm bu yaptıklarını görmezden gelip onu delege yazmak CHP örgütünün kendi kendini inkar etmesidir.
CHP, kendini partiler üstü gören belediye başkanına fatura ödetmiştir, bunun anlaşılmayacak yanı falan yoktur!
***
Buna “yanlış” diyenler…
O zaman bundan sonra seçilecek olan belediye başkanları da aynısını yapsın. Olur mu?
Kerameti kendinde görüp, işi şımarıklığa döksün, CHP’ye savaş açsın!
Var mı böyle bir şey?
Üstelik Türkiye’de delege olamayan tek belediye başkanı Hürriyet değil!
Bir sürü örneği var!
***
Genel merkezin bunu dert edeceğini hiç ama hiç sanmıyorum.
Fakat Hürriyet’in “Atın beni partiden, rahatlayın” sözlerini dert edeceğini pek ala sanıyorum.
CHP il başkanı için “el altından belediye hakkında haberler yaptırıyor” şeklindeki suçlamalarına kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum.
CHP’nin seçilmişlerine “iktidarla iş tutanlar” demesini görmezden gelmeyeceklerini zannediyorum.
***
Muhtemelen benim bu yazım hakkında da aynısını düşünecek.
Bana bu yazıyı birilerinin yazdırdığını yayacak.
Buna kendisi bile inanmadığı halde ısrarla aynı yerden vurmaya devam edecek.
Umurumda bile değil!
Zaten böyle yapa yapa kaybetti herkesi.
Kişi, kendinden bilir işi demişler.
Benim böyle suçlamalara karşı somut argümanlarım var.
Tavsiyem odur ki, böyle düşünmekten vazgeçsin, dönsün bir kendine baksın.
Ben neden bu haldeyim, biz ne ara bu hale geldik desin…
***
Bütün basını arkasına alabilir, herkese mağdur olduğunu empoze edebilir, inandırabilir, inandıramadıklarına farklı yollardan ulaşabilir.
Ama ben o yapının içerisinden geliyorum.
Neyin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini, oynanan oyunları, her şeyi süzebiliyorum.
Ve fotoğrafa baktığımda gördüğüm şu:
Fatma Kaplan Hürriyet “istemiyorum” dediği İzmit’i deli gibi istiyor.
Tek engel olarakta CHP’yi yani kendi partisini görüyor.
Tüm çabalar o engel ortadan kalksın diye…
***
Kalksın tabi ama çok yanlış yerden yürüyor.
Şaşkın ördek misali suya ters dalıyor.
Bu şekilde sonuç alamayacağını aklı selim birilerinin ona anlatması gerekiyor.
Etrafında böyle birileri kaldı mı, daha doğrusu hiç oldu mu, hayır olmadı.
Çünkü o her şeyi herkesten iyi biliyor(!)
Hakkında hayırlısı…