Ben sordum, Emirşah Bey anlattı!

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

İzmit Belediyesi Başkan Yardımcısı Emirşah Torun, geçen gün gazetemizi ziyaret etti.

Muhabirimiz Merve Dişli’nin kaleminden Emirşah Torun ile alakalı merak edilen bazı haberleri okudunuz.

Ben de size Emirşah Bey ile yaptığımız sohbetin kalan kısmını anlatacağım.

Emirşah Bey’le konuşmaya başladığımızda araya girip kendisine sordum;

Bu anlattıklarınızı yazabilir miyim?” dedim.

Ben sizinle dertleşmeye geldim nasıl isterseniz öyle yapın, tabii yazabilirsiniz, deyince yazmaya karar verdim.

Burayı özellikle belirtmek istedim.

Çünkü bizim meslekte asıl haberler karşıdaki kişinin “Bunları yazmayın ama” dediği kısımlarda saklıdır.

Emirşah Bey’in konuşmalarını gayet relax bulunca yazılmasını istemez belki diyerek, sorma gereği duydum.

O da bana bıraktığını söyledi.

Özgüvenini ve samimiyetini de değerli bulduğumu ifade ederek konuya gireyim.

*

Emirşah Torun ismini daha önce hiç duymamıştım.

İzmit Belediyesi Başkan Yardımcısı olmasaydı sanırım uzun bir süre daha duymayacaktım.

Kendisi eğitimcilikten emekli olunca siyaset yapma planı olduğundan bahsetti.

Ne zaman siyasete girer biz de adını o zaman duyardık ama şanslı ki siyasete tepeden giriş yaptı.

Kendi gibi şanslı olan Fatma Kaplan Hürriyet’in başkan yardımcılığına getirildi.

Haliyle adı sanı duyulmayan birinin tepe noktalardan birine getirilmesi beraberinde bazı spekülasyonlara sebep oldu.

Torun’un AKP’ye yakın olduğu bilgisi yayıldı.

Özellikle CHP’li gençlere belediyenin kapıları açılmazken dışarıdan bir ismin, hem de AKP ile anılan bir ismin başkan yardımcısı olması zorlarına gitmişti.

O dönem bunların hepsini haberleştirdik.

Fakat Emirşah Bey tüm bunlara karşın çıkıp tek bir söz etmedi, kendini anlatmaya çalışmadı, iletişim kurmadı.

Bunları onun yüzüne söylediğim için rahatlıkla buraya yazıyorum.

Elbette kendine göre gerekçeler sıralıyor.

Ben o gerekçeleri çok kabul edilebilir bulmasam da Emirşah Bey’in gecikmiş bu ziyaretini her şeye rağmen değerli ve de cesurca buluyorum.

Aslında organik biri.

Bazı lafların nereye varacağını hesaplamadan konuşan samimi biri.

Devlette uzun yıllar çalışmış olmanın verdiği disiplinle kurumunu öne koyan biri.

Öyle ki belediyecilikle eğitimciliği kıyasladığında aradaki farkı öyle ilginç tanımlıyor ki…

Ne diyor?

Belediyeciliğe başlayınca öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu anladım diyor.

İçimden “Öğretmenlik hep kutsaldı Emirşah Bey” demek gelse de onun bu sözü siyasetin zorluğunu pekiştirmek için kurduğunu biliyorum.

Kısacası siyasete yatkınlığı konusunda daha fazla mesafe katetmeli.

Gönlünde Körfez Belediye Başkanlığı olduğunu anlatıyor.

Körfez’de ikamet etmemesinin dezavantaj olmadığını aksine bütün dostluk, hemşeri ilişkilerinin orada yoğunlaştığını savunuyor.

Hayli de iddialı cümleler kuruyor ki bunu haberlerimizde okuyanlar bilir.

Emirşah Bey hakkında edindiğim izlenimler, gelecekte CHP siyasetinde onu bekleyen şeyler vs gibi konularda sayfalarca yazı yazabilirim.

Ama en iyisi bırakalım Emirşah Bey CHP’de siyaset yapmanın getirisini ve götürüsünü kendi tecrübe etsin.

İlk adımını çok şanslı yerden attı.

Bundan sonra aynı şansın ona yardım etmesi dileğiyle kendisine çıktığı yolda başarılar dilerim.

Bizim kendisine karşı ne bir ön yargımız ne de negatif bir düşüncemiz vardır.

Yolu açık olsun.


Ben sordum, Emirşah Bey anlattı!


EVET, ÖĞRETMENLİK KUTSAL BİR MESLEKMİŞ

***Milli Eğitim’den sonra hızla belediyeciliğe geçiş yaptınız. Hangisi daha zor veya hangisi daha keyifli?

-Belediyecilik çok zormuş. Bize hep derlerdi, ‘öğretmenlik kutsal bir meslektir’ diye. Bu sözü öylesine söylenmiş söz olarak algılardım. Sonra siyaseti, belediyeciliği ve saha psikolojisini yaşadıkça ‘evet, öğretmenlik kutsal bir meslekmiş’ diyorum. Çünkü biz çocuklara doğruyu, anne babaya saygıyı, geleceği planlamayı, ahlaklı olmayı öğretiyorduk. Günün sonunda yastığa başımızı koyduğumuzda ‘ben bugün güzel şeyler öğrettim, hile hurda yapmadım’ diyordum. Huzurla uyuyordum. Ama şimdi o, onu dedi, bu, şöyle yaptı falan filan derken ağır bir psikoloji ile eve gidiyorum. Bu anlamda belediyecilik hakikaten zor.

***Belediyeciliğe girdiğinize pişman mısınız?

-Ben belediyeye geçmeden meslekte son bir buçuk yılım kalmıştı. Aklımın bir köşesinde hep siyaset vardı. İlaveten ticaretimiz de vardı, onunla da ilgilenmek için gün sayıyordum. Yani siyaseti yapmazsam eksik kalırdım. Biraz erken girmiş oldum ama pişman değilim ancak işin ağırlığı ağır basıyor.

CHP BAYRAĞINI TAŞIMAK BİR DURUŞ GEREKTİRİYOR

***CHP ile bağınız olduğunu bilmiyorduk?

-Benim ağabeyim CHP Ağrı İl Başkanlığı yaptı yıllarca, hali hazırda da merkez ilçe başkanı. Bizim oralarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bayrağını taşımak bir duruş gerektiriyor. Biz her şeye rağmen kopmadık.

***O halde neden sizi kamuoyu AKP’ye yakın olarak kodladı? Eğitim Bir-Sen üyeliğiniz bunda etkili olmuş mudur?

-Ben zaten bunları sizinle konuşmayı çok istiyordum.

***Ben de size söz hakkı tanımıştım ama konuşmamıştınız?

-İşin gerçeğini söylemek gerekirse ben o dönem neye uğradığımı şaşırdım. Siz de gördünüz, bir buçuk yıl boyunca yoğun bir temponun içine girdim. Basına alışık değiliz, bir anda hiç olmadığı kadar hakkımda yazı yazılmaya başlandı. ‘Aman Allah’ım, ne oluyor?’ dedim. O anlarda yapabileceğim en doğru şey işime sarılmaktı, bana verilen görevi yerine getirmekti. Yarın öbür gün ‘bu adam geldi ama bir işi beceremedi’ dedirtmemem lazımdı. Vakti zamanı geldiğinde kendimi anlatırım ama önce işimi nasıl yaptığım görülsün istedim.

CEMİL YAMAN BENİM YANIMDA ALEYHTE KONUŞMAZ

***Evet, AKP ile olan yakınlığınızı konuşuyorduk. Neden CHP sizi benimseyemedi?

-Bizde arkadaşlık hukuku siyasetten önce gelir. Benim arkadaşlarım arasında Ak Partili, HDP’li, İyi Partili o kadar çok samimi arkadaşım var ki! Onların içerisinde rahmetli Ersin Alparslan var, Cemil Yaman var. Ağrılı arkadaş grubunda hepimiz birbirimizin düşünce yapısını bilerek oturup kalkardık. Mesela Cemil Yaman benim yanımda hiç sertleşmez, aleyhte konuşmaz. Ben de o sosyal arkadaş ortamında onu rahatsız edecek sözler etmem.

***Öyle diyorsunuz da Cemil Bey bize verdiği röportajda sizinle ilgili sert konuştu. Sanki daha önce AKP için beraber çalışmışsınız da yarı yolda bırakmış gibi lanse etti?

-O cümleyi hatırlıyorum. Cemin Bey benim için ‘bize çalıştı’ demişti. Bunu doğal karşılıyorum çünkü orada kendi siyasetini yaptı. O da şundan dolayı: ‘Senin arkadaşındı madem sen tutamadın mı, neden CHP’ye gitmesine engel olamadın?’ derler diye kendini savunmaya aldı. Farklı partilerden arkadaş grubumuz var, birimiz bir yere aday olurken hayır sen aday olamazsın demeye hakkımız yok. Hayırlı olsun dersin, destek olmazsın ama kötülemezsin. Biz ona olma demedik, olamazsın demedik. Kim kimin tahakkümünde? Cemil Bey’in onu art niyetle söylediğini düşünmüyorum.

FATMA HANIM TEKLİF ETTİ, ŞAŞIRDIM

***Siyasete hevesim var dediniz ama bu kadar yukarıdan başlamakta ayrı bir şans oldu. Bu şansı merak ediyorum?

-CHP siyasetinin her zaman sempatizanı oldum. Turan Dumlu ağabey ile de sık sık değerlendirme yapardık. Fatma Başkan’ımın vekilliği dönemindeki muhalif duruşu hoşuma gidiyordu, takdir ediyordum kendisini. Muhalefet böyle yapılmalı diyordum. Sonra başkanlığı söz konusu olunca destek sunmam gerektiğini düşündüm. Fatma Başkan’a programlar yaptım. Çeşitli gruplarla buluşturdum. İnanır mısınız bunu bir beklentiyle yapmadım. Çünkü daha emekliliğime vardı, gündemimde yoktu. Olunca da şaşırdım.

***Fatma Hanım mı teklif etti direkt olarak?

-Evet, kendisi teklif etti hatta şaşırdım, hiç beklemiyordum. Tabii çok kıymetli bir şey, herkese nasip olmaz. Yıllarca ta gençlik kollarından beridir emek vermiş insanların olması gerektiğini bilen kültürden geliyorum. Hiç hesapta ve görünürde olmayan birinin göreve getirilmesinin tepkiye neden olacağını ben biliyordum.

***E yani Cumhuriyet Halk Partisi orası, bilmeniz normal…

-Evet Genel Başkan’ımızın da dediği gibi ülkeyi yönetmekten daha zor olan bir partidir. Ama mesela beni en çok gençler eleştirdi ve ben onlara hak verdim, hala da veriyorum. Empatiyi çok önemserim. Ben onlarla empati yaptım ve hak verdim. Fakat diyalog eksikliği var. Benimle iletişim kursalar beni tanısalar eminim o söylediklerinin hiçbirini söylemezlerdi.

***Siz iletişim kursaydınız, büyüklük yapsaydınız olmaz mıydı?

-Amenna tabii ki mümkün fakat öyle bir fırtınanın içine girdim ki ne yapacağımı bilemedim. En iyisi ben önce işimi iyi yaptığımı göstereyim sonra bu insanlarla oturur konuşurum dedim.

***CHP’li gençleri de anlamak lazım. Hakikaten CHP’li olmanın bedelini yaşam çerisinde fazlasıyla ödüyorlar.

-Elbette anlıyorum. Evet net olarak söylüyorum, çok haklılar. Beni eleştirmekte de haklılar fakat sağlıklı bir söylem adına tanıdıktan sonra yapsalar daha sağlıklı olurdu. Mesela Emre Andız size verdiği röportajda benim için ‘iyi bir insan olabilir’ demişti. O kadar hoşuma gitti ki o kısmı yakaladım. Demek ki birileri benim iyi insan olduğumu ona anlatmış. Burada Emre Andız ismini örnek olsun diye verdim. Onunla ilgili asla negatif bir düşünceye sahip değilim. Ben hepsine hak verdim. Hepsi emek vermişler mahalle mahalle gezmişler, sandık başlarını tutmuşlar, bedel ödemişler. Ama hiç tanımadıkları Emirşah Torun çıkmış başkan yardımcılığı koltuğuna oturuyor. Zorlarına gider tabii. Ben olmasam başkası olacaktı. İlaveten ben birini yerinden etmedim ayağını kaydırmadım.

***Onların İzmit Belediyesine karşı gönül kırıklıkları vardı, siz de oradan nasibinizi aldınız?

-Doğrudur. Ben ne talep ettiler ne olmadı ne oldu bilmiyorum hala da bilmiyorum. Yaşadıkları kendileriyle sınırlı olsun. Örgüt içinde birtakım şeyler olmuştur ben bunları bilemem. Benim dışımda olduğu için kendime dert edinemezdim.

EĞİTİM BİR-SEN’E ÜYE OLUP ÇIKTIM

***Siz de kendinizi çok anlatmadınız. Gençler neden Emirşah Torun başkan yardımcısı oldu derken, sizi AKP ile ilişkilendirdikleri için negatif algı yarattı. Bu algıyı gidermek adına bir adım atmadınız. Bu doğru değil, benim yedi ceddim CHP’li demediniz. Bu eksiklik sayılmaz mı? Diğer yandan siz yok dediniz ama iktidara yakın olan Eğitim Bir-Sen Üyelik belgeniz ortaya çıkarıldı, ona da açıklık getirmediniz. Bu gençler tüm bunlara rağmen ne düşünseydi?

-O üyelik konusuna açıklık getireyim. Dönem dönem yetki alma konusunda sendikalar birbiriyle yarışırlar. Benim o tarihe kadar, yani Tevfik Seno Okul Müdürlüğüne kadar hiçbir sendikaya üyeliğim olmadı. Ne zamanki yetki söz konusu oldu, bana ricada bulunuldu. Üye ol ve çık denildi. Öyle de yaptım. Ne gönül birliğim var ne duygu birliğim var, üye olup çıkmışım. Bütün eğitim camiası o zihniyette olmadığımı zaten biliyordu. Yıllarca merkezi okullarda ve il dışı okullarda idarecilik yaptım. Hepsinden uzak durdum. Ben idarecilerin sendikal faaliyetlerde olmaması gerektiğini düşünüyorum. İdareci dediğin tarafsız olmalı. Kısacası bir insan hakkında hüküm vermek için tanımak lazım. Ama dediğiniz çok doğru. Kendinizi tanıtmazsanız insanlar sizi nasıl tanısın. Keşke daha sakin bir liman olsaydı o dönemlerde.

ÇALMA YOK, ÇIRPMA YOK, DİLEKÇE YAZDIM…

***Oldukça icracı görevler verildi size, zor olmalı?

-Evet Fen işleri, Park Bahçeler, Basın Yayın gibi sahada olmayı gerektiren görevler hepsi. Sürekli dışarılardayım. Mesela taşocağı ile alakalı sorun yaşadık, koşa koşa gitmek zorunda kaldım.

***Nasıl bir sorun yaşadınız?

-Malzeme alamıyoruz. Ocak talep ettik ancak onaylanmadı. Bize gösterilen bir alan var, o alandan çekiyorduk ama şimdi Körfez’in dibinden çıkarılan çamur oraya götürüldüğü için malzeme alamıyoruz. Dedik ki Büyükşehir’in kullandığı diğer ocaktan alabilir miyiz diye. Bizim kamyonları gönderdim gidin isteyin diye. Daha önce Gökmen Mengüç ile görüşmüştüm, bize bir yol gösterin, sonuçta bu malzemeyi alıp evimize götürmüyoruz, vatandaşa hizmet ediyoruz. Yazı yazın dediler yazdık ama cevap gelmedi.

***Cevap gelmezse gelmesin deyip basıp gittiniz mi yani?

-Evet ne yapabiliriz. Ta 2019’un 7. ayında istemişiz hala cevap yok. Malzeme sıkıntısı yaşıyoruz, yer gösterin diyoruz, yok diyorlar. Buradan alabilirsiniz dedikleri alan ise daha önce kendilerinin kullanıp çekildiği bir alan. Vatandaşın talepleri arka arkaya bekliyor, eller havaya kaldık. Fen İşleri Müdürümüz aradı ne yapacağız diye. Gidin iki kamyonla Büyükşehir’in ocağına isteyin alın gelin… Sorun yaşarsanız beni arayın dedim. Gittiler, kamyonlar içeri girmiş, malzemeyi yüklemişler buraya kadar sorun yok. Sonra bir bakmışlar İzmit Belediyesinin kamyonları. Dur, demişler. Plakalarınızın kayıtlı olması, izin almış olmanız lazım demişler.

***Bu yanlış mı peki, oradaki adama bunun hesabı sorulmaz mı, adam işini yapmış?

-İyi de Başiskele Belediyesinin araçları orada, Kartepe Belediyesininkiler orada, bize niye verilmiyor?

***Çünkü izin konusu netleşmemiş, plakalar kayıt edilmemiş. Yani o sorunun muhatabı oradaki zavallı görevliler değil, yanlışsam düzeltiniz?

-Ama talep ediyoruz, yazıya cevap verilmiyor. Birkaç ay önce yine tıkanmıştık. Gökmen Bey’e randevu alıp gittim. İlle de kamuoyu önünde bir şeyler olmasın iki hemşeri iki arkadaş olarak, iki mevkidaş olarak bu işi çözelim dedim. ‘Tamam başkanım bir değerlendirelim’ dedi. Demek ki izin alamadı öyle kaldı. Gökmen Bey’in savuşturma amaçlı beni oradan gönderdiğine inanmıyorum.

***Sonuç itibariyle kamyonları geri mi boşalttınız?

-Hayır, Gökmen Bey’i aradım, arkadaş malzeme lazım, çalma yok, çırpma yok, dilekçe yazdım sana, tıkandım malzeme lazım dedim. ‘Başkanım keşke girişte kamyonların darasını alaydınız’ dedi. İstersen geri dökeyim deyince gerek yok şimdilik al dedi, aldık. Sonra beni aradı. Keşke basınla gitmeseydin dedi. Ben basınla gitmedim. Parkın açılışı vardı onun hazırlığını yaparken aradılar rotayı oraya çevirdik.

***Bir dakika, siz orada yaşananları kameraya mı aldınız, ondan mı tepki verdiler?

-Hayır dedim ya parkın açılışı vardı yanımda meclis üyemiz Devrim Bal da vardı. Problem olduğunu öğrenince taşocağına gittik. Tepkinin sebebi niye plakaları kaydettirmemişiz, darasını almamışız. Yani böyle zorluklar yaşıyoruz.

KREDİ ÇEKELİM DEDİK AMA ÇIKMADI

***Farklı partilerde olmanın zorlukları maalesef var ama burada iletişim çok önemli?

-Evet iletişim hakikaten çok önemli. Konu açıldığı için söyleme gereği duydum. İsterseniz biraz projelerden, halkın konuştuğu konulardan bahsedeyim. Mesela EYT konusu. Hiç hesapta olmayan bir konuydu. Yerel yönetimlere de sirayet etti. Bana göre en büyük sorun yerel yönetimlerde oluştu. Bütün belediyeler bunu çözmenin yollarını aradılar. Kimi mülk sattı, kimi kredi aldı, harcama kalemlerinden kıstı. Bizim ilimizde de belediyeler kredi aldılar mülk sattılar. Biz de kredi için müracaat etmiştik ama zaten yüzde 80’lik kısmını ödemişti, 11 milyon gibi para kalmıştı. Kalanı için kredi çekelim dedik ama çıkmadı. Başkan Ankara’ya gitti, İller Bankası’yla görüştü, özel bankalara başvurdu fakat herkese çıkan kredi bize çıkmadı.

***Gerçekten de bunu siyasi bir sonuç olarak mı görüyorsunuz? Belediyenin mali disiplini sağlayıp sağlayamadığı etken değil midir?

Şöyle… İzmit Belediyesi bunları ödeyemeyecek bir görüntüde olsaydı, amenna. Böyle bir sorunu yok.

***Peki bankalar size hangi gerekçeyle kredinin onaylanmadığını söylemiyorlar mı?

-Kabul görmedi, hala değerlendirme aşamasında gibi geçiştiren cevaplar alıyoruz. Sürekli bir oyalama. Direkt ret edilmiyor ama oyalanıyoruz. Bir taraftan da emekli olanlar mağdur oldu, paraları eridi. E o zaman biz de mülk satalım, nereyi satalım, çabuk satılacak yer neresiyse orayı çıkardık. Ama satış yetkisi verilmedi. İş çok sıkıntıya varınca olağanüstü meclis yapalım tekrar sunalım dedik. Bu arada halkın gerçeği bilmesi adına billboardlar yapıldı, canlı yayınlar, paylaşımlar yapıldı. Biz neden satmak istiyoruz, neden kabul görmüyor şeklinde.

***AKP tarafı da diyor ki; daha önce satılan arsaların parası nereye harcandığını açıklamıyorlar, o paralar ne oldu diye soruyorlar.

-Ben onu samimiyetimle söyleyeyim. Hepsi tek tek konuşuldu. Ama ısrarla aynı yerdeler. Diğer hiçbir belediye hiçbir şart ile burayı satacağım demediği halde yetki alıyor.

***Zaten sorun da burada. Şunu gözden kaçırıyorsunuz. AKP siyasetini yapıyor ve yapacak. İzmit’i geri alma hedefleri var bunu bildiğiniz halde neden daha şeffaf olmak yerine gizem yaratıyorsunuz?

-Sizinle hemfikirim, adamlar siyaset yapıyor burayı geri almak istiyor. Bunun için doğruyu söylemek yerine daha siyasete dönecek söylemler getiriyorlar. Ne oluyor, belediye olarak biz de gerçeğini yansıtmak zorunda kalıyoruz. O arsayla ilgili sosyal projemiz de hazırdı fakat krizden dolayı insanlar ihalelere girmiyorlar. Kaç tane sokak projemiz var ama ihalelere girmedikleri için bekliyor. Neyse ki kredimiz onaylandı da sorun çözüldü arsa da elimizde kaldı.

İHTİYAÇ YOKKEN NEDEN VERELİM?’ DEDİ

***Madem ihalelere giren yok, arsayı verseydiniz, krediyi de alsaydınız. Hiç olmazsa kasada paranız olurdu. Hem arsa kamuda kalacaktı zaten, neden vazgeçtiniz? Körfez’inkini alıyor, sizinkini de almış olurdu Büyükşehir Belediyesi?

-Aslında işin karlı kısmı o. Başkan herkesin fikrini çok önemsiyor, herkes fikrini söylesin arkadaşlar diyor. Fikirlerden biri de buydu. Ama ‘İhtiyaç yokken neden verelim?’ dedi.

***Biz EYT borcunu 15 milyon biliyorduk siz 11 milyon dediniz. Koskoca İzmit Belediyesi 11 milyon için kendini ortaya atmamalıydı. O parayı her türlü bulmayı başarmalıydı. Ayrıca satışa çıkan yer için 15 milyon az para. Tabi uzmanlar daha iyi bilir…

-Evet, borcun yüzde 80’ini ödediğimizi kimse görmüyor böyle olunca. Kalanı için başka kapılar zorlanabilirdi belki ama yer satmak da seçenekti.

***Burada yine il başkanları devreye girmiş, doğru mu?

-Hayır doğru değil. Başkanımız onay verilmesi konusunda randevu isteyip AKP ve MHP il başkanlarına olayı anlatayım dedi. Ama başkana geri dönülmedi.

***Aslında dönüldü. Şöyle ki, AKP il Başkanı, CHP İl Başkanı’nı arayıp konuyu anlatınca Bülent Sarı, Fatma Hanım’ı bu anlamda zora sokmamaları, önünü açmaları noktasında istekte bulunmuş. AKP kanadı aralarında konuyu değerlendirince Büyükşehir Belediyesi, arsayı almaya karar vermiş diye biliyorum.

-O kısmı ben bilmiyorum. Başkanımız sadece bunun siyasi malzeme yapılmaması, EYT’lilerin daha fazla mağdur edilmemesi için il başkanlarına derdimizi anlatayım istedi.

***Fatma Hanım’ın muhatabı cumhur ittifakının il başkanları mı olmalıydı peki?

-Bunu ben size sorayım. Bu gibi durumlarda yetkili, siyaseten belirleyici olan Tahir Bey midir, o siyasi partinin il başkanı mıdır?

***Eğer ortada idari bir kriz varsa Fatma Hanım’ın muhatabı Tahir Bey’dir. Yok, konu siyasete çekilmiş ve kriz yaşanıyorsa Fatma Hanım’ın muhatabı ilk önce kendi il başkanıdır. İl başkanını geçerek Şahin Talus’u aramak değildir. Şahin Bey normalini yapıyor. Fatma Hanım yerine mevkidaşı olan CHP İl Başkanı’nı arıyor. Tabi kendisi daha iyi bilir. Sordunuz, fikrimi söyledim.

Neyse, arsa elinizde kaldığına göre oraya güzel bir proje yapabilirsiniz artık?

-Evet elimizde projemiz var. Körfez’in gün batımının en güzel görüldüğü noktalardan biri. Diğer belediyelerin sahilde yeri var ama İzmit Belediyesinin hiç yeri yok. Piyasalar düzelirse projeyi neden yapmayalım. Bence de orası kalmalı.

GÖLKAY, KRİZDEN KAYNAKLI GECİKTİ

***Sizi bulmuşken soralım. Gölkay projesi neden bir türlü bitmedi?

-Gölkay’ın yine krizden kaynaklı gecikmesi oldu. Çelik konstrüksiyon bir yapı. Adamın ihaleyi aldığı dönemki fiyatlarla sonraki fiyatlar çok farklılaştı. Gölkay’da on tane bağımsız bölüm var. Dedik ki farklı firmalar gelsin burası cazibe merkezi olsun.

***Evet, projeyi incelemiştim, diyecek söz yok, hakikaten güzel projeydi ama bir de bitseydi iyiydi?

-Çok çok güzel. Dükkanları dolaştığınızda özellikle teraslarına çıktığınızda gölü, doğayı izlemek harika. Bitiminde muazzam bir mekan olacak. Ama müteahhit malzeme alamadığı için gecikme yaşandı. Yine aydınlatmalar konusunda SEDAŞ ile sorunlarımız oldu. Fakat gelinen noktada geçici kabul aşamasında. Sarbaş üzerinden işletme kısmı için firmalarla görüşülüyor.

***Fethiye Caddesi’ne dair diyecekleriniz var mı?

-Fethiye Caddesi’ne kazmanın vurulduğu günü dün gibi hatırlıyorum. İlk önce sorumluluk bende değildi fakat sonradan Fen İşlerine yani bize geçti. Halk tarafından onaylanmış, ödüllü bir projenin sorumluluğunu almıştım. İlk başlarda çok ürküyordum. Oraya gömülebilirdik çünkü 30 yıldır dokunulmamış bir alan ve neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. İnşaat sektöründen geldiğim için az çok tahmin ediyordum nelerle karşılaşacağımızı. Kazmayı vurup derine indikçe örümcek ağı gibi manzarayla karşılaştık. Bütün hatlar birbirinin üzerine binmiş, ayırt etmek mümkün değildi. O kadar çok emek var ki anlatamam. Bir ilçe belediyesi için çok çok büyük bir proje. 30 yıl kazma vurulmamış alana girdik alt yapıyı yaptık. Ki alt yapı ilçe belediyelerinin işi değildi. Esnafı kırıp dökmeden esnafa rağmen bir şey yapmadan işi bitirdik.

Ben sordum, Emirşah Bey anlattı!


BENİM BİR HATAM VARSA BASIN ELEŞTİRSİN AMA…

***Emirşah Bey, size bağlı birimler arasında Basın-Yayın da var. Bu birimde kaç kişi görev yapıyor?

-Yanlış söylemiş olmayayım ama herhalde 16-20 arasında çalışan var.

***Söz basından açılmışken, neden bu kadar eleştiriye tahammülsüz İzmit Belediyesi? Aslında genel manada İzmit Belediyesini koruyan bir basın profili var Kocaeli’de ama nedense bu yeterli gelmiyor?

-Bakınız, benim bir hatam varsa basın eleştirsin ama aslı astarı olmayan şeylerin yazılması insanı üzer. Yanlışım varsa ve yazılmışsa ben onu düzeltme yoluna giderim. Basın beşinci güçtür. Bizim gibi düşünenlerin olmazsa olmazıdır.

***Güzel diyorsunuz da açıklamalarınızda basınla kavga eden, suçlayan, ayrıştırıcı, sert, kırıcı bir dil kullanılıyor. Bu da basın üzerinde etkiye tepkiye neden oluyor. Belediye bir kurumdur ve kurumların kullandığı dile dikkat etmeleri gerekir?

-Konuşamamak o kadar kötü ki. Sağlıklı bir dil için iletişim kurmak gerekir. İletişimde de empati esastır. Yani empati yapmıyorsanız o konuşmanın bir faydası yok. Yani kurumlar da basınla bu manada konuşmalı. Basın da aynı şekilde iletişim kurmalı. Madem öyle düşünüyorsunuz onca zaman niye gelmediniz diye düşünebilirsiniz. Ama en başında dediğim gibi gelir gelmez bir hengamenin içine girdik, anca bugüne kısmetmiş.