Biri ‘ÖZGÜR BASIN’ mı dedi…?
Havalar aşırı sıcak.
Adeta kavruluyoruz!
İnsanın hiçbir şey yapası gelmiyor.
Herkeste bir rehavet, bir tükenmişlik hissi söz konusu.
Kiminle konuşsam aşağı yukarı aynı!
Bu boşlukta bari çocuklarla şöyle bir tatil yapalım havamız değişsin diyerek bir hafta uzaklaştık.
Ama yok! Kafa nereye ben oraya…
Niye, çünkü Türkiye gibi hızına yetişilemeyen, bol aksiyonlu gündemlerin olduğu bir ülkede Gazetecilik yapıyoruz.
Tam bir kopuş mümkün olmuyor.
Telefonu kapatmak, mesajlara kayıtsız kalmak, sosyal medyadan uzak durmak bizim için imkansız ötesi…
Hal bu olunca tatil, tatil olmaktan çıkıyor.
Ama olsun!
Bu benim kendi seçimim!
Bile isteye bu mesleğe girdim, şikayetçi değilim, sadece halimizi arz ediyorum.
***
Gazetecilik öyle bir aşk ki;
Arkanı dönüp gidemiyorsun!
Evet, ben meslektaşlarımın aksine Gazeteciliğe sonradan başladım.
Ancak beş yılda alınacak mesafeyi yeri geldi bir-iki yılda aldım ve meslekte 14.yılımı icra ediyorum.
Bu konuda hiç mütevazı olamayacağım.
Bugün Kocaeli’nde GAZETE BARIŞ adını marka yaptıysak emin olun hiçbiri tesadüf değildir!
Çok büyük emek var, çok büyük bedeller var.
Bizimkisi tam bir serüven…
Ve bu serüveni yaşarken olabildiğince duruş sahibi olmaya özen gösterdik.
Bir görüşün temsilcisi olarak objektif yayın yapmak hiç kolay olmadı, bunlar epey zaman aldı.
Duygularımızı kontrol altında tutmak için çok çaba sarf ettik.
***
Beni cümle alem bilir, siyasi görüş olarak CHP’liyim.
Aktif siyasetin içinde de bulundum.
Ama gönül verdiğim partimi işimin önünde tutmamak için, duygularımın yoğun olduğu bir dönemde bir cesaretle üyelikten istifa ettim!
Basın özgürlüğünün ne anlama geldiğini bilerek davranmaya çalıştım.
İktidar destekçisi, diğer adıyla ‘Yandaş’ diye eleştirdikleri medyaya kendilerine gelince ‘Candaş’ arayanları elimin tersiyle ittim!
‘Candaş’ olmayı ret ettiğim için üstümüze atılan ‘Yandaş’ iftiralarına gülüp geçtim.
Sözüm ona, bizi iktidarın fonladığını yayarak itibarsızlaştırmaya ve de haklarında çıkacak olumsuz haberler için ön almaya çalışanlara hadlerini bildirdik, bildirmeye de devam edeceğiz.
***
Eskiden bunları çok fazla kafama takardım.
Benim yıllarımı verdiğim partim bu mu, diye dertlenirdim.
Sonra partinin ne suçu var, deyip;
Siyaseten pişmemiş, olgunlaşmamış, kişisel gelişimini tamamlamamış insanların yani bunu idareci-yönetici konumunda olanların eksiği olarak görürdüm.
CHP’nin kurumsal kimliğine mal etmenin yanlış bir düşünce biçimi olduğuna inanırdım.
Bundan yaklaşık iki yıl önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na röportaj için gittiğimde
Basın özgürlüğüne dair sohbet etmiştik.
CHP kimliğimden dolayı CHP’yi eleştirdiğimde bana kızdıklarından, tıpkı AKP’liler gibi kendi yandaşlarını yaratmak istediklerinden söz etmiştim.
Kemal Bey de bana, onlara asla prim vermemem gerektiğini, CHP iktidarında medyanın tam anlamıyla özgür olacağını,
Kendisini her türlü eleştirebileceklerini,
Basının Yasama-Yürütme-Yargı’dan sonra dördüncü kuvvet olduğunu sol jargonlu süslü cümlelerle öyle güzel anlatmıştı ki;
Kılıçdaroğlu’nun makam odasından gururla çıkmıştım!
Demek ki yanılmıyormuşum. Doğru yerdeymişim.
Kocaeli’nde bize dayatılanlar CHP’nin kurumsal kimliğiyle ilintili değilmiş, diye bir kanaate varmıştım.
Ancak gelinen noktada öyle şeyler oldu ki, benim için tam bir hayal kırıklığıydı.
***
Biliyorsunuz, HALK TV, CHP’ye oldukça yakın bir yayın organı idi.
Her hafta Kılıçdaroğlu’nun grup toplantıları bu kanaldan canlı olarak yayımlanır.
CHP mitingleri ve ittifak döneminde ittifak partilerinin mitingleri bu kanalda yer alır.
Yayın politikası tamamen CHP’yi iktidar yapmak üzerine kuruludur.
CHP Milletvekilleri, belediye başkanları, CHP’ye yakın Gazeteciler HALK TV’de açık açık propaganda yaparlardı.
Artık iş öyle bir hal almıştı ki;
Vatandaşlar -ki, buna ben de dahil olmak üzere; ‘Ha, A HABER ha, HALK TV… ikisi de bir tarafın yandaşı, ikisi de gerçekleri yansıtmıyor’ diye bakılır olmuştu.
Biliyorsunuz A Haber kanalını açtığınızda Türkiye uçuyor, herkes çok mutlu, dünyaya diz çöktürdük falan…
Aynı şekilde HALK TV’yi açtığımızda da Türkiye batık bir ülke, yarın anahtarları küresel güç odaklarına teslim edeceğiz…
Kısacası ikisi de fondaş, ikisi de havuz medyasıydı.
Ama CHP’de iç siyaset öyle bir yere evrildi ki, kendi yandaş medyasına bile açık açık savaş ilan edecek düzeye erişti!
***
HALK TV uzun süredir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu eksenli yayına geçti.
İlk başlarda CHP buna pek aldırış etmedi.
İmamoğlu hırslı biri, hedefleri ve hayalleri büyük!
O hedeflere varmak için kendi havuz medyasını yaratmak gerektiğini iyi biliyordu.
Halk TV’ye belediye kasasından direkt ya da dolaylı olarak fon aktarmaya başladı.
FOX TV’de Anchorman olan Gazeteci İsmail Küçükkaya’yı Halk TV’ye transfer ederek izleyicileri o ekrana çekti.
Düşünün, İsmail Küçükkaya ana akım medyayı bırakıp, belli bir güruhun izleyip transa girdiği Halk TV’de çalışma teklifini kabul etti!
Bunun için kaç lira transfer bedeli ödendi, kim bilir…!
Kısacası İmamoğlu Halk TV’de ipleri ele almıştı.
***
Tabi bu durum Sayın Kılıçdaroğlu’nu ilk başlarda rahatsız etmese de iş, gelip koltuk kavgasına dayanınca büyük bir problem odağı halini aldı.
Son günlerde HALK TV, CHP’nin iç işlerine yönelik eleştirel türden yayın politikası izliyor.
Bunda İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanlığı hedefinin etkisi olduğu kuşkusuz bir gerçek!
Ve bu durum Kılıçdaroğlu’na radikal bir karar aldırdı.
Artık safların iyice keskinleştiği Kılıçdaroğlu-İmamoğlu, kendi medyalarında da ayrışmaya gitti.
CHP iktidara gelsin diye yandaş-candaş yayın yapan Halk TV, İmamoğlu’na yakınlığı sebebiyle CHP’yi eleştirmeye başlayınca vetoyu yedi!
CHP, Halk TV ile aralarında yaptıkları anlaşmayı iptal ettiklerini duyurdu.
***
Bu anlaşmayı duyunca şaşırdım.
Anlaşmayı kamuoyu önünde tek taraflı feshetmelerine ise iki kere şaşırdım.
Ne kadar da amatör ne kadar da anti demokratik bir tutum, dedim.
Demek ki neymiş; CHP’nin basın özgürlüğü, kendi özgürlük alanına girinceye kadarmış.
İktidar medyaya sansür ve baskı mı uyguluyor, muhalefet bunu paha biçilmez bir propaganda malzemesi olarak görüp, başlıyor buradan sömürü yapmaya.
Şimdi bu ortamda sansüre karşı olmanın tam zamanı, yanına da bir-iki ilkesel kelimeler de serpiştirdik mi, bizden demokratı yok, diyorlar.
***
Türkiye zıtların hızlıca birbirine benzediği bir ülke oldu çıktı!
Neyi savunduysalar ellerine güç geçtiğinde fazlasını yaptılar.
HALK TV’ye ambargo bunun en bariz örneğidir.
Kılıçdaroğlu zor günler yaşıyor.
Bu zor günlerde kötü söz duymaya tahammülü yok!
Eleştirilmeye tahammülü yok!
Koltuktan inmeye niyeti yok!
İşte, böyle bir atmosferde onu eleştiren HALK TV’ye açık açık ‘sizi fonlamaktan vazgeçtim’ deyip;
Neden imza altına alındığını anlayamadığım protokolü tek taraflı iptal ediyor.
Ve böylece…
Kılıçdaroğlu’nun iki yıl önce makamında basın özgürlüğüne dair yüzüme söylediği o sözlerin, bir masaldan ibaret olduğu gerçeğiyle yüzleşiveriyorum.
Bizde bir laf vardır; (çok af edersiniz) hoca böyle yaparsa cemaat ne yapmaz, diye…
Kılıçdaroğlu böyle yaptıysa diğerleri neler yapar, hayal dahi edemiyorum!
Bunların özgürlükten anladığı, tamamen kendi özgürlükleri, kendi bekalarıymış.
Ben bunu anlayalı çok olmuştu ama en azından inanmak istemiştim.
Keşke yanılsaydım!
***
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramında konuştuğumuz konuya bakın!
Ne kadar da manidar!
Her şey bir laftan ibaret…
Menfaatperestlerin dünyası olup çıkmışız vesselam…