Siz varken Erdoğan geçse CHP’nin başına, KA-ZA-NA-MAZ!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun adı dillendirildiğinde, “Bizim adayımız Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu” dediniz, kestirip attınız…

Mansur Yavaş’ın olası adaylığına HDP’liler açık açık tepki gösterirken “Siz kimsiniz?” dahi diyemediniz…

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın yargının bağımsız kılınması ile serbest bırakılacağı ortada olunca, “Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş serbest kalsın istiyorsanız, bize destek vereceksiniz” şeklinde açıklama yaptı Kılıçdaroğlu, biriniz de çıkıp, “Sayın Genel Başkanım, bu sözlerinize açıklık getirin, algı yaratılır, milliyetçi seçmen uzaklaştırılır” demediniz…

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, olmadık bir zamanda olmadık bir şekilde masanın belirlediği adayı beğenmeyip “Bu noter masası, kumar masası” dediğinde tepki gösterdiniz…

Deva Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi’ne açılan kontenjanlara sesiniz hiç çıkmadı…

Adaletli” dediniz, “Dürüst” dediniz, “En iyi o yönetir” dediniz, masayı kuran kişi olduğu için CHP masadaki en yüksek oya sahip parti olduğu için adaylığın Kılıçdaroğlu’nun hakkı olduğunu söylediniz…

Mitingden mitinge koştu, programdan programa koştu, ekonomik vaatler sundu, emeklileri cezbedecek vaatler ortaya koydu…

SMS’leri engelleniyor” dediniz, “Adil olmayan bir yarış var” dediniz…

Yani siz sözlü olarak, lafta kalan sınırsız desteğinizi sundunuz Kemal Kılıçdaroğlu’na…

Peki siz AKP’liler gibi her daim seçim varmışçasına sahada mıydınız?

Esnaflara gidip sıkıntılarını sordunuz mu?

Kaç seçmeni ikna edebildiniz?

Kaç üye yapabildiniz?

Koltuklarınız alttan gidince hanginiz sahada ter döktünüz?

Seçim günü gelip çattığında sandıklara ne kadar sahip çıktınız?

Size başvuran kaç yatalak, kaç engelli seçmenin oy kullanmasını sağladınız?

Kaçınız, seçim sürecindeki algıları kırabildi?

Kaçınız, istemediğiniz aday listeye girdi diye kenara çekilmedi ya da aleyhte çalışmadı?

Kaç belediye başkanı yaptığı hizmetlerle, hoşgörü ile CHP iktidarında “Baharın geleceğini” gösterdi?

Seçim ikinci tura kaldığında neden boş kaldı duvarlar, billboardlar?

Kusura bakmayın ama önce aynaya bakmalısınız…

Önce AKP’nin teşkilatçılığına bakıp feyz almalısınız…

Çünkü balık baştan kokmuyor CHP’de, kuyruktan başlıyor, tüm gövdeyi sarıyor…

***

Evet, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde kurduğu ittifakla CHP’ye İstanbul, Ankara gibi önemli şehirleri, bunun yanı sıra da Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi iki aktörü kazandıran Kemal Kılıçdaroğlu’nu siz istediniz…

Genel Başkan’ınızın adaylığına en çok siz sevindiniz…

Olmadı, seçim kazanılamadı…

Hatırı sayılır bir oy alındı belki ama 50+1’i geçmedikten sonra bir anlamı kalmadı!

Şimdi tüm hesabı Kemal Kılıçdaroğlu’na kestik, tamam…

Peki, siz hesaba ortak değil misiniz?

Genel Başkan değişince, siz devrimci mi olacaksınız?

İmamoğlu başa gelirse CHP, eski ayarlarına geri mi dönecek?

Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu’nun söylemleri farklı mıydı?

Ulusalcı, milliyetçi, Atatürkçü seçmenin bir kızgınlığı, kırgınlığı var ise onların çekincelerini giderecek kişi İmamoğlu mu yani?

Merhum Deniz Baykal döneminde CHP’nin oyları yüzde 30’ların üzerindeydi de Kemal Kılıçdaroğlu gelince mi düştü bu oylar?

CHP, her seçimde iktidara alternatifti de Kılıçdaroğlu’nun varlığı mı kaybettirdi tüm seçimleri…

Yerel seçimleri kazanınca, 6 partiyi bir araya toplayıp iktidarı değiştirebilme ihtimalini oluşturunca “Dürüst, adaletli liderim”, sonuç beklendiği gibi olmayınca “Seçim kaybeden lider…”

Ben Kemal Kılıçdaroğlu kalmalı ya da gitmeli demiyorum…

Ben sizin samimiyetinizi, gerçek niyetinizi sorguluyorum…

Ben sizin CHP’yi eski ayarlarına döndürme çabasında olduğunuzu değil, altınızdan kayan ya da kaymak üzere olan koltukları korumak için kendinize liman aradığınızı düşünüyorum…

Parti içi hırslarla seçimi riske atanlar, seçim sürecine kadar halktan kopuk olanlar, vekilliği garantileyince sahaya çıkmak yerine okeye dönmeyi tercih edenler, “Buranın patronu benim, en büyük benim, kazanan benim” diyerek örgütleri, gençleri, yola beraber çıktıklarını yok sayanlar, sizin derdiniz iktidar değiştirecek bir parti oluşturmak, o minvalde bir genel başkan belirlemek değil, sizin derdiniz kendinize kazandırmak!

Sizin derdiniz, kaos sürecinde İmamoğlu’na destek verip, başarısızlığınızın üstünü örtmek, koltuğu korumak…

Kılıçdaroğlu gider ya da kalır…

Kalması ya da gitmesi konusunda yorum yapmayacağım…

Lakin, “Hak, hukuk, adalet” diye peşinden yürüdüğünüz Kılıçdaroğlu’na, bulunduğunuz mevkilerin hakkını vermeyerek en büyük kazığı atan sizler, sadece CHP’de değil, siyasette dahi kalmamalısınız, silinmelisiniz bu sahneden…

Yoksa değil Kılıçdaroğlu, Erdoğan geçse CHP’nin başına, KA-ZA-NA-MAZ…

***

Kazanamaz” diyorum, çünkü olay sadece bu koltuk sevdalılarıyla da bitmiyor…

Çok çalışan, didinen, gecesini gündüzüne katanlar alınmasın ama tembellik, miskinlik, vurdumduymazlık, heyecansızlık yayılmış da yayılmış CHP’ye…

Seçim günü ve seçim sürecinde şahit olduğum basit ama genele vurduğunda sonuca etki eden birkaç olaydan söz edeyim, ne demek istediğimi anlayacaksınız…

CHP’nin en güçlü olduğu yerlerden biri Değirmendere’dir değil mi?

Çoğumuz İzmir’e benzetiriz Gölcük’ün bu şirin semtini…

14 Mayıs seçimlerine bir hafta gibi bir süre kalmış, Değirmendere’de ikamet eden yatalak bir vatandaş, gerekli müracaatı zamanında yapamamış ve evine bu nedenle sandık gönderilemeyecek…

Kendisi CHP’ye oy veriyor ve oy kullanmak istiyor, bu nedenle de yakınları, CHP Değirmendere temsilciliğine bir şekilde ulaşıyor.

Yatalak yakınlarının oy kullanmasını sağlamalarını onlardan talep ediyor.

Tamam” deniyor kendilerine, gençlerin gelip yatalak vatandaşı sandığına götürecekleri belirtiliyor ama gelin görün ki seçim günü ne gelen var ne giden ne arayan var ne soran…

Tekrar defalarca ısrarla ulaşılıyor CHP’li şahıslara ancak sonuç alınamıyor…

Öyle ki ısrarlar üzerine yatalak vatandaşın yakınına dönen genç bir partili, “Benim annem de yatalak, onu dahi götürmedim” tarzında bir cümle kuruyor…

Ve sonuç; ne 14 Mayıs’ta ne de 28 Mayıs’ta oy kullanamadı o yatalak vatandaş…

Eğer doğru ise CHP’li o gencin annesi de gidemedi sandığa…

Şimdilerde duyuyorum ki Gölcük İlçe Örgütü ile Değirmendere Mahalle temsilciliği arasında bir kopukluk varmış, Değirmendere temsilciliği, kendi bağımsızlığını ilan etmiş. Gölcük İlçe Örgütü, Değirmendere’ye sözünü geçiremiyormuş!

Bu kısım bir iddia elbette lakin şahit olduğum ‘yatalak seçmen’ olayı, Değirmendere’de işlerin pek iyi gitmediğine en iyi örnek…

Şimdi bunu genele vurun…

Bir oy bir oydur” diye çalışan, tüm imkanlarını seferber eden AKP teşkilatları karşısında, “Bir oydan bir şey olmaz” diyen CHP’liler…

Sonuca etki etmez mi?

*

Yine bizzat şahit olduğum bir başka olay…

İzmit’te merkezi bir okul, bir mahalle temsilcisinin ayarladığı isimlerden üçü seçim günü gelmemiş ya da gelememiş…

Ne yapmak gerek, en azından o sınıflara sandık müşahidi koymak, sandığa sahip çıkmak gerek…

Koymadılar, defalarca uyarıldıkları halde, “Görevlimiz var” deyip geçtiler…

En merkezi noktadan söz ediyorum, kırsalları varın siz düşünün…

Peki bu sonuca etki etmez mi?

*

Yine 14 Mayıs seçimlerinde merkezi bir okulun kapısına doğru çıkmıştım ki değnekleriyle taksiden yürümekte zorlanan bir vatandaş indi. Girdim koluna, oy kullanacağı sandığa doğru yola çıktık. Kimsesi olmadığını, evine köpek bağlansa durmayacağını dile getirmiş, tüm bu serzenişlerinin arasında Erdoğan’a oy vereceğini de açıkça belirtmişti. Sandığa kadar götürdüm, oyunu kullanmasını sağladım.

Aradan biraz zaman geçti, gazeteciler olarak oyunu kullanan AKP Kocaeli 1. sıra Milletvekili Adayı Sadettin Hülagü’den demeç almaya çıkarken tekerlekli sandalyeyle annesini getirmiş bir kadının sitemi yükseldi. Sadettin Hoca’dan demeç aldıktan sonra, yanına gittim…

Engellilik rapor oranı uymadığı için evlerine sandık gönderilmediğini, bildirdikleri halde ise birinci katta sandık ayarlanmadığını belirtip isyan ediyordu, ayağına pusula ve mühür indirilmesini istiyordu. YSK yasaklamış, bu mümkün olmadı.

CHP’ye oy vereceğini açıkça dillendiriyordu kadın, lakin CHP’liler seferber olmadı onu taşımak için üst kata. Yoldan çevirdim birini birlikte taşıdık üst kata, oyunu kullandı ve tekrar aşağıya indirdik…

Kime oy vereceğinin benim açımdan bir önemi yoktu, lakin CHP’liler için olmalıydı, olmadı.

28 Mayıs’ta gerçekleştirilen ikinci tur seçimlerinde ne oldu peki?

14 Mayıs’ta sınıfına kadar taşıdığım elinde değnekler olan AKP’ye oy vereceğini açıkça söyleyen yaşlı ve engelli kadını, 28 Mayıs seçimlerinde Büyükşehir ekipleri getirdi oy kullanacağı okula, AKP’liler anında başına toplandı, tekerlekli sandalye ile sınıfına kadar götürdü, sonra da o teyze evine bırakıldı…

14 Mayıs seçimlerinde üst kata taşıdığım, CHP’lilerin “Ne oluyor?” dahi demediği yürüme engelli kadın ile kızını ise 28 Mayıs’ta tüm gün okulda bulunmama rağmen göremedim. Büyük ihtimalle aynı rezilliği yaşamamak için gelmediler...

Peki bu sonuca etki etmez mi?

Eder, etti de!

Ve etmeye de devam edecek!

Devrimse al sana devrim, önce kendinden başla!