Bize Erdoğan’ı kötüleyen teşkilata, Erdoğan için oy istetmek!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Necmettin Erbakan deyince aklıma, emeklilerin kendine ettiği dualar gelir…

Yıllar sonra bile “Erbakan olmasaydı, bugün bu kadar maaş alamazdık” dedikleri günler gelir…

Gerçekten de bir “Refah” sağladı emeklilere, partisinin isminin hakkını verdi…

Partisi kapatıldı, yenisini kurdu, kapatıldı, yenisini kurdu…

Ve son nefesine kadar gömlek değiştirip AKP’yi kuranlara atıp tuttu…

Son nefesine kadar AKP’yi eleştirdi hep Necmettin Erbakan.

Son nefesine kadar onlara oy verilmemesi gerektiğini savundu.

Bunu da ağır ithamlarla, iddialarla gerekçelendirdi.

Oğlu Fatih Erbakan ise babasıyla yol yürümüş, babasının yolundan gitmiş arkadaşlarının, öğrencilerinin bulunduğu Saadet Partisi dururken “Yeniden Refah” adını verdiği partiyi kurmayı seçti.

Saadet Partisi ile bir yol ayrımına soktu Milli Görüş tabanını.

Saadet Partisi’nden ayrılıp HAS Parti’yi kuran ve AKP’ye eleştiriler savuran Numan Kurtulmuş gibi AKP’ye geçmemişti Saadet Partisi içindeki Necmettin Erbakan dostları…

İttifak da kurmamıştı AKP ile…

Çünkü Necmettin Erbakan’a sözleri vardı.

Onun sözleri, onun AKP’ye olan ağır eleştirileri hala kulaklarındaydı.

Lakin aynı tavrı göstermedi Fatih Erbakan.

Partisinin MKYK üyelerinin çoğunluğunu da il başkanlarının çoğunluğunu da umursamadan Cumhur ittifakına katılma kararı alıverdi. Hem de ittifaka katılmayacağını beyan ettikten 2 gün sonra.

Teşkilatın bu ittifakı istemediğini söyledikten 2 gün sonra yaptı bunu.

Olabilir, 30 tane şart sunmuş, bunları kabul ettirmiş, üstüne bir de TBMM’de yer alacak, grup kuracak, seçim biter, ittifak biter, kendini gösterme şansı elde eder diye düşünürken bir kesim, Fatih Erbakan, Cumhur ittifakının neferi oluverdi bir anda.

Cumhur ittifakına da Millet ittifakına da eleştirileri vardı önceleri lakin Millet ittifakına olan eleştirileri bu denli sert, bu denli ağır değildi. Cumhur ittifakına katılmasıyla birlikte, AKP’ye yönelik eleştirilerini unuttu, Millet ittifakını FETÖ’cülerle, PKK ile bir olmakla suçlar oldu.

Cumhur ittifakını babasının hayallerini gerçekleştiren olarak lanse eder oldu.

Vefat etmiş babasının geçmişte kapatılan partisinin adını “Oy vermeyin” diye uyardığı AKP’nin ittifakına dahil etti. Babasının “Oy vermeyin” diye uyardığı Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmak için kendisine verilen imzaları umursamadan, adaylıktan çekiliverdi.

Bu ülkede her şeyin siyaset, her şeyin makam mevkii aşkı olduğunu bir de o gösterdi topluma…

***

Peki, Necmettin Erbakan’ın kızı Elif Erbakan Altınöz?

Bu ittifaka karşı olduğu defalarca dillendirilen Elif Hanım’ın bu iddiaları yalanladığını gördünüz mü?

Ya da Elif Hanım’ın çıkıp da “Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmak için çalışacağız” dediğine şahit oldunuz mu?

Fatih Erbakan’ın, “MKYK üyelerinin yüzde 60’ı, il başkanlarının ise yüzde 50’den fazlası ittifaka katılmak istemiyor” sözünden sonra alınan ittifak kararına, bu isimlerin saygı gösterdiğini, bu ittifak için sahaya inip çalışacağını, Fatih Erbakan’ın arkasında olduklarını söylediğini duydunuz mu?

Fatih Erbakan, geçtiğimiz yıl “İkinci tura kalırsa, Erdoğan’ı destekleriz” demişti ve bu sözleri, tabanda tepki toplamıştı. Buna rağmen teşkilat stantlar kurup, YRP’nin parti programını anlatıyordu halka ve içlerinde bu söylemin bir strateji olduğuna inanan, Erbakan’ın ikinci tur için böyle bir karar almayacağını savunanlar vardı. Özellikle genç üyelerin tavrı buydu.

Bizzat konuştuğum gençler oldu, bizzat kendilerinden dinledim…

Kurdukları stantlarda bunu anlatıyorlardı.

Niye istemiyorlardı Cumhur’a katılmayı peki?

Niye istemiyorlardı Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmayı?

Alelacele ittifak kararı almadan önce sordunuz mu bunu onlara?

İkna edebildiniz mi YRP olarak Fatih Erbakan’ın kararının arkasında durmaya?

Mesela YRP Kocaeli İl eski Başkanı Mehmet Aras?

Necmettin Erbakan’a son nefesine kadar en yakın isimlerden biriydi.

Onun AKP’ye olan tavrını, duruşunu en iyi o bilirdi.

Necmettin Erbakan’ın oğlu diye Fatih Erbakan ile yol yürüdü Mehmet Aras.

Ve AKP’ye muhalif tavrından hiç vazgeçmedi.

Bilen bilir, renkli bir isimdir Mehmet Aras, açıklamalar yaparken bazı materyaller kullanmayı sever.

Mesela 17-25 Aralık operasyonları sırasında elinde ayakkabı kutularını temsilen karton kutularla söyleşiye gelmişti o dönem çalıştığım gazeteye. Üzerinde dolar figürleri vardı.

Bunun gibi nice açıklamaları vardır Aras’ın.

Şimdi zamanında AKP İl Başkanlığına protesto için kırmızı helikopter maketi götüren BBP İl eski Başkanı gibi AKP’ye güzellemeler yapmasını mı bekleyeceğiz Mehmet Aras’tan?

O materyalleri, AKP’ye değil de Millet ittifakına, bir zamanlar il başkanlığını yaptığı Saadet Partisi’ne karşı mı kullanmasını bekleyeceğiz?

Kendi kendisiyle çelişmesini mi bekleyeceğiz?

Tanıdığım kadarıyla bunu yapmaz Mehmet Aras.

Gazetemizi ziyaret edip de burada AKP iktidarını her anlamda eleştiren, her platformda bize Erdoğan’ı kötüleyen YRP’lilerden bugün Erdoğan’ı övüp, Millet ittifakına atıp tutmasını mı bekleyeceğiz?

Benim garibime gidiyor bu işler.

Siyaseti tamamıyla futbola benzetiyorum artık bu yüzden.

Partiler, her takımda oynayabilecek futbolcu, vatandaş ise onların şikesini bile görmezden gelen taraftar…

Siyasette kazanmak için ettiği lafları yutan çok.

Siyasette transfer olduğu ittifaka göre şekillenen çok.

Tek bir farkı var futbolla siyasetin, futbolda jübile var, siyasette yok!

Siyasilerin kazanma hırsına halkı ortak etmesinden başka bir şey değil bu.

Filler tepişirken çimlerin ezilmesinden başka bir şey değil.

Parlamenter sisteme geçilmediği sürece de bu böyle devam edecek. Şans bulamayacak gerçekten hizmet etmek için yola çıkanlar…

Dayatma ittifakları, iktidara taşımak için çabalayıp duracak bu halk. Tam ideal partiyi buldum derken kitleler, o partinin karşı çıktığı ittifaka dahil olduğuna şahit olacak, alternatifsizliğe itilecek her biri! Şansı olmayacak yeni partilerin. Ne heyecanı ne umudu kalacak koca bir milletin!

Bu böyle olmaz, bu böyle olmamalı.

Siyaset futbol gibi yürümemeli…

Siyasetçiler, futbolcu profesyonelliğine sahip olmamalı.

Siyasilerin bir duruşu olmalı.

Vatandaş ise futbol takımı tutar gibi parti tutmamalı.

Fanatiklik edip, yanlışa susmamalı, doğruyu bulmalı.

Oy verdiği partinin kazanmasına değil, kendine, ülkesine kazandırmasına bakmalı, sevinecekse ona sevinmeli.

Normali bu!

Bu yüzden parlamenter sisteme dönmeli bu ülke…

Bu yüzden seçim barajı tamamen kalkmalı…

Bu yüzden tarafsız olmalı Cumhurbaşkanı, tam yetkili olmamalı…

Bu yüzden basın özgür, bağımsız olmalı, her partiye, her görüşe yer vermeli, denetlemeli, doğruyu yanlışı anlatmalı, masallarla uyutmamalı halkı.

Siyasilerin yarışı halk tarafından ölüm kalım mücadelesi gibi görülmemeli artık…

Siyaset halkı kutuplaştırmamalı, kucaklaştırmalı…

Bir partiyi eleştirdi diye “ Devlet düşmanı”, “Hain” olarak yaftalanmamalı insanlar.

Rakibini eleştirdi, iktidarı eleştirdi diye “Zillet” olmamalı, “Şer” olmamalı partiler, ittifaklar.

İnsanların yanlışlara tümden tepki göstereceği, doğruları tümden alkışlayacağı bir ülke gerek bize.

Bir nefes gerek, bir silkelenme gerek, bir uyanış gerek…

Birlikte yaşanamaz hale getiren bu dilden kurtulmak gerek.