YARALARIMIZI BERABER SARACAĞIZ VE BİRLİKTE İYİLEŞECEĞİZ…

Betül Arıkan

Betül Arıkan

Tüm Yazıları

Her ne kadar deprem bölgesinde bulunan bir ülkenin vatandaşları olarak deprem tanıdık bir deneyim gibi gelse de bu duruma asla alışamıyor, asla normalleştiremiyoruz. Hatta her felakette endişelerimiz ve acılarımız maalesef daha çok artıyor.

6 Şubatta meydana gelen deprem felaketini bire bir yaşamasak da dolaylı olarak maruz kalma ( olayın izlenmesi ve duyulması) sonucunda ortaya çıkan ikincil travma izlerini taşıyoruz bir çoğumuz. Haftalarca depremin ve depremzedelerin görüntülerini televizyonlarda, sosyal medyada, gazetelerde takip ettik ve etmeye devam ediyoruz. Enkazları görmek, oradaki acı sesleri duymak ve yaşananları takip etmek her birimizde ikincil travma etkileri yaşamamıza neden oldu.

Deprem sonrasında yaşanan uykusuzluk, korku, ağlama nöbetleri, yabancılaşma, depresif ruh durumu, kaygı, stres gibi tüm psikolojik sıkıntılar bu felaketin karşısında verilen doğal tepkiler olarak karşımıza çıkıyor.

İnsanların büyük bir bölümü birkaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp, iç dengelerini kurmaya başlar ve zorluklarla başa çıkarken, bazı insanlar için sıkıntılı süreç, aylar ve bazen yıllar boyu devam eder. Bu duruma, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) adı verilir

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), DSM-IV’te, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma, bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden bir durumla karşılaşılması, böyle bir duruma tanık olma gibi ağır travmatik olaylardan sonra ortaya çıkabilen, özgül semptomlarla kendini gösteren bir tablo olarak tanımlanmaktadır. Semptomlar üç aydan kısa sürdüğünde “akut”, daha uzun sürerse “kronik” TSSB adı verilir.

Travma sonrası stres bozukluğu tablosunda, travma yaratan asıl olayın sürekli olarak zihinde ve rüyalarda canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, yaşama yönelik umutsuzluk, uyuyamama, öfke ve huzursuzluk bulgularına sık rastlanır.

Travmatik deneyimin ardından ortaya çıkan bu belirtilerin tümü, deprem sonrasındaki ilk 1 ay boyunca son derece doğal ve hatta sağlıklıdır. Bu duygu ve davranışlarımız, yaşadığımız felaketi anlama ve anlamlandırma sürecimizin bir parçasıdır.

Bu dönemde ortaya çıkan semptomlar ve bunlarla baş etmekte zorlanmak ise oldukça anlaşılır ve doğaldır. Bu nedenle 3 (üç) ayı geçen ve semptomların artarak kişinin yaşamını tehdit etmesi durumunda kendi kendine geçmesi beklenmeden profesyonel destek alınmalıdır..

Terapi sürecinin amacı, yaşanan olayla bağlantılı olarak ortaya çıkan, yoğun ve şiddetli duygusal, fiziksel, bilişsel ve kişilerarası tepkileri ve işlevini kaybetmiş baş etme şekillerini terapist-danışan işbirliği ile gözden geçirip yeniden yapılandırmaktır.

Bununla birlikte kişinin başına gelen olumsuz ve beklenmedik deneyimle kendisini güvende hissettiği bir ortamda temas etmesine alan açmaktır.

Ayrıca kişinin hatalı düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilerek korkunun azaltılması hedeflenir ve korku nedeniyle kaçındığı durumların üstüne gitmesi sağlanarak bu süreci sağlıklı geçirmesi amaçlanır.

Eğer siz de deprem felaketini yaşamamanıza rağmen kendinizi kötü hissediyor ve yukarıda yazdığım semptomları yaşıyorsanız bunun son derece normal olduğunu unutmayın..

Bu dönemde hiçbirimiz iyi olmasak da her zaman birlikteyiz..

Her ne kadar duygusal normalleşmeye geçmeye çalışsak da aklımız, kalbimiz, yüreğimiz ve dualarımız HATAY’da, ADIYAMAN’da, KAHRAMANMARAŞ’ta, MALATYA’da, DİYARBAKIR’da, ŞANLIURFA’da, ADANA’da, GAZİANTEP’te, KİLİS’te, OSMANİYE’de, ELAZIĞ’da..

Geçmiş olsun güzel insanlarımız,

Geçmiş olsun Türkiye’m..

Sevgiyle kalın..