Ayrı gayrı yok! Bekliyoruz…

Aysun Özcan

Aysun Özcan

Tüm Yazıları

Hiçbir gündem onun önüne geçemiyor.

Kimsenin ağzının tadı yok!

Kıyameti yaşıyoruz adeta.

Nasıl olacak, nasıl gidecek, her şey eski haline nasıl dönecek, bilmiyoruz.

Şaşkın ördek gibiyiz.

Deprem olalı 35 gün olmasına rağmen acısı ve bıraktığı etki ilk günkü gibi taze!

Binlerce insanımız öldü, binlerce insanımız ise yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide gidip geliyor.

Hayatını kaybedenlere dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Ama hayatta kalanlar için elimizden gelenin fazlasını yapma zamanı olduğunun da farkındayız.

***

Herkes deprem bölgesi için bir şeyler yaptı, yapıyor.

Ama yetmez!

Daha fazlasını yapmalı.

‘Ben şu kadar verdim, şöyle yardımlarda bulundum’ demek yetmez!

O enkaz o bölgeden kalkmadan;

Depremi yaşayan vatandaşların güvenle başını sokacak bir çatısı olmadan,

O insanların yaşam içerisindeki ihtiyaçlarına cevap verilir hale gelmeden memlekette huzuru sağlamanın imkanı yok!

İşte bu yüzden daha fazlasını yapmalıyız.

***

Tüm bunların farkında olan kadınlar olarak biz de bir yola çıktık.

Tamam… büyük fabrikalar, koca koca işletmeler, devasa şirketler, holdingler, belediyeler, sanayi ve ticaret odaları, iş insanlarının oluşturduğu STK’lar, hemşehri dernekleri, aklımıza gelecek bütün oluşumlar deprem bölgesi için seferber oldu.

Allah hepsinden bin kere razı olsun.

Fakat yetmez, daha yapacaklarımız bitmedi. Hemen yorulmak, bıkmak, sıkılmak yok!

Orasını bir ölü evi gibi hayal edin.

Bir evden bir cenaze çıktığında eş, dost, akraba, konu komşu acımızı paylaşmak için yanımızda olur.

Ama en nihayetinde acı senin acındır. Bir süre sonra herkes evine gider ve sen o acıyla baş başa kalırsın.

Çaresizce durumu kabullenmeye çalışır, Allahtan sabır dilersin.

Neler yaşadığını ise bir sen bilirsin!

Fakat büyük felaketi yaşayan insanlarımız için aynı şeyi düşünemeyiz.

Kaybettikleri yakınlarının ardından yas tutma lüksü bile olmayan kardeşlerimizi acılarıyla baş başa bırakamayız.

Ne gerekiyorsa yaptık, diyerek ellerimizi üzerlerinden çekip keyfimize bakamayız.

***

Kocaeli gerek deprem yaşamış bir kent gerekse dünya çapında büyük işletmelere ev sahipliği yapan bir şehir olarak diğer şehirlerden daha fazlasını yapmalı.

O güç, o potansiyel, o dayanışma ruhu bizde var!

Sadece bu mu?

Gerektiğinde bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakabildiğimizi tüm Türkiye’ye göstermeliyiz.

Biz kısa süre içerisinde şehrin kadınları olarak bunu başardık.

Daha önce aynı masada oturmamış, bir çay bile içmemiş, değişik mecralarda yer almış kadınlar olarak bir araya gelmeyi başardık.

Sair zamanda yollarımızın kesişmesi belki de imkansız olan hemcinslerimizle acının merkezinde buluştuk.

Depremzedeler için biz ne yapabilirizi düşündük.

Yaklaşık on günlük bir çalışmayla kısa sürede bir platform kurduk.

“Üreten ve Yöneten Kadınlar” adını verdiğimiz bu platform ile Kocaeli Valiliğinin kapısını çaldık.

Bize valilik güvencesiyle bir hesap numarası açılmasını istedik.

İlk başta yadırgadılar.

Öyle ya; biz ne derneğiz ne mükellefiz…

Biz sadece deprem acısı yaşayan vatandaşlarımızın normal hayatın akışına geçmelerini isteyen, çorbaya tuz katmak için acele eden, içi içine sığmayan kadınlardık.

***

Valilik derdimizi anlayınca hızlıca bir bağış kampanyası tertipledik.

O kampanya tam da hayal ettiğimiz gibi şehrin her tarafına yayıldı.

14 Mart Salı akşamı Kocaeli Kongre Merkezinde tek yürek olacağımız kampanya için oldukça heyecanlıyız.

Bağış kampanyamız bir günle sınırlı değil, bir hafta süresince devam edecek.

Yani valilik güvencesiyle bize verilen banka hesap numarasına küçük büyük demeden bağış yapabileceksiniz.

Toplanan yekün ile deprem bölgesinde, depremde uzuvlarını kaybeden engelli vatandaşlarımız için bir sağlık merkezi açma hedefimiz var.

Yine toplanacak bağışın miktarına göre rehabilitasyon merkezi açma hedefimiz var.

Bu merkezlerde çalışacak görevlilerin tamamının kadınlardan oluşması gibi, bir hedefimiz daha var.

İnşallah duyarlı Kocaeli halkı bize ses verecek ve hedeflerimizi hep birlikte gerçekleştireceğiz.

***

Başında da dediğim gibi, biz bütün farklılıklarımızı unuttuk!

Dilimiz, dinimiz, rengimiz, ideolojimiz, statümüz, yaşam biçimimiz yok hükmünde!

Biz önce insan, sonra kadın ve en önemlisi biz ANNEYİZ.

Destek olun, omuz verin, el verin, gönül verin.

Davet beklemeyin, dolu dolu hazırladığımız programımıza hepiniz gelin…!

------------
Dip Not:

Kampanyamızın ardından;

Ortaya çıkacak olan tabloyu,

Yani değerlendirme yazısını elbette yazacağım…