ADAMLAR kazandı!

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Hani derler ya “ Parti rozetimi bir kenara bıraktım” diye belediye başkanları göreve geldiğinde, bu genelde lafta kalır. İlla ki siyaset yaparlar, bağlı oldukları partinin ideolojisini, yönetimine yansıtırlar. Siyaset üstü olmayı başaramaz pek çoğu. Hele ki hizmet üretemiyorsa, buna kapasitesi yetmiyorsa, hizmetiyle değil, siyasetiyle, polemiklerle öne çıkmaya, boş gündemler oluşturmaya başlar. Kavgadan beslenir. Kimileri ise 5 yılı, genel siyasetin oluşturduğu kutuplaşmaya ya da liderlerine güvenerek geçirir, varlığını dahi hissettirmez size. A partisi, B partisi yok bunun, kişilerin vizyonuyla, becerisiyle, kişiliğiyle, kapasitesiyle alakalıdır bu!

Bu anlattıklarıma gerek ilimizden gerekse diğer illerden pek çok örnek vermem mümkün, lakin her şeyi vatandaş görüyor, biliyor, yaşıyor; bu konulara girip asıl konudan sapmak, bir polemik konusu yaratmak istemiyorum!

***

Ben genel siyaset ile yerel yönetimleri ayrı tutmaktan yanayım.

Son yıllarda her ne kadar yerel seçimler; genel seçimler öncesi yapılan bir anket çalışması, bir referandum, bir kurtuluş mücadelesi gibi gösterilmeye çalışılsa da ben yerelde adaylara bakılması ve ona göre pozisyon alınması taraftarıyım. Elbette ki ideolojiler, yerel seçimlerde de sandığa yansır lakin, bu doğru bir şey değil. Düşünsenize bomboş, becerisi, kabiliyeti, heyecanı, vizyonu olmayan birine, sırf takım tutar gibi tuttuğunuz partinin adayı diye oy veriyorsunuz… Düşünsenize, “Ceketimi koysam kazanırım” diyen partilerin, sizlere bunu reva görmesine tepki göstermiyor, onları haklı çıkarıyorsunuz. Sonra da kentleriniz olduğu yerde sayıyor, doğru düzgün hizmet alamıyor. Bu siyasi fanatizmin bir sonucu.

Ya da şöyle düşünelim; adayın vizyonu geniş, kabiliyeti, becerisi var, donanımlı ama sizin takım tutar gibi tuttuğunuz partiden değil de rakip partiden aday ve siz sırf partisinden dolayı onu seçmek yerine, donanımsız olduğunu bildiğiniz partinizin adayını destekliyorsunuz. Önünüze gelen şansı, elinizin tersiyle itiyorsunuz. İşte bu da siyasi fanatizmin bir sonucu.

Genel siyasette ideolojilere bakılabilir lakin, yerelde durum böyle olmamalı. Genel siyasetin kutuplaştırıcı dilinden sıyrılmalı zihinler, kentlerimize hizmet edecek adaylara şans verilmeli. Ben böyle düşünüyorum.

***

Evet, başta da dediğim gibi parti rozetini bir kenara bırakıp, siyaset üstü olmayı her başkan başaramıyor ya da bunu başaracak, hizmetleriyle konuşacak kapasiteye sahip olamıyor diye; işte bu noktada aklıma hep Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen gelir. Yılmaz Hoca, siyaset üstü bir isimdir, yaptıklarıyla konuşulur. Demokratik Sol Parti’nin baraj altı kalıp TBMM’den silindiği bir süreçte bu partiden aday olup seçilmiş Anadolu Üniversitesi eski Rektörü Yılmaz Büyükerşen, uzun yıllardır bu kenti yönetiyor. İki devlet üniversitesini içinde barındıran Eskişehir’i bugün öğrencilerin ve yerleşik halkın keyifle yaşayabileceği, turist çeken bir cazibe merkezi haline dönüştüren isimdir Yılmaz Hoca. Kentin ortasından akan ve bir zamanlar leş gibi kokan Porsuk çayını ıslah etmeyi başarmış, içinde gondollar yüzen bir hale getirmiş, kente Venedik havası katmış bir başkandır. Sonradan CHP’ye katılmıştır ve tekrar tekrar seçilmeyi başarmıştır. Genel seçimlerde AKP’yi birinci parti çıkaran Eskişehir, yerelde Yılmaz Hoca’dan yana kullanmıştır oyunu defalarca. Çünkü Yılmaz Hoca, siyaset üstü davranmış, hizmetleriyle konuşmuş, parti rozetiyle değil, hizmetleriyle yerel iktidarını korumuş bir isim.

***

İbrahim Karaosmanoğlu’nun Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hep gıpta ile bakmışımdır Eskişehir’e… Hep Yılmaz Hoca gibi birin Kocaeli’de de var olmasını istemişimdir. Siyasetin, polemiklerin üzerine yakışmayacağı, partisiyle değil vizyonuyla, kapasitesiyle, becerisiyle, insani ilişkileriyle, ideolojisinden uzak kesimlere hoşgörülü yaklaşımıyla adından söz ettirecek birini görebilmek istemişimdir Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin başında.

Sanırım Kocaeli, böyle bir isme artık sahip. Yavaş yavaş buna tam anlamıyla kanaat getirmeye, yanılmadığımı hissetmeye başladım. Evet, Yılmaz Büyükerşen gibi şahsıyla, adıyla kazanmadı belki bu seçimi Büyükakın, AKP’nin oylarıyla iktidara geldi ancak görev süresi boyunca ortaya koyduğu hizmetlerle, farklı kesimlere olan yaklaşımıyla kendini farklı kesimlere de sevdirmeyi başardı. Adı rantla, adam kayırmayla anılmadı. Polemiklerden, kavgalardan beslenmedi. “Partim ceketini koysa kazanır bu kentte” deyip, farklı kesimleri ötelemedi. Dinlemeyi bildi. Kafadan karşı çıkmadı muhalefetin taleplerine, önergelerine.

Yılmaz Büyükerşen, uzun yıllardır belediye başkanı ve kendini bu sürede fazlasıyla ispat etti. Tahir Büyükakın’ı, Büyükerşen ile kıyaslayacak değilim elbet, çünkü Büyükakın, henüz yolun çok başında. Lakin bu geçen sürede iyi bir izlenim bıraktı, boş olmadığını, vizyonsuz, beceriksiz, kapasitesiz olmadığını gösterdi. Bazen genel siyasete girdi, bazen polemiğin içinde kendini buldu ancak üzerine bir türlü oturmadı bu. Siyaset de polemik de yakışmadı diline. İşte bu yüzden sadece hizmetleriyle ya da halkın, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerinin her biriyle olan iletişimiyle öne çıktı. Belediye işçisi seviyor, partilileri seviyor, partisine zıt olanlar seviyor ya da en azından saygı duyuyor. Bunu bizzat muhalif arkadaşların kendinden dinliyorum. İşte bu yüzden iktidarda kim olursa olsun, genel seçimin sonucu ne olursa olsun bu tarzı bozmadığı sürece Tahir Büyükakın, aday yapıldığı takdirde yerel seçimde bir adım önde olacak. Tıpkı Yılmaz Büyükerşen gibi.

***

Tüm bunları yazmama, hatırlatmama vesile ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Büyükakın’a teşekkürü oldu. Kocaelililerin gördüğünü, bildiğini, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da gördü dün. Ve hakkı, hakkı olana teslim etti.

Depremin ilk günlerinden bu yana Hatay Defne’de depremin yaralarını sarmak için gönülden çalışan Tahir Büyükakın ve Büyükşehir ekibi, bölge halkının da kalbine girmiş durumda. Defne, CHP’lilerin kalesi olan bir ilçe ve bu ilçenin yaralarını sarma işi Tahir Büyükakın ve ekibine düştü. Bölgeye giden AKP’liler ve diğer partilere mensup isimlerden aldığım bilgiler, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve beraberindekiler tarafından, bölgenin tüm ihtiyaçlarının çok hızlı bir şekilde giderildiği, depremzedelerin morallerini düzgün tutma, travmalarını atlatabilmelerini sağlama noktasında yoğun çaba harcandığı yönündeydi. Orada kesinlikle siyaset konuşulmadığı, polemiklere girilmediği, kimsenin övülmediği ya da yerilmediği, tek derdin, tasanın depremzedelerin yaralarını sarmak olduğu, özellikle Başkan Büyükakın’ın buna çok önem verdiği ve dikkat ettiği söyleniyordu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dün Defne’deki Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin oluşturduğu çadır kentte buna şahit oldu. Ve kendisine bölgeyle ilgili bilgi veren, çadır kenti gezdiren Tahir Büyükakın’ın çalışmalarını hiçbir çekinceye düşmeden, samimi bir şekilde övdü. Samimiyetle Büyükakın ve ekibi ile bölgedeki diğer tüm belediyeleri, belediye başkanlarını parti ayrımı yapmaksızın tebrik etti, onlara teşekkürlerini sundu.

Özleneni yaptı Kılıçdaroğlu, olması gerekeni yaptı. “Bu adam bizim partiden değil, bu bölgeye gitmeyelim” demedi, “Bu adam bizden değil, bunun çalışmalarını övmeyelim, takdir etmeyelim” demedi, siyasi çıkara, siyasi ranta; hakkaniyeti, insanlığı teslim etmedi. Talimatla değil, reklam için değil, gönülden yapılan çalışmayı gördü, doğruyu gördü, güzeli gördü, emeği gördü, insanlığı gördü ve doğruya doğru dedi, haklıya hakkını teslim etti. Yanıltmadı Kılıçdaroğlu beni yine, kendine yakışanı yaptı. Keza Büyükakın da Kılıçdaroğlu’nu yok saymadı, ona karşı tavır koymadı, siyasi davranmadı. Ortaya çıkan güzel bir manzaraydı. Bu manzarada kavga yoktu, polemik yoktu, siyasi çıkar yoktu, ayrılık yoktu; bu manzarada umut vardı, erdem vardı, saygı vardı, edep vardı…

Büyükakın ve ekibi gönülden çalışarak gönülleri, Kılıçdaroğlu ise bu gönülden çalışmayı tebrik ederek erdem kazandı. Bu manzarada siyaset değil, bir adam değil, “ADAMLAR” kazandı.

Her ikisi de devlet adamlığını izlettiler bize dün, insanlık izlettiler…

Hoşgörünün, kucaklaşmanın, birlik olmanın özlemini giderttiler…

Bıktığımız siyasetin kirli dilinden, kutuplaşmadan sıyırıp aldılar bizi bir süre…

Nefes aldırdılar…

Var olsunlar, örnek olsunlar.

ADAMLAR kazandı!