Yılmaz Özdil, ‘Bizim çocuk’ mu?

Yılmaz Karabıyık

Yılmaz Karabıyık

Tüm Yazıları

Gazeteci nedir?” sorusuna verilecek cevap tektir lakin ülkemizde bu tanım kitleden kitleye değişir…

Gazetecinin kaleminin ucu kime dokunuyorsa o ucun dokunduğu kişi ya da partinin destekçilerine göre siz gazeteci değilsiniz, yandaşsınız, candaşsınız…

Kalemin ucunun dokunduğu kişi ya da partinin karşısında yer alanlara göre ise siz gerçek gazetecisiniz, muhalifsiniz, omurgalısınız!

Yani yazdığınız yazının, yaptığınız haberin kimin işine geldiği, kimin işine gelmediğine göre tanımlanıyorsunuz bu memlekette!

Peki bu doğru bir yaklaşım mı?

Gazeteci, parti üyesi gibi kolu kırıp yeni içinde mi bırakmalı?

Bir tarafa kızdığı için diğer tarafın yanlışlarına göz mü kapatmalı?

Sadece tek taraflı mı eleştirmeli?

Sizlerin tanımına göre mi “Gazeteci” olmalı?

Tamam AKP’yi destekleyenlerin büyük bir bölümüne göre bu böyle…

Onları desteklersen gazetecisin, gerçek sanatçısın, millisin, yerlisin, falan filan…

Peki ya CHP’ye, diğer muhalefet partilerine gönül verenler, size ne oluyor?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Basın özgür olmalı, fikir özgürlüğü olmalı” derken; siz, bu sözlerden ne gibi bir anlam çıkarıyorsunuz?

***

Lafı daha fazla uzatmadan konuyu Yılmaz Özdil’e getireceğim…

Ne yapmış Yılmaz Özdil? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vizyon toplantısını mizahi bir dille eleştirmiş… Ona göre insanın içini bayan bir toplantı olduğunu bir fotoğrafla takipçilerine, okurlarına duyurmak istemiş…

Toplantıyı yayınlayan ekibin ekrana yansıttığı görüntüde Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Hanım’ın uyuduğu görülüyor ve Yılmaz Özdil de bu görüntüden ekran alarak, “Heyecan verici bir toplantı oldu…” notunu düşüyor.

Ortada bir hakaret yok, bir aşağılama yok, sadece “Vizyon toplantısına” bir eleştiri var.

Lakin Selvi Hanım, hastaymış ama eşini yalnız bırakmamak için bu toplantıya katılım göstermiş. Özdil’in bundan haberi yok doğal olarak. Hemen CHP’li ya da diğer muhalefet partilerinden vatandaşlar, koymuşlar Yılmaz Özdil’i kefe…

Küfür edeni mi ararsın, "Namert" diyeni mi ararsın, “Geber” diyeni mi ararsın, “Sedat Peker’in adamı” diyeni mi ararsın, “Ekrem İmamoğlu ile Sözcü’nün arasını Yılmaz Özdil açtı” diyeni mi ararsın, “Gizli AKP’li” diyeni mi ararsın…

Her türlü hakareti, yakıştırmayı yapmışlar.

Yılmaz Özdil onlara göre artık “Gazeteci” değil(!)

AKP’yi destekleyenlerin; iktidarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirenlere tahammülleri yok; bu kitlenin önemli bir kısmı, eleştiri yapanları “Hain”, “Candaş”, “İç mihrak” gibi tabir edebiliyor, peki ya siz? Ne farkınız kaldı şimdi? Yılmaz Özdil’in toplantıya yönelik basit bir eleştirisinden nasıl hakaret çıkardınız, nasıl yandaşlık, kriptoluk, gizli AKP’lilik çıkardınız?

Nasıl bu zamana kadar yazdığı yazıları bir kalemde silip atıp, “Satılık kalem” ilan ettiniz Özdil’i?

Bu kadar basit mi?

Neden biriniz de çıkıp, “Bu adam iktidarı yerden yere vuruyor ama diğer yandan CHP’yi de yeri geldiğinde eleştirebiliyor” demiyor?

Çünkü eleştirdikleri AKP’liler gibi tanımlıyorlar “Gazeteci”yi onlar da…

AKP’yi eleştirirse “Usta kalem”, CHP’yi eleştirirse “Satılmış kalem…”

***

Evet bana göre Kılıçdaroğlu, AKP’nin tahtını sallayacak hamleler yapıyor son yıllarda. 6 benzemezi bir araya getirmek gibi… İktidar AKP’nin elinden gidecekse bunda en büyük payı ona biçebiliriz… Bu vizyon toplantısı da bu anlamda siyaseten doğru bir hamleydi bana göre…

Lakin, herkes “Bana, sana, ona, buna göre” düşünmek zorunda mı?

Değil tabii ki!

Yılmaz Özdil de değil…

Gazeteci iktidarı eleştirir ama muhalefeti de es geçer diye bir şey yok…

Gazeteci sadece iktidarı eleştirir, muhalefetin olası oy kaybını düşünerek kendini oto sansüre alır diye bir şey yok… Gazeteci, “Bizim çocuk” diyeceğiniz bir tanıma uymuyor…

***

Bugün en çok AKP’yi eleştiriyorsak dümende onların olmasından kaynaklı…

Yani iktidar partisi odur, ülkede olumsuz giden şeylerden onlar sorumludur.

Yarın CHP iktidar olur, İYİ Parti olur, başka bir parti olur, bu kez ülkedeki olumsuzluklardan onlar sorumlu tutulur.

Bu kez en çok onlar eleştirilir.

Normali budur. Normalleşme budur.

Yoksa her gelen kendine yandaş arayacaksa, her gelen adaleti kendi fikirlerine, kendi görüşlerine göre dizayn edecekse normale dönemeyiz, normalleşemeyiz.

Kılıçdaroğlu’nun Yılmaz Özdil’e bir tepkisi oldu mu?

Sizler gibi bir hakareti, bir yaftalaması oldu mu?

Olmaz, olamaz… Çünkü, fikir özgürlüğünü, basın özgürlüğünü savunuyor.

Söylemlerinde bu var ve bu söylemleriyle çelişmiyor.

Normalleşebilmemizin eleştirilebilir olmaktan geçtiğini biliyor, görüyor.

Peki ya siz?

Yandaş ve yalakaları eleştirirken neden desteklediğiniz partilere yandaş arıyor, yalakalığı bu kadar arzuluyorsunuz? Ne geldiyse başımıza bundan gelmedi mi? Benim burada savunduğum Yılmaz Özdil değil, “Gazetecilik”, eleştirdiğim ise sizin şu “Bizim çocuk” tavrınız… En azından bunu anlamışsınızdır umarım!