OKUMAK

Erhan Uysal

Erhan Uysal

Tüm Yazıları

24 Kasım Öğretmenler gününde, İlk Öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk den bugüne kadar ebediyete intikal etmiş tüm eğitim emekçilerinin önünde saygıyla eğilirim. Ve bugün, bu bayrak yarışını sürdüren tüm öğretmenlerimizin bir kez daha ellerinden öperim.

Bugünün anlamına binaen sizlerle paylaşmak istediğim konu okuma alışkanlığımızdır.

İster bilgisayardan, ister telefon ya da tabletten okuyun; oyun oynamak ya da sosyal medyada dolaşmaktan fazla zararı olmayan eylemdir. Bilgilendiğinizi düşünecek olursak faydası vardır.

.

Kitap okumak, en önemli özelliği hız olan İnternet çağında, oldukça yavaş bir tınıya sahip olan eylem haline gelmektedir. Ancak İnternet çağının hızı her ne kadar artsa da okuma eylemi, tüm insanlığın en temel gereksinimlerinden biri olmaya devam edecektir.

Özellikle çocukların zihinsel gelişimleri, onların muhakeme yeteneği ve kültürel gelişimleri için kitap okuma alışkanlığı, kazanılması büyük bir gerekliliktir. Aynı zamanda küçük yaşlarda kazanılan kitap okuma alışkanlığı, çocuğun ileri ki dönemlerinde daha başarılı olmasını sağlayacak bir kazanımdır. Zira çocukların duygusal gelişimleri 18 aydan itibaren artmaya başlamakta ve 3-11 yaşları arası, duyguları anlama becerilerinin birçok açıdan geliştiği bilinmektedir. Düşünsel gelişimde duygusal gelişim ile paralel bir düzlemde işlemekte yine 3-11 yaşları arasındaki dönem önemli olmaktadır.

Çocukların gelişimleri açısından son derece önemli olan kitap okuma alışkanlığının ülke genelinde ne ölçüde gerçekleştiği ise önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu noktada güncel bir veri kaynağı olarak Türkiye Eğilimleri Araştırma (TEA) Raporu’na göre 2019’da “kitap okumayanlar %50,9” iken, bu oran “2020 yılında %59,1” (2021) olarak ciddi bir artış göstermiştir. Kitap okumanın son bir yıl içerisinde bu değişimi son derecede çarpıcı bir veri olmaktadır. Aynı rapora göre 2020 yılında kitap okuyanların sayısının sadece %40.9 olması (2021), insanın gelişimi için son derece önemli olan bu eylemin genel anlamıyla yerleşmiş bir alışkanlık olmadığını göstermektedir. Söz konusu raporda “gazete okumayanların oranı %56.6” iken gazete okuyanların sayısı ise %43.4 (2021) şeklindedir ve kitap okuma oranları ile paralel bir düzlemde işlemektedir.

Yazımıza İnternet çağında olduğumuzu vurgulayarak başlamıştık, bu minvalde İnternet çağının en önemli bileşenlerinden biri olan sosyal medya hesaplarına ayrılan süre ile devam etmek yerinde olacaktır. Nitekim bu nokta son derece de dikkat çekicidir. Zira TEA raporuna göre “sosyal medya hesaplarına vakit ayıranlar %91.2” iken, sosyal medya hesaplarına vakit ayırmayanların oranı %8.8 şeklindedir. Sosyal medyaya vakit ayıranların, sosyal medya hesaplarına ayırdıkları “günlük ortalama 2,6 saattir” (TEA, 2021).

İlginç bir diğer veri ise bilgisayar oyunlarına ilişkindir. Nitekim “bilgisayar oyunlarına vakit ayıranların oranı %39.4” olmakta ve bu oyunlara ayrılan “günlük ortalama süre 2,3 saat” gibi ciddi bir zaman dilimi olmaktadır (TEA, 2021). Yazımızın bu bölümünde sosyal medya hesaplarına ve bilgisayar oyunlarına ayrılan süreyi verme nedenimiz ise bu süreler ile kitap okumaya ayrılmayan süre ile bir karşılaştırma imkânı sunmaktır.

Zira bireyler gündelik hayatlarında 20 sayfa kitap okumak için ancak 20-25 dakika ayıracakken, bu edimi gerçekleştirmeyip oyun ve sosyal medya hesaplarına çok ciddi süreler ayırmaktadır. İşin bir başka ciddi boyutu ise internet ortamında çok fazla vakit geçirenlerin genel anlamıyla gençler bilhassa Z kuşağı olmasıdır.

Z kuşağının internet ortamında çok fazla zaman geçirmesinin önemli bir göstergesini ise 2021 YKS sonuçlarında görmek mümkündür. Bu tema altında vurgu yapacağımız esas konu “okuduğunu anlamamaya yöneliktir. Bu konuda farklı veri setleri mevcut olsa da konuyu YKS sonuçları üzerinde derinleştirmek, ülkemiz gençliğinin daha ziyade ülkemiz öğretimin geldiği noktaya gözler önüne serecektir.

Zira sonuçlara göre sınavın ilk oturumuna giren “adayların %32’si barajın altında” kalmış ve adayların “40 soruluk matematik testindeki doğru ortalaması 5’te”(Cumhuriyet, 2021) kalmıştır. Söz konusu sınavın üniversite eğitimine geçiş sınavı olduğunu vurgulayarak devam edersek sınavın ikinci oturumunda da durumun vahameti oldukça yüksektir. Nitekim “sayısal puan türünde öğrencilerin %38’i, sözel puan türünde %40’ı, eşit ağırlık puan türünde ise %52’si” (Cumhuriyet, 2021) barajı geçememiştir.

Öğrencilerin branş bazında net ortalamalarına baktığımızda ise durum daha trajik bir form kazanacaktır. Ancak vurgulanan hususlar üzerinde de durumun ciddiyeti oldukça açıktır. Tüm bunlara rağmen durumun ne kadar çelişik bir hal aldığını gösterecek farklı bir veriden daha bahsetmek de yararlı olacaktır.

Zira TÜİK halk kütüphanelerinin sayısının arttığını belirtmiş, artış oranının 2020 yılında, 2019 yılına göre %2,6 arttığını duyurmuş ve totalde sayının 1.213 olduğunu açıklamıştır. Yine aynı düzlemde halk kütüphanelerindeki kitap sayısının 2020 yılında bir önceki yıla göre %1,8 artarak 21 milyon 125 bin 16 olduğunu açıklamıştır (TÜİK, 2021).

Burada teorik olarak artan kitap ve kütüphane sayılarının olumlu bir yatırım, katkı olduğunu söylemek elbette mümkündür. Ancak pratikte bu durumun aldığı hal durumu oldukça ciddi değişimlere uğratmaktadır. Zira bilhassa YKS öğrencileri kütüphaneleri ders çalışmak için uygun fiziksel ortam olarak görmekte ve adeta bir kurs gibi ders çalışma mekânı olarak kütüphaneleri kullanmaktadır.

Söz konusu sınavların nirengi noktalarını ise liselere ve üniversitelere geçiş sınavları oluşturmaktadır.

Tüm belirtilenler üzerinden genel bir değerlendirme yapacak olursak, ülkemizin kitap okuma oranları oldukça düşüktür ve bu gelecek nesillere de yansımaktadır. Bir diğer husus çocuklar ve gençler en verimli dönemlerini adeta bir yarıştaymış gibi sınavlara hazırlanarak geçirmektedir. Ne var ki kütüphaneyi “sınava çalışma mekânı” olarak gören öğrencilerin, sınav başarılarından ziyade başarısızlıkları ön plana çıkmaktadır.

Öyle ki okuduğunu anlamakta zorlanan bir nesil ortaya çıkmakta ve sınavların baraj puanlarını geçemeyenlerin sayısı yüksek rakamlara ulaşmaktadır. Bir diğer önemli konu sosyal medya, bilgisayar oyunları gibi çevrimiçi platformlardır. Nitekim İnternet çağının çocukları bir yandan İnternet ortamının hızına yetişmeye çalışırken bir yandan da kazanmak için geri durmaması gereken sınavlara, adeta bir yarıştaymış gibi hazırlanmaktadır.

Gelecek kaygısı ve içinde bulunulan anın sıkıntısı çocuk ve gençlerin ruhsal durumunu olumsuz etkilerken, ufukta onları ruhsal, duygusal ve düşünsel açıdan kitap okumak rahatlatıcı bir eylem olarak beklemektedir.

Belirtilen noktalar kitap okuma alışkanlığının ne derece de bir öneme sahip olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu bakımdan basit bir istatistik ile çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmanın muhtelif yollarından sadece bir tanesini ifade etmek yerinde olacaktır.

Bu anlamda okul çağında olan bir çocuğa günde 20 sayfa kitap okutmak; çocuğa bir ayda 600 sayfa, bir yılda 7200 sayfa kitap okutmak anlamına gelmektedir.

Bu doğrultuda bu eylem bir yılda yaklaşık 25 kitap okumuş olan çocuk için kitap okumak ihtiyaç haline gelecektir. 20 sayfa kitap için günde yaklaşık 20-25 dakika ayırabilen çocuk zamanla kendisi için en önemli alışkanlığı da edinmiş olacaktır.

Eğitim de yaşadığımız sorunlardan sadece bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim.

Önümüzdeki yeni yılın hepimize sağlık ve mutluluklar getirmesini diliyorum.