Çilli Begonya
Resimleriyle kendisine çeken bir kitap Çilli Begonya. Konusu ve kurgusu da güzel ama resimler ve resimlerdeki ana karakter çok sevimli. Duyguları her bir çizgi ile okuyucuya geçen sayfalar eşlik edi<yor okur olarak bana. Julianne Moore yazmış ve LeUyen Pham resimlemiş. Nurten Hatırnaz’ın çevirisini yaptığı kitabı Bilge Kültür Sanat basıyor ve bizlerle buluşturuyor. Akıcı ve sade bir dili var yazarın. Çilleri olan ve bu durumda zorluk yaşayan, zorbalığa uğrayan bir kız çocuğunun duygusal olarak büyüme süreci var karşımızda.
Çocuk dünyası bazen acımasız olabiliyor. Bu kitaptaki kız çocuğunun arkadaşları da acımasız olabiliyor. Çilleri ile dalga geçiyorlar ve çeşitli şakalarla onun bu yönüyle barışmasını engelliyorlar. Bu duruma üzülen ana karakter ise onlara belli etmemeye çalışsa da bu halini beğenmiyor. Çillerinden kurtulmak için bazı yöntemlere başvuruyor ama bunlar işe yaramıyor. Zaman içinde hem kendisiyle sorun yaşıyor, hem de çevresinden uzaklaşıyor. Okula gitmek istemiyor ve kimseye görünmek. Kafasına geçirdiği ve her yerini kapatan bir maske ile dolaşmaya başlıyor. Sonunda yine bir bebeğin yardımı ile bu zor ve rahatsız edici şeyden kurtuluyor. Çünkü bebek çillere gülüyor ve onları sevimli buluyor. Bu durumu garipseyen kız çocuğu o esnada kendisini özleyen arkadaşlarını görüyor ve “Seni çok özledik, Çilli Begonya” sözleri ile üzüntüsünü geride bırakıyor. Onlar tarafından kabul görmesi ve sevilmesi onu mutlu ettiği gibi okur olarak bizlere de çok şey söylüyor aslında. Ötekileştirmenin nasıl zorlayıcı ve olumsuz sonuçlara gebe olduğunu söylüyor mesela. Sevgisizliğin üzüntüyle beraber harmanlandığını. Ayrıca kişinin zorbalığa uğradığında bununla nasıl baş etmesi gerektiğini de. Çocukların farkında olarak veya olmayarak “farklılıkları” vurgulamaları veya onlara saygı duyması çok büyük etki yaratıyor. Kitaptaki zorluğu biz, çilli kız üzerinden duyuyoruz. Yani buna maruz kalan kişiden görüyoruz yıkıcı etkisini. Dolayısıyla diğer kısımlar boş kalıyor. Yine de konuyu konuşabilmek, yanımızdaki minik dinleyicilerle bu konuda bir şeyler yapabilmek için iyi bir örnek oluşturuyor.
Çocuk edebiyatı hayata dair hemen her şeyi çocuklarla konuşabilmek için bizlere sonsuz alan sağlıyor. Özellikle eğitimciler ve ebeveynler bu alanı çok verimli kullanabilir. Kitabı tümüyle beğenip beğenmemek veya kısmen beğenmek bir yana; o konu her ne ise, onun üzerine düşünmek, o konuyu tartışmaya açmak ve eleştirel okumayı geliştirmek harika bir şey. Bunu yapan eğitimcileri görmek beni mutlu ediyor. Bu bağlamda gönlümden geçen, özellikle okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinin bu alana daha duyarlı ve ilgili olmaları ve elbette ilk olarak ebeveynlerin. Bu şekilde ötekileştirme, zorbalık, farklılıklara saygı, empati ve daha birçok kavram hakkında çocuklarla konuşabiliriz. Onlara bu büyülü dünyanın kapılarını açarak dünyanın bizden ibaret olmadığını, sayısız kişi, farklılık ve konu ile hayatın nasıl da güzel olduğunu gösterebiliriz. Olumsuzluklara karşı aşılama sağlanabilir belki ve böylece hem onlara daha dirençli hale gelebilirler, hem de bunlarla nasıl baş edeceklerini görebilirler. Ayrıca kendilerini tanımak, duygularını bilmek anlamında da çok kıymetli bir yol. O yola hem yetişkin olarak kendimiz için, hem de ilişkide bulunduğumuz çocuklar için girilmez mi sizce de? Ben içinde olduğum için çok mutluyum diye bitireyim, sorunun cevabı sizlere kalsın o zaman.
