Osman Hamdi Bey Müzesi’nin kemik sızlatan haline, Nail Çiler el attı!
Osman Hamdi Bey Müzesi’nin yeterli kaynak olmaması nedeniyle atıl duruma getirilmesi kamuoyunun tepkisini çekerken Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler, duruma el attı

Dünya ünlü ressamımız Osman Hamdi Bey’in adını taşıyan Gebze’nin Eskihisar mahallesinde bulunan müzenin kaynak yetersizliği yüzünden restore edilemediği geçtiğimiz günlerde gündeme gelmişti. Müzenin durumu içler acısı, içinde perdelerin dışında hiçbir şey yok. Tablolar ve eşyalar, Müzeler Müdürlüğüne götürüldü ancak bakım ve onarım çalışması kaynak olmadığından yapılamıyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, Gazeteci ve Yazar Levent Altun, müzenin içler acısı bu durumunu, Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz’e sormuş, Büyükgöz, müzenin restorasyonu için Valilik fonuna ve müzelerle ilgili bir kuruma başvurduklarını ancak Gebze Belediyesinin bu kurumlara borcu olduğu için yardım alamadıklarını dile getirmişti. Büyükgöz, “Bu konuda çalışmamız sürüyor, eğer kaynak bulamazsak biz kendi kaynaklarımızla restorasyonu tamamlamayı düşünüyoruz” demişti. Ziyarete kapalı olan ve bahçesi atıl durumda bulunan Osman Hamdi Bey Müzesi’nin bu durumuna Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler el attı.
Tarihi değerlere verdiği destekle ön plana çıkan Çiler, konuyla yakından ilgilendiğini ve ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi. Çiler, bu konuyla ilgili Kurban Bayramı’ndan sonra Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy ile görüşeceğini belirterek, “Gebze Ticaret Odası olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Herkesin bu konuda destek olması lazım. Geçtiğimiz günlerde müzeye gittim ve o halini görünce üzüldüm. Tarihi dokumuza ve değerlerimize sahip çıkmalıyız” ifadelerini kullandı. Gebze’nin tarihi ve turistik değerlerinin ön plana çıkarılması konusunda yıllardır büyük çaba harcayan ve çalışmalar yapan Çiler, kendisini ziyarete gelenlere Osman Hamdi Bey’in eserlerini hediye etmesiyle biliniyor. Osman Hamdi Bey Müzesi’nin yanı sıra Kartaca Komutanı Anibal’ın mezarının da bulunduğu Gebze’de tarihi dokuyu yaşatmak için geçmişte burada da çeşitli etkinlikler yapan Nail Çiler, Fatih Sultan Mehmet’in vefat ettiği Hünkar Çayırı yok olmasın diye de mücadele vermişti.
OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?
1842 yılında İstanbul'da doğdu. 1860'da hukuk öğrenimi için Paris'e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının atölyelerinde çıraklık yaparak iyi de bir resim eğitimi aldı. 1869 yılında Bağdat Yabancı İşler Müdürlüğü'ne atandı. 1871'de İstanbul'a geri dönünce sarayda çalıştı. 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)'a atandı. Bu görevi ile Türk müzeciliğinin parlak dönemleri başladı. 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884'te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmiş olunan bir zaafı, antik eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı Atîka Nizamnâmesini çıkarttırarak yürürlüğe soktu. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina ve Sayda'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda'da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti'nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkardı. Burada bulunan eserler bugün Osman Hamdi Bey'in bulmuş olduğu birçok eser gibi, kendisinin temellerini attırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
BAZI ÖNEMLİ ESERLERİ
Kahve Ocağı (1879)
Haremden (1880)
İki Müzisyen Kız (1880)
Kuran okuyan Kız (1880)
Çarşaflanan Kadınlar (1880)
Vazo Yerleştiren Kız (1881)
Gebze’den Manzara (1881)
Çekik Gözlü Kız-Tevfika (1882)
Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I
Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)
Feraceli Kadınlar (1904)
Pembe Başlıklı Kız (1904)
Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)
Mimozalı Kadın (1906)
Şehzade Türbesinde Derviş (1908)
Silah Taciri (1908)
Beyaz Entarili Kız (1908)
Sarı Kurdeleli Kız (1909)
Kaplumbağa terbiyecisi
Leylak Toplayan Kız
Kaplumbağa Terbiyecisi
Kaplumbağa Terbiyecisi"Kaplumbağa Terbiyecisi", Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden birisidir. 1906 tarihli eser, özellikle "Lale Devri"ndeki "Sadabad Eğlenceleri"nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıkları bilgisi bir ipucu olabilir. Yani Osmanlı’nın devlet düzeninde "kaplumbağalar" da "kapıkulları" arasında yer almışlardır.
Bu arada birkaç Osmanlı kurumunun (Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye, vb.) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Bey’in kendi iş yapma alışkanlığı/tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir allegori akla gelmektedir. Osman Hamdi’nin kendisi olan "Terbiyeci" elinde neyi, boynunda maşası sırtında "keşkül-ü fıkarası" (dervişane bir tevekkülü akla getirmektedir. Hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmektedir.
Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey’in mesai arkadaşlarına yönelik acımasız, ümitsiz bir hicvi olarak yorumlanabilir bir resim bu... Önemli olan, alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resmin, öğelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı çok başarılı bir bir başyapıt olmasıdır.
Uzun süre işadamı Erol Aksoy'un koleksiyonunda bulunan tablo Erol Aksoy'un varlıklarına TMSF'nin el koymasıyla geçici süre devlete geçmiştir. Eser Aralık 2004'de açık arttırmaya çıkarıldı. Türk resim sanatının en yüksek bedeline çıkan fiyatla Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı kuruluşu Pera Sanat Müzesi açık arttırmayı kazandı.
Tablo bugün Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı Pera Sanat Müzesi'nde sergilenmektedir.