Marmara’da müsilaj alarmı: Dipte yoğunluk artıyor

Müsilaj, Marmara Denizi'nin derinliklerinde yoğunlaşmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Aktan, mevcut görüntülerin de gösterdiği gibi, dipte yoğun müsilaj gözlendiğini belirtti. Tek hücreli bitkisel organizmaların aşırı çoğalıp ölmesiyle başlayan ayrışma sürecinde, bakteriyel faaliyetlerle oluşan müsilaj zamanla deniz yüzeyine çıkıyor

Marmara’da müsilaj alarmı: Dipte yoğunluk artıyor

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Aktan, Marmara Denizi'nde müsilajın özellikle deniz dibinde yoğun olarak görüldüğünü belirtti. Aktan, tek hücreli bitkisel organizmaların (fitoplanktonların) aşırı çoğalıp ölmesinin ardından başlayan ayrışma sürecinde, bakteriyel faaliyetlerin de etkisiyle müsilajın oluştuğunu ve zamanla deniz yüzeyine taşındığını ifade etti.

Müsilajın son 20 yıldır dönemsel olarak ortaya çıktığını, bazı zamanlarda ise çok daha yoğun şekilde kendini gösterdiğini söyleyen Aktan, Marmara Denizi’nin hem insan faaliyetleri hem de sanayi baskısı nedeniyle yoğun şekilde kullanıldığını vurguladı. Bu durumun özellikle kıyı bölgelerinde etkili olduğunu kaydeden Aktan, artan organik madde ve atık girişinin müsilaj oluşumunu tetiklediğine dikkat çekti.

Prof. Dr. Aktan, bu tablonun temelinde fitoplanktonların etkili olduğunu belirterek, “Ekosistemdeki denge bozuldukça, besin tuzları ve organik madde miktarı arttıkça bazı türler kontrolden çıkarak aşırı artış gösteriyor. Bu canlıların ölümüyle birlikte başlayan ayrışma sürecinde, bakterilerin faaliyetleriyle müsilaj oluşuyor” dedi.

Gözle görülür halde

Müsilajın aslında tüm su kolonunda bulunduğu, zaman zaman su yüzeyine çıktığında görünür hale geldiğini vurgulayan Aktan, atık girdisi devam ettiği sürece Marmara Denizi'nin tümünün bundan etkilendiğini kaydetti.

Prof. Dr. Aktan, akıntılarla birlikte su hareketlerinin yetersiz olduğu bölgelere yerleşen müsilajın orada daha uzun süre kaldığını, su hareketlerinin olduğu bölgeler ve dinamik ortamlarda ayrışma süreciyle ekosistemin toparlanmasının daha kolay hale geldiğini söyledi.

Müsilajla ilgili kendilerine çok sayıda görüntü geldiğinin altını çizen Aktan, şöyle devam etti:

"Marmara Denizi'nde müsilaj şu anda gelen görüntülerden de görüldüğü gibi dipte yoğun bir şekilde gözleniyor. Tek hücreli bitkisel canlıların aşırı artışı ve ölümü sonrasında meydana gelen ayrışma sürecinde bakteriyel faaliyetle birlikte oluşan müsilaj zamanla deniz yüzeyine taşınıyor. Aslında müsilaja sebep olan bu türleri çok yoğun şekilde tüm su kolonunda görüyoruz. İstanbul Boğazı ise daha dinamik bir sisteme sahip. Akıntılarla daha kolay ve hızlı bir şekilde kendisini toparlayabiliyor. Müsilajın oluşumunda rol oynayan bu canlılar, Marmara Denizi'nin doğal florasında bulunan türler ve bu canlıların hepsi Boğaz'da da var ama orada uzun süre kalıcı olarak artış yapamıyorlar ya da sadece müsilaj denizin daha durgun bölgelerinde, hareketsiz küçük girintilerde birikebiliyor. Boğaz, akışkan dinamik sisteme sahip olduğu için kendisini toparlayabiliyor."

Tesisler yetersiz

Prof. Dr. Aktan, yaz mevsiminde havaların ısınmasıyla müsilajın görülme ihtimalinin artacağını dile getirdi.

Denizlere atık girişi devam ettiği sürece müsilajın olacağının altını çizen Aktan, "Atıkların kontrol edilmesi lazım. Eylem planında da müsilajla mücadele için birçok doğru karar alındı. Ama önemli olan bunların uygulanması ve sonrasında da denetim... Arıtma tesisleri Marmara Bölgesi için yeterli değil. Bazı belediyelerin arıtma tesisleri için çok yatırım yaptığını görüyoruz ama nüfus yoğunluğuyla karşılaştırıldığında kapasiteleri yetersiz kalıyor" değerlendirmesini yaptı.

Marmara Bölgesi'nin son dönemde oldukça yağış aldığını anlatan Aktan, şu ifadeleri kullandı:

"Bu yağışlar arıtma tesislerine gelen yükü de çok arttırıyor ve kapasitesini aştığı için arıtılmadan girdiler de oluyor. Tabii burada sadece arıtma tesisleri ya da evsel atıkları düşünmemek lazım. Marmara Bölgesi'nde çok fazla tarımsal faaliyetler var, derin deşarj sorunu var. Hepsini bütünsel olarak değerlendirip ona göre alınan kararları sıkı denetimle uygulamak lazım. Adalar civarında gelen müsilaj görüntüleri var. İzmit Körfezi müsilajdan en yoğun etkilenen bölgelerden birisi. Çünkü orada su hareketleri nispeten daha kısıtlı, ortaya çıktığı zaman toparlanması daha uzun sürüyor. Normalde bu tip artışlar aslında her ilkbahar, sonbahar döneminde olağan karşılanır ama Marmara Denizi'nde bu artışlar artık her mevsim meydana geliyor ve çok uzun süreli olarak devam ediyor. Bu da sonuçta tabii ki tüm ekosisteme olumsuz etkiler yapıyor."

Marmara Denizi'ndeki en önemli konulardan birisinin doğal habitatların korunması olduğunu anlatan Aktan, bunlar zarar gördükçe müsilaj oluşumu ve "red-tide" (renk değişimi) gibi olayları daha sıklıkla gördüklerini anlattı.

Prof. Dr. Aktan, habitatların sıkı korunması halinde müsilaj gibi istenmeyen olaylarının daha az yaşanacağını ifade ederek, "Marmara Denizi'nde biliyorsunuz bütün çevre, dolgu alan. Bu tip oluşumlar meydana geldiği zaman sahil şehirde olmadığı için dolgu alanda kendini temizleme şansı olmuyor. O yüzden doğal habitatların korunması çok önemli" diye konuştu.

Fotoğraf: AA

Kaynak: BİRGÜN