Kayyumlar Kocaeli’de protesto edildi

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılan basın açıklamasında, “Geldiğimiz yerde toplum hemen her güne yeni bir şafak operasyonu, yeni gözaltılar ve tutuklamalar, yeni soruşturmalar, yeni bir kayyum darbesi ile başlar hale getirilmiştir” denildi

Kayyumlar Kocaeli’de protesto edildi

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından bu akşam Gebze Kent Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi Başkanı Sinan Kaya yaparak, “Kayyumlar, yasaklar ve tutuklamalar halkların ve işçilerin mücadelesini durduramaz! 22 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetenler iktidara gelirken tüm topluma ‘ileri demokrasi’ vaat etmiştir. Temel hak ve özgürlüklerimizin, sendikal hak ve özgürlüklerimizin önündeki engelleri kaldırma sözü vermiştir. Ancak 22 yılın sonunda geldiğimiz yer ortadadır. Geldiğimiz yerde toplum hemen her güne yeni bir şafak operasyonu, yeni gözaltılar ve tutuklamalar, yeni soruşturmalar, yeni bir kayyum darbesi ile başlar hale getirilmiştir. Basın özgürlüğünden ekonomik haklara, siyasal haklardan sendikal haklara kadar en temel hakları hedefe koyan saldırılara her gün bir yenisi eklenmektedir.

“Halkın oylarını hiçe sayılıyor”

Van halkı, 31 Mart yerel seçimlerinde iradesini net bir şekilde ortaya koymuş ve Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Abdullah Zeydan’ı seçmiştir. Ancak seçimlerin hemen ardından hükümet, halkın tercihine saygı duymak yerine siyasi mühendislik yöntemleriyle seçim sonuçlarını geçersiz kılmaya çalışmıştır. Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesi teşebbüsü, halkın güçlü direnişi sonucunda geri çekilmek zorunda kalmıştır. Yenilgiyi hazmedemeyen AKP hükümeti, yargıyı bir silah olarak kullanarak Zeydan’a ceza verip kayyım yolunu açmaya çalışmaktadır. Bu, halkın oylarını hiçe sayan, seçilmişleri değil atanmışları dayatan bir darbe girişimidir. Seçimle kazanılan yönetimleri yargı ve idari kararlarla gasp etmek, hukuku kendi siyasal hesaplarına alet etmek, demokrasinin açıkça çiğnenmesidir. Kayyım politikası, halkın iradesine karşı bir vesayet rejimi kurma teşebbüsüdür.

“Halkın iradesi yok sayılıyor”

Bu tür uygulamalar, demokratik değerlerle ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Halkın özgür iradesini yok sayan kayyım politikası, geçmişte olduğu gibi bugün de meşruiyet krizine yol açmaktadır. Seçimle kazanılan bir yönetimin yargı ve idari kararlarla devre dışı bırakılması, demokrasinin temel ilkelerini hiçe saymaktır. Kürt sorununda yıllardır aynı baskıcı politikalar tekrar edilmekte, ancak hiçbir sonuç alınamamaktadır. Çözüm, halkın iradesine saygı göstermek, demokratik süreçleri güçlendirmek ve hukukun üstünlüğünü sağlamaktan geçmektedir. Sorunları güvenlikçi politikalarla yönetmeye çalışmak yerine, demokratik diyalog ve barışçıl çözümler geliştirilmelidir. Fakat AKP iktidarının, muhalif olan, iradesine sahip çıkan ve hakları için mücadele eden her kesime karşı saldırıları, baskı ve zulmü her geçen gün artıyor. Bu saldırıların bir örneği de Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması ile yaşanmıştır.

“İşçi direnişi sahiplenildi”

Bilindiği üzere Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) çalışan işçiler kendilerine dayatılan kölece çalışma koşullarına ve sefalet ücretlerine karşı geçtiğimiz hafta eyleme geçmiştir. İşçilerin başlattığı direniş fabrika fabrika yayılmış, binlerce işçiye ulaşmıştır. Aralarında sahibinin AKP Antep milletvekilinin bir firmasının da bulunduğu fabrikalardaki işçi direnişi kamuoyu tarafından da sahiplenilmiştir. Buna karşın Antep Başpınar işçilerinin direnişi, bugüne kadar işçilerin değil patronların çıkarlarını korumayı görev edindiğini defalarca ispatlamaktan geri durmayan iktidar çevrelerini rahatsız etmiştir. Nitekim 13 Şubat günü Antep Valiliği X hesabından paylaşılan bir yazı ile şehirde 15 günlük ‘eylem yasağı’ ilan edilmiştir. Antep’te 15 gün süre boyunca bildiri dağıtmanın, panel yapmanın dahi yasaklandığı karar X hesabından paylaşılan ilk yasak kararı olarak tarihe geçmiştir.

“Hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır”

Direnişlerin sürdüğü tüm fabrikaların önüne polis ve jandarma yığılmış, ‘bekleme eylemi’ diye bir eylem türü uydurularak işçilerin yan yana gelmesi bile yasaklanmıştır. Bu garabet yasaklar işçilerin mücadelesinden duyulan korkunun hangi boyutlara ulaştığını da gözler önüne sermiştir. Tüm bu baskılara, hukuksuz yasaklara karşı 14 Şubat’ta basın açıklaması yapmak isteyen Başpınar işçilerinin önüne barikatlar kurulmuş, Demokrasi Meydanına girmeleri engellenmek istenmiştir. Öte yandan ne valiliğin hukuktan azade yasak kararı ne de Türkmen’in gözaltına alınması Başpınar işçilerini yıldırmamış, yüzlerce işçi önlerine konulan barikatlara rağmen Demokrasi Meydanı’na ulaşmıştır. Bu durum oradaki yasaklarla işçilerin haklarını engellemeye çalışan valiyi, sermaye kesimini ve tabi ki sermaye iktidarı olan AKP’yi çok kızdırmış, uydurma gerekçelerle BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır.

“Özgürlüklere yönelik bir tehdit”

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması, bugüne kadar defalarca örneklerini yaşadığımız diğer gözaltı ve tutuklama operasyonunda olduğu gibi kendilerine dayatılan kölelik düzenine karşı hak ve çıkarları için mücadele etmekten başka çıkar yol görmeyen tüm mücadeleci kesimlere, sendikacılara yönelik açık bir gözdağıdır. Bir sendika genel başkanının, sendikal faaliyetleri ‘suç’ gibi gösterilerek, tamamen keyfi bir şekilde tutuklanması ülkedeki tüm çalışanların anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış sendikal hak ve özgürlüklerine yönelik bir tehdittir. AKP iktidarının kolluk kuvvetleri ve yargı eliyle oluşturmak istediği otoriter düzenin en son örneği, bugün İstanbul merkezli 10 ilde muhalif olan birçok siyasi partinin temsilcileri, gazeteciler, sendikacılar, avukatlar ve sanatçılar evlere yapılan baskınlarla gözaltına alarak kendini göstermiştir. Bunun son olmayacağı da yaptıklarıyla ve hukuksuz uygulamalarla bellidir.

“Gözdağı verilmek istenmekte”

Bizler çok iyi biliyoruz ki, yapılan tüm bu hukuka aykırı uygulamalar ve baskı politikaları, ülkeyi yönetenlerin kendi siyasi ajandalarına göre suni gündemler yaratmaya ve hukuk dışı yollarla muhalefeti etkisizleştirmeye yönelik adımlarıdır. İçerisinden geçtiğimiz ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlere karşı toplumsal muhalefetin yükseleceği her alana açıkça bir gözdağı verilmek istenmektedir. Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarına, mesleklerini yapan gazetecilere, grev yasaklarıyla emeğini savunan işçilere, demokratik haklarımıza ve özgürlüklerimize teyakkuz halinde saldırının tek sebebi budur. Ancak bilinmelidir ki bizler tüm baskı ve zor politikalarına rağmen, ülkemize, anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için hep birlikte mücadele edeceğiz. Mutlaka ama mutlaka kazanacağız” dedi.