Büyükakın “iktisatçı” gözüyle savaşı anlattı!
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın 4.Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu'nun açılış programında yaptığı konuşmada bir iktisatçı gözüyle savaşı yorumladı

4.Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu'nun bu yıl, "Savaş" temasıyla 18-20 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek. Sempozyumun açılış oturumu bugün Kocaeli Kongre Merkezinde gerçekleşti. Sempozyumda sözü Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın şunları söyledi: “Salonun büyük bir çoğunluğu hanımefendilerden oluşuyor, bu da gerçekten sevindirici bir şey çünkü kadının olduğu yerde başka bir bereket hasıl oluyor. Sizleri özellikle tebrik ediyorum, yani salonun önemli bir kısmının sizlerden oluşması beni gerçekten mutlu etti. Sağ olun, var olun. Önce belediye başkanı olarak görevimi yapayım; böyle bir toplantıya ev sahipliği yapmaktan büyük gurur duyuyoruz. İkincisi, sadece biz büyükşehir belediyesi olarak, daha en başında olaylar yeni başladığında — neredeyse iki seneyi buldu — Gazze’de yapılacaklarla ilgili çalışmaya devam ediyoruz. Zulüm hâlâ bitmiş değil ve bu süreçte yerel yönetim olarak üzerimize düşeni yapmaya gayret ediyoruz.
“Güç üzerine düşünmeden…”
Şimdi, aslında savaş esasen kavram olarak baktığınız zaman, bir tarafında sahiplik; kaçınılmaz olarak da güç ve iktidarın olduğu bir alan. Bu kavramları düşünmeden savaşı anlayamazsınız. Sahiplik üzerine düşünmeden, güç üzerine düşünmeden, iktidar kavramı üzerine düşünmeden savaşın ne olduğunu anlama şansınız yok. Dolayısıyla bu kavramları iç içe geçirerek anlamaya çalışmak gerekiyor.
“Bazı kavramların altını çizmek gerekir”
Bu konuyu dönemlere ayırmadan, tarihsel dönüşümlerle birlikte ele almadan kavramak mümkün değil. Akademik bir sunum yapacak değilim ama bazı kavramların altını çizmek gerek. Mesela içinde bulunduğumuz kapitalizmi, kendi kendine bir savaş yaratma mekanizması olarak görmezseniz; erken ya da geç dönemlerinde savaşın hem aracı hem de sonucu olduğunu, savaşın iktidarı güçlendirmek ya da yeni iktidar ilişkileri kurmak için kullanılan bir yöntem olduğunu fark etmezseniz, meseleyi anlayamazsınız.
“Almanya razı olmadı”
Ben bir iktisatçı olarak soğukkanlı şekilde söylüyorum: Doğal kaynaklara sahip olmak, insan kaynaklarına sahip olmak, sermayeye sahip olmak; işte bunların bölüşümünde ortaya çıkan kavgalar… Mesela 2. Dünya Savaşı’nın esas nedenlerinden biri Almanya’nın 1. Dünya Savaşı sonrası yapılan dağıtım anlaşmasına razı olmamasıydı. Bu gibi ekonomik arka planları analiz etmeden savaşları sadece askeri olaylar olarak okumak eksik kalır.
“Savaş hukukunu anlayamazsınız”
Diğer bilim alanlarından ve disiplinlerden gelen bakış açıları, meseleleri daha doğru yorumlamamıza olanak sağlar. Ben iktisat tarafından bakıyorum ama görüyorum ki uzun süre ülkelerdeki ekonomik yapının değişimi aslında küresel sistemle ilgili. Modern dünyanın nasıl kurulduğunu bilmeden savaş hukukunu da anlayamazsınız. Örneğin Yunan mitolojisini anlamazsanız, ilahi olanla insani olan arasındaki kavganın kökenlerini kavrayamazsınız; oysa bizim Türk mitolojimizde bu tarz bir çatışma yoktur.
“En kutsal değerlerle korkunç şeyler yapabiliyor”
Arakan’da İslam adına cihat yaptığını söyleyenlerin kafaları nasıl kestiğini gördük. Bu örnek bize şunu gösteriyor: Asıl sorun bakış açısında. İnsan dengeyi kaybedip sapkınlaştığında, en kutsal değerleri bile kullanarak korkunç şeyler yapabiliyor. Tüm bu örnekleri yerli yerine koymak ve cesurca ifade etmek gerekiyor. Bu yüzden Bülent Başkanıma da ayrıca teşekkür ediyorum, çünkü bu kadar açık konuşmaya çok az kişi cesaret eder.
“Savaşta da hukuk gerekir”
Savaş, soykırım, çatışma… Bunlar aynı şey değildir. Çatışma başka bir şeydir, savaş başka bir şeydir, soykırım ise bambaşka bir şeydir. Savaşta da hukuk gerekir, ama soykırımı açıklamak için başka bir uluslararası mekanizmanın devreye girmesi gerekir. Bu konular uluslararası ilişkiler ve hukuk alanında çalışan arkadaşlarımızın da katkısıyla daha derinlikli tartışılmalı. Belki bu sempozyumun devam oturumlarında bu alanlardan isimlerin de katkı sunması faydalı olur.
“Vicdanla alay edercesine”
Neredeyse iki yıla yaklaştık; Gazze’deki zulüm hâlâ bitmedi. Dünyanın başka yerlerinde de ölümler devam ediyor. Ukrayna’daki çocukların hali de aynı. Maalesef, dünyanın zalimleri yaptıkları zulmü çeşitli kılıflara sokuyorlar. Bazen demokrasi götürmek adına, bazen meşru müdafaa diyerek, bazen de “hak tecelli ediyor” gibi gerekçelerle insanlığın vicdanıyla alay edercesine hareket ediyorlar. Herkesin bir hikâyesi var ve bu hikâyeler bazen acımasızca yazılıyor.
“İrade gösterebiliriz”
Kötülük de iyilik gibi baki. Biz sadece hangisini çoğaltacağımıza, hangisini azaltacağımıza; hangisini teşvik edip hangisine engel olmaya çalışacağımıza dair bir irade gösterebiliriz. Kötülüğü tamamen yok etmek mümkün değil ama engellemek için elimizden geleni yapmak bizim sorumluluğumuz. İnşallah iyiliğin artırılması, kötülüğün engellenmesi için Allah bizlere güç ve kuvvet verir ve bizim elimizle yeryüzünde adaletin tesisi mümkün olur.“