Sami Çakır: Eski heyecan geri gelecektir
AKP Kocaeli Milletvekili Sami Çakır, AKP’nin ittifaksız yürüyemez bir noktada olmasıyla ilgili, “Ortalık açılınca, nisan ayında büyük kongreyi yapınca ve bir yıl sonra seçim atmosferine girecek olmamızdan kaynaklanan eski heyecan geri gelecektir” dedi
İlgiyle takip edilen röportajlarımızda konuğumuz AKP Kocaeli Milletvekili Sami Çakır ile söyleşimizin ikinci bölümündeyiz. Sami Çakır bu bölümde de yine cesur söylemlerde bulundu. Mesela Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ı sahada anlatmakta güçlük çektiniz mi tarzındaki soruma çok açık bir şekilde cevap verdi. Çakır, Albayrak’ın Enerji Bakanlığında o kadar sırıtmadığını ama Hazine ve Maliye Bakanlığının eksi getirdiğine işaret etti. Gidişatının kabul edilebilir yanı olmadığını, böyle bir usulün de olmaması gerektiğini savundu. Bana göre Sami Çakır’ın AKP ve Hükümet adına yaptığı bu eleştiri son derece doğru ve bir o kadar ilgi çekici.
Sami Bey’e Deva ve Gelecek Partilerinin durumunu da sordum. Şimdilik görmezden gelmeye çalışılan bu iki parti için Çakır, “iki parti kuruldu bunları yok saymamalıyız” dedi. Diğer taraftan da parti içi rahatsızlık yaratan konularda herkes her şeyi konuşabilmeli, ben konuşuyorum diye ekledi.
Dikkatimi çeken açıklamalardan biri de iyi bir ekonomist sayılan Sami Çakır’ın, Türkiye’nin üretmeyen ve vergiyle dönen ülke haline geldiğimizi kabul eden açıklamasıydı.
Ve bu bölümde son olarak Sami Çakır ile Kocaeli teşkilatını konuştuk. Çakır, il başkanı Ellibeş’in geçici süreyle göreve geldiğini hatta emekliliği düşündüğünü ama sonra vazife edindiğini, mecburen emeklilik sürecini bir kenara koyduğunu, gayet iyi olduğunu söyledi.
Üç bölümden oluşan söyleşimizin ikinci bölümünü takdirinize
sunuyorum.
2.BÖLÜM
***‘Ben, Sami Çakır olarak milletvekilliğini hakkıyla yapıyorum vicdanım çok rahat’ diyebiliyor musunuz?
-Önümüze konulmuş bir prosedür var. Bütün bunların içerisinde üzerinize vazife düşüyor. Biz 5 yıl plan bütçede çalıştık. Salt çalışmak bu işin hakkını vermekse sabaha kadar çalıştık. Öyle değil. Siz plan bütçede sabaha kadar çalışırken başka bir milletvekili arkadaşınız senede 5 kere toplanabilir. O çalışmamış mı olacak? Hayır. 290 kişiyiz bu 290 kişinin komisyonlara dağılımı var, grup içerisinde dağılımı var, genel merkezde bir dağılımı var. Herkes bu dağılım içerisinde bir şey yapmaya çalışıyor. Biz hükümetiz, hükümet olmanın gerektirdiği kanunları çıkarmakla mükellefiz. Türkiye’nin geleceğiyle ilgili eksiksiz imza günü olmadan görevimi tamamladım.
"MECLİSİN UYGUN GÖRDÜĞÜ PROFİL"
***İktidar milletvekili olmak, sadece prosedürü yerine getirmekle mi sınırlı?
-Öyle bakmamak lazım belki daha katılımcı bir süreci önümüze koymamız lazım. Daha sonraki seçim dönemlerinde daha aktif, daha şehri meclise taşıyabileceğimiz bir durum olursa daha farklı milletvekili profili çizebiliriz. Bugünkü milletvekili profili mevzuatın çizdiği, meclisin uygun gördüğü bir profil. Milletvekili meclise geldiği an önünde programa uymak zorunda. Grup başkanvekiliyle düz bir milletvekilinin ortaya koyduğu performans aynı olabilir mi? Mümkün değil ama kime ne görev verirseniz oda onu yapacaktır.
“GENELKURMAY’DA İŞİM ZORDU”
***Fen Edebiyat Fakültesi mezunusunuz, nasıl bankacı oldunuz? Bir eğitiminiz oldu mu bu konuda?
-Tabii çok zor oldu. Ben edebiyat fakültesinden mezun oldum. Antalya Lisesi’nde 3 ay tarih öğretmenliği yaptım. Genelkurmay’da Osmanlıca bilen tarih uzmanı alınacak diye bir ilan vardı. 1983’te imtihana girdim ve kazandım. Genelkurmay’ın ilk sivil 10 uzmanından biriyim. 2 sene çalıştım Genelkurmay’da fakat 12 Eylül sonrası çok rahat bir zemin yoktu. Genelkurmay’da devam şansımızın zor olduğu hissine kapıldım ve her yere dilekçe verdim. Yabancı bir bankada benim bir akrabam çalışıyordu ‘Buraya bir eleman alacağız’ dedi. ‘Ben bankacılıktan anlamam’ dedim. ‘Daktilon nasıl?’ diye sordu. ‘İyi daktilo yazarım hatta arkadaşların tezlerini de ben yazıyorum’ diye de bir espri yaptım. ‘Sen bir gel seni patronlarla görüştüreyim’ dedi. Görüştük, adam ‘Sen tarih mezunusun biz bankacı arıyoruz’ dedi. Genelkurmay’ı da bırakmak istediğim için ‘Ben öğrenirim, çalışır gayret ederim’ dedim. ‘E bir gel deneyelim’ dedi. Ben de 1 ay izin aldım çalışmaya başladım.
"MECBUREN UZMANLAŞTIM"
***Macera burada başlıyor yani…
-Evet, bankada işe başladım. 2 sene çalıştım ama bir şey anlamadım. Ezber modunda çalışıyoruz. Finans kurumları açılınca bir arkadaş da eleman arandığını söyledi. ‘Ben 2 senedir buradayım belki bir şeyler daha öğrenirim’ dedim. ‘Ya gel burada önümüz açılır, yeni yer’ dedi. 1987 yılında finans kurumuna geçtim. 1987’de İstanbul, Konya, Trabzon, Adana hem geziyorum hem yeni şube açıyorum. Yeni şube açmak demek hem işi sıfırdan öğreniyorsun hem öğretiyorsunuz. Zaman içerisinde alanınızda mecburi uzmanlaşma oluyor.
“VERGİYLE DÖNEN BİR ÜLKEYİZ”
***Bir ekonomist gibi görüyoruz artık sizi. Ekonomik anlamda Türkiye’yi kısaca değerlendirebilir misiniz? Bize iyi şeyler söyleyebilecek misiniz?
-Son birkaç senedir daralma yaşıyoruz ki, bütün aldığımız tedbirler ve iyi niyetli çalışmalara rağmen. Türkiye iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor bunu görmemiz lazım. Toplumun refah seviyesi AK Parti iktidarı öncesi gibi eğil beklenti çok yükseğe çıkmış durumda. Vatandaşın ciddi bir konfor talebi var ben haklı da görüyorum, kimse geriye gitmek istemez. Ekonomiyi büyütmek, GSMH’yi yükseltmek lazım ama bunları yaparken devletin de geleceğini büyütme anlamında gelişme kaydetmek gerekiyor. Bunların hepsini bir arada yaparken biz mali disiplinden bahsediyoruz. Bir bütçeniz var bu bütçenin geliriyle giderini dengelemeye çalışıyoruz. Türkiye kaynak üreten bir ülke değil, vergiyle dönen bir ülkeyiz. Giderlerimiz sabit, giderlerinizi düşürme imkanı yok.
“ÜÇ GÜN KARŞIYA GEÇEMEDİK”
***Üreten bir ülke olmadığımızı, vergiyle dönen bir ülke olduğumuzu söylemeniz çok gerçekçi bir yaklaşım oldu?
-Türkiye’deki gelirlerin yüzde 80 civarı vergidir. Biz geçen yıl 120 milyar açıkla bağladık, 2020’yi şimdi kapatıyoruz. Mali disiplinde hasılatını yapamadık giderlerimizde artış oldu. Yaptığımız işler var bu ülkenin yarınına yönelik yatırım yapıyoruz. Yollar, köprüler bu ülkenin yarınıyla ilgilidir. Bu ülkenin yarınki refahıyla ilgili yatırımlar yapıyorsunuz. Ben 1969’da İstanbul’a taşındığımızda üç gün karşıya eşya geçirmek için bekledik. Köprüye itiraz vardı.
“MİLLET ‘SEN YAPMAYA DEVAM ET’ DEDİ”
***Ama sayın vekilim bazı şeyler de doğasına uygun gelişti. Bunu AKP’nin başarısı olarak görmek ne kadar doğru? Gelişim kaçınılmazdır, yanılıyor muyum?
-Şartlar sizi bir şeyler yapmaya iter amenna ama şartlar her dönem için de bir şeyler yapmayı gerektirdi. Sizin üzerinizde yapmanız gereken şeyler sarkarak gelmişse siz daha fazla bir şeyler yapıyorsunuz. Vatandaşın vergisiyle, devletin bütçesiyle yapıyorsunuz bunu. Devletin bütçesiyle ülkenin geleceğine yapacağınız yatırımı da iyi hesaplamanız lazım. Biz yaptık bizim başarımız anlamında değil, millet yaptı bunu. Millet 18 senede yapılan işleri sandıkta tasdik etti, ‘Sen yapmaya devam et’ dedi.
“DAMAT ENERJİ BAKANLIĞINDA HİÇ SIRITMADI”
***Berat Albayrak’a ekonomiyi teslim etmenin dezavantajı oldu mu? Hem damat olması hem başarısız olması vatandaşı da irrite etti. Siz de bunu topluma anlatmakta zorluk yaşamışsınızdır diye düşünüyorum?
-Berat Albayrak enerji bakanıydı ve damat olmasından kaynaklı bir negatif yaklaşım oldu. Enerji bakanlığında hiç sırıtmadı. Berat Albayrak hazinede tek başına karar veriyor değil, oturmuş bir sistem var. Başarılı olsaydı veya başarısız olduğunu neye göre değerlendiriyoruz? Damat olmasından kaynaklı bir negatifle devam etti. Önyargıyla yola devam etmesi başlı başına bir dezavantajdı, onu düzeltme noktasında performansı tartışılır. Bana damadın hazine bakanı olup olmayacağı ya da enerji bakanlığındaki performansını plan ve bütçe komisyonundan bilen biri olarak sorulsaydı, bir makas değişikliğine gidilmesinin doğru olmadığını görevinde kalması gerektiğini söylerdim. Ben bunu olduktan sonra da söyledim. Gidişatının kabul edilecek bir yanı yok, öyle bir usul de yok. Toplumun genel bakışı da bu.
***Biraz daha toparlanma oldu sanki yeni bakanla da?
-Daha da olmalı.
“İKİ PARTİ ÇIKTI, YOK SAYILACAK BİRŞEY DEĞİL”
***AKP’de önceki dönemlere baktığımızda güçlü bir teşkilat yapılanması ben göremiyorum şahsen. İktidarın uzun yıllardır devam etmesinden gelen bir yıpranmışlık mı var? Siz nasıl görüyorsunuz?
-Teşkilat yıpranmışlığından ziyade hakikaten Türkiye’de 19.bütçesini yapan bir iktidar yok. Bunu da teşkilatla beraber yapıyorsunuz. Siz teşkilatı bir yere taşıyorsunuz, teşkilat sizi bir yere taşıyor. İki parti çıktı, yok sayılacak bir şey değil. Yüzde yarım oy alsa bile değerlendirmeye tabii tutulmalıdır. Teşkilatlardan beklentimiz daha soft, yumuşak bir yapılanma. Partinin 20 yıldaki süreci değil de son bir yılda hastalıktan geçilen bir sürecin etkisi olarak da görebilirsiniz. Kongre alanlarını bile alabildiğince yumuşak geçişli yaptık.
“ESKİ HEYECAN GERİ GELECEKTİR”
***Ama gelinen noktada AKP ittifaksız yürüyemez oldu, öyle değil mi?
-Türkiye’de siyaset ittifaklar üzerinden yürümeye başladı. Siz bu ittifakları gözetmek zorundasınız. O ilişkileri yürütürken teşkilatınızı buna göre kurmak durumundasınız. Ortalık açılınca, Nisan ayında büyük kongreyi yapınca ve bir yıl sonra seçim atmosferinde girecek olmamızdan kaynaklanan eski heyecan geri gelecektir. Ben biraz da bu durağanlığı pandemi sürecine bağlıyorum.
“ELLİBEŞ EMEKLİLİĞİ DÜŞÜNÜYORDU”
***Mehmet Ellibeş’i nasıl buluyorsunuz?
-Normalde geçici il başkanı gibi geldi, kendisini emekliye ayırmayı düşünüyordu. Şu an her gün sahada, üzerine vazife aldı. Üzerinize vazife alınca önceki düşüncelerinizi de otomatikman bir kenara koyuyorsunuz. Mehmet Ellibeş de o sürece girmiş durumda ve gayet iyi.
“HER ŞEY DÖRT DÖRTLÜK DEMEK DOĞRU DEĞİL”
***Partiden kopan arkadaşlarınızın birçoğu partinin kurucuları arasındaydı. Belli rahatsızlıklardan söz ederek, AKP’yi eleştirerek partiden ayrıldılar. Sizi hiç rahatsız eden bir yanı oldu mu partinin ya da onların söylemlerine nasıl bakıyorsunuz?
-Arkadaşlarımı severim. Biz bir parti mensubuyuz, partide her şeyin dört dörtlük olduğunu söylemek doğru değil. Parti içerisinde olan biri olarak da partide olan her şeyin konuşulması tartışılması taraftarıyım.
“CUMHURBAŞKANIMIZ HER ŞEYİ NOT EDİYOR”
***Konuşuluyor mu peki?
-Konuşulan yerler var, konuşabilen arkadaşlarımız var. Her şey konuşuluyor mu? Mesela bizim istişare toplantılarında hemen hemen her şey gündeme getiriliyor ve Cumhurbaşkanımız her şeyi not ediyor. Her konuşulan şey de hoşuna gidiyor değil. Biz mesela genel başkan yardımcılarıyla daraltılmış toplantıda her şeyi konuşuyoruz. 2-2.5 sene önce bu tür bir toplantıda sahada neler konuşuluyorsa aktarmış biriyim. Konuşulması gereken yerleri tahsil noktasında basın mensupları bizi yadırgıyor olabilir. Medya önünde veya bir istişare noktasında her şey konuşuyor olamayız. Ben kimseye neden böyle dedin diyemem.
“HERKES DURACAĞI YERİ BİLİYOR”
***Yeni partilerden birine geçmeniz noktasında sizi hiç zarfladılar mı veya açık açık davette bulunan ısrarcı olan oldu mu?
-Zarflama şeklinde değil ama eski arkadaşlarımızla oturduğumuzda zaman zaman eleştirilerini dinlemişliğim var parti kurulmadan önce. Bu eleştirilerin hangi dozda ve zeminde yapılması yönünde mütalaa etmişliğimiz var. Tabii bu artık tercih meselesi. Herkes duracağı yeri biliyor. Konuştuklarında bazı endişelerini söyledikleri oldu. Birkaç arkadaşımızın bu süreçte yer değiştirebileceği noktasında bilgi sahibiydim. Bunları gündem yapma noktasında olmadım.
***Yeni partilerin başarılı olma şansları var mı peki?
-Bir kere aramızdan giden arkadaşların sistemin liderler üzerinden yürüdüğünü görmesi lazım. Partiler lider partisi. Lider olmak da kolay değil. Ya kemik, ideolojik, tarihi bir geçmişiniz olması gerekiyor ya da birebir mücadele gerekiyor.
“MAKAM KAYBETMEKTEN KORKMAM”
***Deva ve Gelecek Partisinde lider yok mu diyorsunuz?
-Bir genel başkanları var ama partinin biri için lider farklı biri olabilir mi diye konuşuldu. Bunu zaman gösterecek baya da bir zaman oldu ve bir lider sürükleyiciliği olmadı bunu herkes gördü. Bir ses olsun, farklılık olsun, biz de bir şey söyleyelim demiş olabilirler. Bugün söylenen sözlerin sahipleri AK Parti’nin içerisinde belirli yerlerde belirli makamlardaydı. Ben bugün inanmadığım, sıkıntı duyduğum şeyi ilk fırsatta en üst makama söylerim. Yarın endişesinden ya da makam kaybetme korkusundan çekinmem. Arkadaşların çalışma ve çıkışları kendi takdirleridir.
***İlerleyen süreçte Gelecek veya DEVA’ya bir ittifak sürecine girilir mi peki?
-İttifaklar konusunda bir belirsizlik var. Cumhur İttifakı’nda bir netlik var. AK Parti ve MHP birlikteliğinde cumhurbaşkanı adayı bile ifade edildi. Buraya karşı taraftan gelen olur mu, onu zaman gösterir.
HDP’Yİ TAM SIRTLANACAKLAR MI?
***Saadet Partisi’yle Cumhurbaşkanı’nın görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Oğuzhan (Asiltürk) Bey’le çok eski bir diyaloğumuz var. Muhakkak ittifak konuşulmuştur ama karşı ittifakta HDP’nin durumu belli değil. HDP’yi tam sırtlanacaklar mı ya da olduğu gibi kabul edecekler mi? Biz bazı şeyleri konuşabiliyoruz ama karşı tarafın durumu meçhul. Pazarlıklar devam edecek gibi geliyor bana. 50 artı 1’in içine kimi çekebileceğiniz önemli, iki taraf da almaya çalışacaktır.
“İKİ TRABZONLUNUN LİSTEYE GİRMESİ KADERDİR”
***Bir zamanlar Trabzon lobisi kentte hayli öndeydi. Milletvekili sıralamasında ısrarla Trabzonlu olsun istediler. Keza pek çok önemli makamlarda yine Trabzonlular öndeydi. Şu anda Emine Zeybek ile birlikte iktidarın Trabzonlu milletvekilisiniz ve Trabzonlular sustu. İstediklerini aldılar mı?
-Hemşericilik çok önemlidir ama ben Trabzon Derneği’nde veya başka bir hemşeri derneğinde konuşmaya gittiğimde her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylüyorum. Bir hemşeri derneğinde siyasi görüşe bakılmadan katılımı sağlama başarısı vardır. Trabzonlular girişkendir ama her hemşeri derneğinde bu var. Son seçimde iki Trabzonlu’nun listeye girmesini de ben kaderle izah ediyorum. Biz Trabzonluyuz ama Kocaeli Milletvekiliyiz. Mayamız Trabzon ama hamurumuz Kocaeli.
“TRABZONLULAR SUSTU DEMEMELİ”
***Kadere inanmak lazım haklısınız. Bugün başarılı il başkanları arasında anılan ve Trabzonlu olan Mahmut Bey milletvekili olamadı ama siz oldunuz?
-Bizim Trabzonlu il başkanımız oldu evet çok da başarılıydı ama listeye konulmadı. İşi çok ısmarlama görmemek lazım. Hemşeri derneklerinin de sosyal hayatta, siyasette ön planda olması gerektiğini düşünüyorum. İki milletvekili var Trabzonlular sustu diye bakmamak lazım.