Gökçe

Gökçe, beraber hayal etmenin, düşünmenin, çalışmanın ve yaşamanın ürünü olarak elimizde. 40 çocukla yola çıkan ve onların kaleminden ilmek ilmek örülen bir...

Gökçe, beraber hayal etmenin, düşünmenin, çalışmanın ve yaşamanın ürünü olarak elimizde. 40 çocukla yola çıkan ve onların kaleminden ilmek ilmek örülen bir umut çağrısıdır aynı zamanda. Gaziantep’te yaşayan ve farklılıklarıyla beraber, ortak bir amaç için çabalayan çocukların bize fısıldadığı güçlü bir sestir Gökçe. Kültür için Alan tarafından desteklenen Ortak Hikaye Projesi’nin emeğinin somut halidir bir diğer yanıyla. Proje koordinatörü Aslı Gökgöz ilk defa projeden bahsettiğinde heyecanlanmıştım. Çocuklar için biz dizi atölye ve etkinlik yapılacak ve sonrasında söz ile kalem onlara teslim edilecekti. Niyetlenilen gibi de oldu. Farklı alanlardan kişiler çocuklar için hazırlanan bu projede yer aldı ve bu çocuklarla bir araya geldi. 27 yazar çocuk ve 24 çizer çocuk ise bu paylaşımlardan beslenerek kendilerine çalınan mayaya Gökçe ile yanıt verdi. Hem de nasıl güzel bir tad ile. Kitabın bir başka güzel yanı da çok dilli olması ve herkesin erişimine açık olması. Uyurgezer Kitap tarafından basımı yapılan kitap satır aralarında sevginin nasıl çoğalacağını anlatıyor her çocuğun kalemiyle.

Masal tadında bir başlangıç ile yola çıkıyor çocuklar Gökçe’de. Koyunlarına çok düşkün bir kız çocuğu ve onun çiftlik yaşantısı konu ediliyor kitaba. Gökçe adındaki bu kız bir gün koyunlarını otlatırken bayılıyor ve bu durumu koyunları haber veriyor ailesine. Gökçe, kendine geldiğinde hemen Kınalı adlı koyunun yavrusu olacağını söylüyor ve heyecan başlıyor. Kınalı’nın bir yavrusu oluyor ve adını Pamuk koyuyorlar. Pamuk görme engeli ile doğuyor ve bu haliyle çiftlikte yaşam sürüyor. Gökçe’nin çok sevdiği hayvan dostları bazı tehlikeler atlatıyor ama bulunan çözümler hep okur olarak içimize sevgi bırakan şekilde. Kurtların saldırısında mesela anne ve baba düdük çalıp farklı sesler çıkararak çözüm arıyorlar. Bu kısımda özellikle durup düşünüyorum; yakıp yıkmak ve öldürmek gibi yolları kolayca seçebilen ve hayatı hem kendilerine, hem başkalarına dar eden büyüklerin dışında ve onların karşısında bir duruş var bu satırlarda. Kurtları öldürmeyi düşünmüyorlar mesela çocuklar, çocuk yazarlar. Bunun dışında, başka türlü bir yol arıyorlar hemen sözcükleriyle. “Keşke” diye başlayan onlarca şey geçiyor zihnimden bu satırlardan sonra. Türkçe ve Arapça olarak basımı yapılan bu kitap aynı zamanda Gaziantep’in heterojen kimliğinden de izler taşıyor. Göç alan bir bölge ve farklı etnik, sınıfsal bir yapısı var. Vaktiyle buraya göç etmek zorunda kalan çocukların yaşadıklarını bugün maalesef başka bir coğrafyada başka çocuklar yaşıyor. Yaşananlardan bu çocuklar kadar çıkarım yapılabilseydi, bugün başka şeyler söyleyebilirdik. Bir tarafta elimdeki kıymetli çalışma, diğer yanda bende bırakılan çağrışımları ve içinde bulunduğumuz gündem. Yine elimdekiyle nefes almak için yeniden metne dönüyorum.

Gökçe ve ailesi kurtların daha kalabalık olarak yeniden geleceklerini bildikleri için bu sefer bir köpek dostlarından yardım alıyorlar. Kurtkovan adını verdikleri köpeğin, aileye katılmasıyla daha da güçleniyor ve tehlikelere karşı korunaklı hale geliyorlar. Masal tadındaki giriş aynı şekilde son buluyor ve gökten elmalar düşüyor. Her çocuğun sesini duyar gibiyim sayfalarda. Heyecanlarını, sevinçlerini ve ortak bir çalışmada yer almanın verdiği mutluluklarını hissediyorum okur olarak. Şair Nazım Hikmet’in dediği gibi “Çocuklara kıymayın efendiler…” Güzellik ve insanca yaşama, ailesi ve sevdikleriyle birarada olma ve sahip oldukları tüm hakları yaşama gibi bir taraf dururken, onları kendi çıkarları uğruna üzen ve bu haklarından mahrum bırakan herkese gitsin isterim bu kitap. Niyetiyle, bulduğu çözüm yoluyla ve heyecanlarıyla gitsin isterim en çok da. Olur mu bilmem ama olur da ulaşırsa kocaman bir çığlığa dönüşüp tüm kötülükleri ve savaşları yok etsin isterim yer yüzünden. Emeğinize, kaleminize sağlık yazar ve çizer arkadaşlarım.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları