Balık Tutma Dersi

Hani bazı insanlar için nevi şahsına münhasır deriz ya, işte bu kitaptaki balıkçı tam onlardan. Böyle, hayatla olan ilişkisini çözmüş, keyif almayı bilen...

Hani bazı insanlar için nevi şahsına münhasır deriz ya, işte bu kitaptaki balıkçı tam onlardan. Böyle, hayatla olan ilişkisini çözmüş, keyif almayı bilen, gereksiz hırsların ve şatafatlı içi boş şeylerin farkında olan ve bunlardan arınmış bir karakter. Öylesine sakin ve yudumlayarak alıyor ki keyfi hayattan imrenmemek mümkün değil. Yaşamanın en güzel halini fısıldıyor okuyucu olarak bizlere. Desen Yayınları sahiden oldukça ilginç çevirilerle epeydir evimizi şenlendiriyor. Bence aslında sanatın her haliyle yoğrulmuş olan ve edebiyatın büyülü dünyasıyla biz büyükleri hedef alıyor. Çocuk edebiyatı diye sunulan bence sanki bizlere daha çok iyi geliyor. Bu balıkçı mesela; ilk okuduğumda da şimdi de o sade ama öz yaşama şekliyle sanki bir bilgelik taşıyor. Metni Heinrich Böll yazıyor, uyarlayan Bernard Friot ve resimleyen Emile Bravo. Figen Müge Erel de Türkçe’ye çeviriyor bu güzel kitabı.

Yazıyı yazarken yazarı daha çok merak ettim ve yanılmamışım. Hayatı zor tarafından deneyimlemiş, 2. Dünya Savaşı sırasında esir düşmüş ve savaşın yıkıcılığını yaşamış bir insan var karşımızda. Çok sayıda kitabı var ve hayattan aldıklarını damıttığı cümleleri. Şimdi onunla ilgili videolara bakıyorum ve sanırım okuma merakım bu kitabıyla sınırlı kalmayacak. Hemen belirtmem gerekiyor ki resimleri de oldukça güzel. Balıkçı kayığında uyuklayan adamı bir turist çektiği fotoğraflarıyla rahatsız ediyor. Sadece bu da değil; turist bildiğiniz gördüğü her şeyi kar ve zarar mantığı ile gören ve her şeyi paraya çevirmeyi kendi doğrusu olarak bilen tanıdık karakterlerden. Bir anda balıkçıya yanaşıp ona kendi doğru bildiği şeyleri anlatıp dururken, onun söylediklerinin balıkçıya ne kadar da uzak olduğunu anlayamıyor. Nefes nefese o kafasındaki daha çok, daha çok bölümlerini anlatan ve her şeyi daha fazla tüketerek daha da zenginleşme telaşındaki turiste karşı yazar, balıkçı için şu cümleleri yazıyor: “Ve derin bir hüzünle, neşe içinde zıplayan balıkları seyre daldı”. Turist ve balıkçı da oldukça tanıdık karakterler aslında. Doğayı daha fazla tüketen ve doğaya zarar veren, tek derdi daha fazla kazanmak olan insan ile onun tam tersinde olan bir insan var karşımızda. Yaşama saygı duyan, ondan ihtiyacı kadarını alan ve fazlası ile kendini de etrafındakileri de yormayan, kendisiyle barışık bir balıkçı nasıl da bilgece bir yaşamın kapısını aralıyor okura.

Bir başka yanıyla da tüketmek ile yaşamak arasındaki farkı da sunuyor yazar usulca biz okura. Çok fazla şey birikmiş yazarda ve onca yaşanmışlık ilmek ilmek örülerek akmış kaleminden. Elbette uyarlayan ve resimleri ile daha da güzel olmuş. Başka çağrışımlar ve konuşma aralığı sunabilir sizlere. Ben bu yazının sınırlılıkları ile bu kadarıyla bahsediyorum. Galiba yazarın bende bıraktığı bu tadı başka kitaplarında devam ettireceğim.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları