Sen ERDOĞAN değilsin!

Yılların sorunsalı olan ve hala netleşmeyen bir sorusu vardır: “Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi yapılır” Özellikle kendini entelektüel olarak...

Yılların sorunsalı olan ve hala netleşmeyen bir sorusu vardır:

“Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi yapılır”

Özellikle kendini entelektüel olarak tanımlayan bir kesim insan bu soruya farklı farklı cevaplar vermiştir.

Ve verdikleri cevaplarla aynı düzlemde buluşamamıştır.

*

Şayet sanat sanat için yapılıyor sözünü doğru kabul edecek olursak;

Hemen dönüp bugünümüze bakacağız.

Gerçekten de sanat sanat için mi yapılıyor?

Sanatı ilerletmek adına ciddi anlamda çaba sarf ediliyor mu, ona bakacağız.

Yok, eğer sanat toplum için yapılır sözünü doğru kabul edeceksek, hemen dönüp topluma bakacağız.

Toplumun gelişmesinde sanatın katkısı var mı, varsa ne kadar var?

*

Sanatla ilgili bu paradigmanın, yıllara sarih bu tartışmanın ne topluma ne sanat adına hiçbir yararı yok aslında.

Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

Sanata siyaset, sanatçıya tarafgirlik bulaştı.

Siyasetin bulaştığı noktada, var olan hükümet sanatçı üzerinde baskı rejimi oluşturdu.

En küçük bir eleştiride sanatçıya hak etmedikleri cezalar kesildi.

Oluşan baskı rejimine karşı direnenler bir süre sonra kabuğuna çekilirken,

Bu rejime teslim olanlar mevcut düzene yalakalık peşine düştü.

Gerçekte asla tasvip etmedikleri, doku uyuşmazlığı yaşadıkları iktidara yamandılar.

Bazıları “Akil insan” olarak karşımıza çıkarken

Bazıları da Atatürk düşmanlığı gibi sinir uçlarımızla oynayan kanalları zorladılar.

Kısacası ne sanatçı sanatçı gibi ne siyasetçi siyasetçi gibi davrandı.

*

Toplumun saygı duyduğu, örnek aldığı, aykırılıklarını bile hoş gördüğü o sanatçıların yerinde yeller esiyor.

Burada istisnalar hariç sözünü yinelemekte fayda görüyorum.

Ancak yaygın kanaatten bahsedecek olursak, yaşadığımızın özeti bu!

Önceki gün bunun bir canlı örneğine daha tanık olduk.

*

Sinema dalında kendini ispatlamış, daha sonra farklı alanlarda başarı sağlamış olan Hülya Avşar’ın sözlerini duymuşsunuzdur.

Vatandaşın ekonomik sıkıntılardan iyice bunaldığı bir ortamda,

Hülya Avşar kıt bilgisiyle halka itidal çağrısı yapmak isterken,

Bir taraftan da iktidara sinyal çakan o açıklamayı yaptı.

Dedi ki;

*

"Bu saatten sonra simit mi yiyeceğiz?' falan diyorlar. Gerekirse yenecek ama bu günleri de kolay atlatacağız"

Avşar kızının “gerekirse simit yeriz” sözleri ne yazık ki kimseye samimi gelmedi.

Çünkü o ne yaşanan ekonomik krizlerden ne de sanatçı üzerindeki baskı rejiminden hiç etkilenmeyen isimler arasındaydı.

İğneyi kendine batırdığı falan yoktu ve sözleri safsatadan başka bir şey değildi.

Üstelik döviz almış başını giderken, motorine bırakın kuruşu, TL halinde zamlar üst üste yağarken,

Tuvalet kağıdı 100 lira sınırını aşmışken,

Ayçiçek yağı neredeyse karaborsaya düşmüşken

Avşar kızının yaptığı itidal çağrısı değil, yalakalığın ta kendisiydi.

*

Hülya Hanımın bu sözleri CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun birkaç yıl önce söylediği sözleri yeniden hatırlatıı.

Sayın Kılıçdaroğlu,

“Hülya Avşar kim efendim? Kim Hülya Avşar?

Sanatçı mı? sanatçılığı tartışılır, kimse kusura bakmasın. Yalakadan sanatçı olmaz. Herkes bunu böyle bilmek zorundadır.

Gücün karşısında eğilen kişiye sanatçı denmez.

Bütün dünyanın ortak söylemidir bu.

Sanatçı aykırıdır, aykırılığın umududur sanat.” Demişti.

*

Kılıçdaroğlu’nun sözlerine katılıyorum.

Ama bunu onun söylemesini çokta doğru bulmuyorum.

Nedenine gelince:

Birincisi; İktidara yürüyen bir partinin genel başkanı ne olursa olsun sanatçılarla kavga etmemeli.

Şayet şahsi bir sataşma söz konusu olsa eyvallah.

Ancak ortada böyle bir durum yokken, gereksiz yere muhatap aldığını, Avşar kızının PR’ını yaptığını düşünüyorum.

*

İkincisi; Olası CHP iktidarında kendileri gibi düşünmeyen sanatçılara ayar veren bir Cumhurbaşkanı daha kaldıracak durumda değiliz!

O yüzden Erdoğan’ı eleştirdiği noktaları gözden kaçırmamalı, aynılarını yapmamalı.

Bırakın sanat camiası kendi arasında arınma yoluna gitsin.

Bakın, mesela Metin Uca ne güzel ironi yapmış Avşar ile ilgili.

Okuyunca zaten durum ortaya çıkıyor diyeceksiniz.

Uca şunu yazmış:

*

“Gerekirse mascarpone peynirli bagellarımız espresso macchiatolar eşliğinde içilecek ve yenecek.

Bu zor günler mutlak geçilecek.

Çünkü ben de Hülya Avşar gibi düşünüyorum.

Mesajını aldım Hülya Avşar" dediği videoyu

Twitter hesabından paylaşıp 'Mesacını aldım Hülya, fayızları indirmek için sen davar mısın' notunu düşmüş.

O yüzden Kılıçdaroğlu ve tüm siyasiler haklı bile olsa susmasını bilmeli.

İcra edilen sanata ve sanatçıya daha hoşgörülü olmalı, senden-benden ayrımı yapmamalı.

İlla bir şeyler demek, had bildirmek isterse de bunu nazik bir dille yapmalı.

Kılıçdaroğlu gibi naif ve zarafete önem gösteren liderin ağzına bu sözler o dnemde de pek şık durmamıştı.

Sen Erdoğan değilsin ki, önüne gelene gider yap, ayrıştırıcı ol, sanatçıyı toplumun önüne atasın!

Yanlış bile yapsalar bu dili kullanmak hoş değil.

Tekrar aynı hataya düşmemeli çünkü CHP iktidar olma yolunda ilk kez bu kadar mesafe aldı.

Aman “sakın” diyeyim…!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları