CHP’DE ÇİFTE STANDART…

Bülent Sadıkoğlu ile aynı mahallelerde siyaset yaptık, kardeşlik ettik. Onun nasıl CHP’li olduğunu çok iyi bilirim. Aracındaki CHP plakası, CHP’ye olan...

Bülent Sadıkoğlu ile aynı mahallelerde siyaset yaptık, kardeşlik ettik.

Onun nasıl CHP’li olduğunu çok iyi bilirim.

Aracındaki CHP plakası, CHP’ye olan bağlılığının en önemli işaretidir.

Gözünü budaktan sakınmayan, yanlış gördüğünü söylemekten geri durmayan,

Gücün karşısında eğilmeyen, emeğini hakkını hukukunu sonuna kadar arayan biridir o.

*

Geçmiş yıllarda Bülent, tabela işi falan yapıyordu.

O zamanlar CHP İzmit ilçe başkanlığı Bülent’ten CHP binasına tabela siparişi vermişti.

Tabiki partili birine tabela yaptırmak kadar doğalı yoktu.

Başkası kazanacağına CHP’nin genci kazansın, zaten iş bulmakta zorluk çekiyorlar, diye bakılmıştı.

Fakat o iş öyle olmadı.

Bülent, yok canıyla yaptığı tabeladan hak ettiği parayı alamadı.

Dönemin ilçe başkanı tam bir yıl boyunca Bülent’i oyaladı, bugün git yarın gel denildi.

Daha sonra bugün git yarın geller de bitti, Bülent’in yüzüne dahi bakılmadı.

Ama o sonuna kadar sabretti, efendiliğini bozmadı.

Çünkü o yıllarda CHP ne genelde ne yerelde iktidar olmadığı gibi;

AKP’nin altın çağını yaşadığı dönemlerdi.

Yanılmıyorsam 2010 yılı civarlarıydı.

Parti binaları varlığını sürdürmekte güçlük çekiyor diye düşünüyordu Bülent.

Ta ki o dönem ilçe yönetiminin harcama defterleri ortaya saçılıncaya kadar…

*

O dönem neredeyse skandal denilecek vaziyette gazete manşetlerine konu olan bir CHP İzmit ilçe başkanlığı vardı.

Akıl almaz yerlere harcamalar yapılmış, inanılmaz kalemlere para verilmiş, yöneticilerin özel harcamaları fatura olarak eklenmiş.

Gider gösterdikleri faturalarda neler vardı neler…!

İşte tüm bunları gören Bülent, ilçe yönetiminin, partinin parası olmadığından değil, keyfi davrandıklarından, daha doğrusu enayi yerine konulduğunu düşündüğünden;

İlçe binasının yolunu tuttu ve yaptığı tabelayı yerinden sökerek geri aldı.

Kimse Bülent Sadıkoğlu’na “Sen ne yapıyorsun” bile diyemedi.

Çünkü emeği gasp edilmişti.

Kim tarafından? İnandığı, uğruna mücadele ettiği, görevler yaptığı partisi tarafından…

*

İşte, Bülent Sadıkoğlu böyle biridir.

Bugünkü duruma baktığımızda hala CHP’den değer görmeyen, kendi ayakları üzerinde durmak için mücadele veren,

Haksızlıklar ve güçlükler karşısında psikolojisi alt üst olan bir Bülent figürü var karşımızda.

Dahası… CHP’nin üzerinden atmak için fırsat kolladığı bir Bülent Sadıkoğlu var…

Ve o fırsat nihayet yakalandı.

Sadıkoğlu, geçtiğimiz günlerde polise yaptığı ve asla kabul edilemez olan davranışından dolayı CHP’den ihraç edilecek.

Niçin?

Çünkü CHP parti içi, parti dışı adaleti çok önemser!

Öyle önemser ki, asla partinin kurumsal kimliğine zarar verdirmezler(!)

İşte, bu yüzden Bülent Sadıkoğlu’nun biletini kestiler.

Hem de Türk Polisinden önce…

Bülent daha polise teslim olmadan, CHP ihraç açıklaması yapıverdi.

Keşke yaşanan her adli olayda kişi ayırt etmeksizin böyle davranış sergileseler.

Ama yok, bulamazsınız.

CHP’de işlenen suçtan çok, kimin suç işlediğine bakılır.

Eğer partinin mevcut yapısına ters biriyseniz, giyotinler çok hızlı çalışır.

Eğer parti içi iktidar tarafındaysanız kulaklar sağır, gözler kör oluverir.

*

Bakın, mesela Hüseyin Erol…

Erol, Haber Türk sunucusu Didem Arslan’a neler saydırmıştı.

Didem Arslan için “Kader mahkumu olan vesikalı kadınların daha çok saygıyı hak ettiğini düşünmeye başladım” şeklinde cinsiyetçi ve haddini aşan sözler sarf etmişti.

Ve o sözler ülke gündeminde geniş yankı bulmuştu.

Hüseyin Erol, CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kağan Salıcı'nın talimatıyla kesin ihraç talebiyle disipline sevk edilmişti.

Artık partinin faaliyetlerine katılamaz denilmişti.

*

Hüseyin Erol bu hadsizliği yaptığında Fatma Kaplan Hürriyet henüz belediye başkanı değildi.

İzmit’in seçim koordinasyon merkezinde görevli idi.

Ama sonra ne oldu dersiniz?

Konu unutulunca Hüseyin Erol, İzmit Kent Konseyi Başkanlığına getirildi.

Bırakın CHP’den ihracını, şimdilerde Erol’un İzmit’e adaylığı dahi konuşulur hale geldi.

Ben bunu yadırgamıyorum.

Bilakis, insanların gaflet anında hata yapabileceğini kabul ediyorum.

Buna en ufak bir itirazım yok.

Ama parti içi adalette bir “ÇİFTE STANDART” uygulaması olduğunu düşünüyorum.

*

Mesela Arda Başaran konusu.

Arda’yı öteden beri severim.

Genç, idealist, kafası çalışan bir kardeşimiz.

Ama geçen gün Trabzonlulara yönelik ettiği sözler asla kabul edilemez cinstendi.

Arda hali hazırda CHP üyesi ve belediye çalışanı.

Haddini aşan sözlerden sonra CHP ne yaptı?

İhraç ediyoruz dedi mi, demedi.

Demesin zaten!

Fakat Arda’ya Hüseyin Erol’a ve bilumum benzerlerine bunu demeyen CHP, Bülent Sadıkoğlu’nu da harcamasın.

*

Bülent’in suçu çok net olarak ortada.

Cezasını vermesi gereken kurum belli.

Durum böyleyken, şahsen hiç kimsenin parti kimliğiyle suçlanmasını, cezalandırılmasını doğru bulmuyorum.

Evet, CHP Bülent’e sahip çıkmasın ama kraldan çok kralcılık da oynamasın.

Bu parti ne vakalar gördü, kimler neler yaptı, yine de ihraç kararı alınmadı.

Demek ki parti içi adaleti sağlama işi Bülent’ten başladı.

Hem de yargıdan önce cezasını keserek!

Ne diyelim, hayırlısı…

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları