HİYERARŞİ Mİ DEDİNİZ…?

“ CHP Kartepe İlçe Başkanı Tevfik Mayda’yı görevden alacaklarmış” demiştik. Yine bir ilki bizden öğrenmiştiniz. Haberimiz ben buralarda yokken doğrulandı. CHP...

“ CHP Kartepe İlçe Başkanı Tevfik Mayda’yı görevden alacaklarmış” demiştik.

Yine bir ilki bizden öğrenmiştiniz.

Haberimiz ben buralarda yokken doğrulandı.

CHP İl Başkanı Harun Yıldızlı, Tevfik Mayda’nın biletini kesti!

Hem de Mayda’nın, Kılıçdaroğlu’na ziyaretinin hemen ardından…

Yıldızlı görevden alma gerekçesi olarak Kartepe örgütünü yetersiz gördüğünü söylüyor.

Ama kazın ayağının öyle olmadığını herkes biliyor.

Başarı ve başarısızlık kriterinin sadece Kartepe’ye uygulandığını düşünmek siyaset cahillerinin işidir.

Asıl amaç, Yıldızlı’nın CHP içerisinde otorite kurma, kendi ekibini oluşturma, kısacası patronluğunu ilan etme gayretinden başka bir şey değil.

Kriterse o vakit en güvendiği ilçe başkanlarından olan Darıca ilçe başkanına baksın.

Ortalığı birbirine kattı katıştırdı.

Onun sebebine Darıca bir kez daha AKP’ye gitti gidiyor.com…

Kriterse o vakit o da olmadı, en güvenilir bulduğu bir diğer ilçe başkanına, Birkan Koçak’a dönüp bir baksın.

Zamanında İzgaz’da çalışırken yaptığı usulsüzlüklerin belgeleri elden ele dolanan ilçe başkanı çok mu başarılı?

Derince ilçe örgütü ve Derince’de yaşayan partililer kendisinden çok mu memnun?

Onu da geçelim hadi. Geçmiş zaman diyelim.

Ben size başka bir örnek vereyim.

Mesela diyorlar ki, Tevfik Mayda ilçe başkanı sıfatıyla il başkanından habersiz Genel Başkan ile görüşemez!

Bunun parti hiyerarşisinde, parti etiğinde yeri yok, deniliyor.

İyi de CHP’nin tek seçilmişi il başkanı mıdır?

Onu oraya seçenler arasında ilçe örgütleri yok mudur?

Varsa il başkanının eksikleri yanlışları, onu yukarıya kim taşıyacak?

Milletvekilleri mi?

Güldürmeyin Allah aşkına!

Siyasi çıkar uğruna bir araya gelen ve hangi notaya vursa aynı sesi çıkaran Bremen mızıkacıları gibi hepsi.

Kimi kime şikayet edecekler?

Ayrıca illa şikayet için değil, Kılıçdaroğlu ile ilçesiyle alakalı bir konu için de görüşebilirdi.

Seçilmiş ilçe başkanları daha önce Kılıçdaroğlu’na giderken sorun yoktu da şimdi mi var?

Bu neyin diktası…?

Parti etiği diyorlar ama öte yandan kendi adamlarının her yaptığını örtbas ediyorlar.

Derince ilçe başkanı demiştik, bir başka yanlışından devam edeyim ve sorayım:

Birkan Koçak, Kılıçdaroğlu’nun üstüne titrediği,

örgütün önünde tuttuğu belediye başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’i

tüm Türkiye’ye şikayet ederken neredeydiniz?

Ama sorsalar bundan da haberim yoktu dersiniz.

O zaman ben söyleyeyim bari.

Derince ilçe başkanı Birkan Koçak, il, ilçe başkanları, il yönetim kurulu üyelerinin bulunduğu Whatsapp grubunda Hürriyet’le alenen kavga etti.

Hürriyet’e okkalı sözlerle yüklendi.

Tabi Hürriyet de boş durmadı, o da ağzına geleni söyledi.

Kim haklı kim haksız orası bizi ilgilendirmez.

Neyse…

Birkan Koçak sonra ne yaptı biliyor musunuz?

CHP’nin 135 Milletvekiline, PM Üyelerine, parti üst yönetimine mesaj yazarak Hürriyet’i şikayet etti.

O şikayet mesajındaki sözleri buraya yazmıyorum bile!

Ve bu mesajları marifetmiş gibi önüne gelene gösterdi.

Yıldızlı’ya soruyorum:

Derince ilçe başkanının bu yaptığına sessiz kalmak, yaptığını onaylamak anlamına gelmez mi?

Onu da geçin, hani nerede kaldı hiyerarşi?

Adam ilçe başkanı kimliğiyle Genel Başkana gidince parti hiyerarşisini çiğnemiş oluyor;

Ama öbür yandan bir ilçe başkanı il başkanını hiçe sayıp partili belediye başkanını tüm Türkiye’ye rezil etmek için olağanüstü çaba harcayabiliyor.

Ve bu görmezlikten duymazlıktan gelinebiliyor.

Bu örneği samimiyetsizliği anlayın diye verdim.

Ben de (maalesef) siyasetin içinde bulundum.

Daha bir günden bir güne bir ilçe başkanı il başkanı tarafından kendinden habersiz Genel Başkana gitti diye suçlanmamıştır, görevine son verilmemiştir!

Üstelik gidiş amacı belliyken, üstelik amaç hasıl olmuşken,

Üstelik altı ok rozetini Genel Başkan elleriyle takmışken…

Şimdilik bu kadarla kalsın.

İzlemeye devam edelim…

--------------------

HÜZÜN MEVSİMİNE MERHABA…

Yaz mevsimini noktalayıp işimizin başına döndük.

Keşke yaz hiç bitmeseydi ama her güzel şey gibi o da bitti!

Yaşadığımız sürece mevsimler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüz gibi.

Ve artık mevsimlerden Sonbahardayız.

Diğer deyişle hazan, yani hüzün mevsimindeyiz.

Artık günler daha kısa, geceler daha uzun.

Güneşin o yakıcı etkisi bir tarafa, ışığını bile özleyeceğimiz günler geldi çattı.

Yazdan sonra çekilesi bir şey değilmiş gibi geliyor insana.

Ama hayata nasıl baktığınızla da alakalı.

Benim için güneşli, güzel günlerin sonu anlamına gelen Sonbahar;

Kimileri için yeni bir başlangıç ve huzur anlamına gelebiliyor.

Hafifçe çiseleyen yağmur, erkenden kararan gökyüzü, sararıp dökülen yapraklar bazılarına ayrı bir enerji verebiliyor.

Sizi bilmem ama ben oldum olası sevemedim şu Sonbaharı.

Bugün şöyle pencereden hayata bir baktım da, boşuna değilmiş Sonbaharı sevmeyişim.

Bitse de kurtulsam diyeceğim ama bitmiyor, ardından kış geliyor.

Ve sonra yine bir bahar mevsimi.

Gördüğünüz üzere tatilden sonra bir adaptasyon sorunu yaşıyor gibiyim.

Suç Sonbaharda değil aslında.

Yazın erkenden bitmesinde, çabucak gitmesinde,

Suç, bizim güneşe olan sevdamızın büyüklüğünde…

Nedense güzel olan her şey çabuk bitiyor.

Doğanın algoritması bizim istediğimiz gibi işlemiyor.

Keşke yazlar da kış kadar uzun sürse.

Sonbaharla kışın uyumu gibi, keşke yaz İlkbaharla uyum içinde olup uzadıkça uzasa…

Keşkelerle neyselerin arasında sıkışıp kaldık.

Sözü uzatmayayım;

Geldik, işimizin başındayız.

Mevsimlere takılmadan üreteceğiz.

Farklı konu ve olayları yine ilk bizden duymaya devam edeceksiniz.

O vakit vira “Bismillah” diyelim…

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları