Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi 27 Mayıs 1928 tarihinde kurulmuştur. Kurulduğu tarihte geçerli olan 1267 sayılı yasa tasarısı uyarınca Sağlık ve Sosyal...
Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi 27 Mayıs 1928 tarihinde kurulmuştur. Kurulduğu tarihte geçerli olan 1267 sayılı yasa tasarısı uyarınca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı idi. Kurumun yetki ve sorumlulukları, gelişen ihtiyaçlar karşısında değiştirilerek 4 Ocak 1941'de yeniden belirlenmiştir. Müessesenin ismi 14 Aralık 1983'te "Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı" olarak değiştirilmiş ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı kuruluş haline getirilmiştir.
663 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 2.11.2011 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'na devir olunmuştur. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu da, daha sonra T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü olarak isimlendirilmiştir.
Görevde bulunduğu süre zarfında kurumda gerçekleştirilen çeşitli ilklerden bazıları şunlardır:
• 1931: Ağız yoluyla uygulanan BCG Aşısı üretimi.
• 1932: Serum üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi sonucu, dışarıdan serum ithali durduruldu.
• 1933: Simple Metodu ile kuduz aşısı üretimi.
• 1934: İstanbul Aşıhanesi'nin enstitü bünyesine nakli ve çiçek aşısı üretimi ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi.
• 1942: Tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi.
• 1948: Boğmaca aşısı üretimi. İnfluenza virüsü, New-Castle virüsü ve tavuk vebası üzerine araştırmaların başlaması.
• 1950: İnfluenza Laboratuvarı'nın Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanınması, İnfluenza aşısı üretimi.
• 1958: Frenginin modern yöntemlerle teşhisi.
• 1965: Kuru çiçek aşısı üretimi.
• 1970: Fibrinojen, albümin ve gamma globülin üretimi.
• 1983: Kuru BCG aşısı üretimi.
• 1987: AIDS Araştırma ve Doğrulama Merkezi'nin açılması.
• 1992: Kan ürünlerinin viral inaktivasyonu.
Hepsi bir ödüle layık olan bu çalışmalara bugün içimiz burkularak bakıyoruz ve hangi ülkeden hangi aşıyı alabiliriz diye düşünüyoruz.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının ikamet ettiği bina ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarlık tarihinde büyük öneme sahiptir. Binanın inşa edildiği dönemde yeterince kalifiye yerli mimar bulunmadığı için Ankara’daki birçok resmi kuruluş binası gibi, bu yapı da yabancı mimarlara yaptırılmıştı.
Theodore Jost tarafından tasarlanmış olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerindeki sağlık hizmetleri konusunda ilk kayda değer girişimlerden birisi olması bağlamında önemlidir. Theodore Jost’ un tasarladığı bakteriyoloji-Kimya hane yani aşı üretim bölümü ve Robert Oerley’in tasarladığı Hıfzıssıhha Okulu ve merkez binası Rockefeller Vakfı’nın da yardımıyla inşa edilmiştir. Yapının girişinde bulunan demir ızgara ve giriş üzerindeki kadın sporcu rölyefi, 1930’lu yılların modernizm stiline iyi bir örnektir.
Dr. Refik Saydam’ın koruyucu hekimliğin devletin görevi olduğu bilinciyle yön verdiği ve bilimi temel alan bu kurumun öncülüğünde şunlar yapılmıştır:
1931 yılında, ağız yoluyla uygulanan BCG aşısı üretimine başlanmıştır.
1932 yılında serum üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi sonucu, serum ithalatı tamamen durdurulmuştur.
1933 yılında kuduz aşısı üretim çalışmaları başlanmıştır.
1934 yılında çiçek aşısı üretimi, ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmiştir.
1935 yılında farmakoloji şubesi kurularak, yerli ve yabancı ilaçların denetimine geçilmiştir.
1937’de kuduz serumu (aşıda kullanılan) üretilmiştir.
Toplamda 17 farklı tip aşı üretilip 35 farklı tıbbi formül yapılmıştır.
Daha sonra 1942’de tifüs aşısı ve akrep serumu üretilmiştir.
1948’de boğmaca aşısı üretilmiş, İnfluenza virüsü(grip), New Castle virüsü ve tavuk vebası üzerine araştırmalara başlanmıştır.
1950’de İnfluenza Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanınmış ve İnfluenza aşısı üretmiştir.
Ve 1992 yılına kadar birçok çalışma daha yapılmıştır.
Kurum tarafından üretilen serumlar ve aşılar, dünyanın dört bir yanına gönderilmiştir. Bu dönemde Yunanistan’a, Suriye’ye, Irak’a tetanos ve difteri serumları, Çin’deki kolera salgını sırasında da Çin’e bir milyon kişiye yetecek kadar kolera aşısı gönderilmiştir. Evet, Çin e aşı yollayabilen bir ülkeydik.
1953 yılında, verem ve grip aşıları üretim laboratuvarları, DSÖ tarafından kabul edilip; örnek iki tesis olarak gösterilmiştir. Bu laboratuvarların kapatılmasıyla birlikte ülkemizde halen DSÖ tarafından kabul edilen bir laboratuvar yoktur.
1980 darbesiyle kurulan hükümette ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev alan ve devamında Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı da yapan Turgut Özal, sağlık hizmetlerinin hastalar tarafından satın alınan hizmet olması gereğini savunarak sosyal devlet anlayışını alenen hedef almıştır. Ve bu anlayışın sonraki dönemlerde benimsenmesi sonucunda BCG (verem) aşısının üretiminin 1998 yılında durdurulması ile birlikte beşeri aşı üretimi son bulmuştur.
2004 yılından itibaren kuş gribi gibi hayvansal hastalık aşıları üzerine çalışmalar yapan, bu konuda dünyada 10 merkezden biri olan Hıfzıssıhha Enstitüsü bünyesindeki Manisa Tavuk Aşıları Üretim Enstitüsü’nün de kapatılmasıyla, Hıfzıssıhha atıl duruma getirilmiş; 2011 yılında 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Günümüzde tıpkı SEKA fabrikası gibi müze olarak kullanılmaktadır. Bu topraklarda bilim ve endüstriyel üretim ancak müze olarak sergilenmektedir.
Hepinize sağlıklı günler diliyorum.