Elmalı Davası ve Adalet Duygumuz

Dünden beri hemen herkesin dilinde Elmalı Davası var. Tüylerimizi diken diken eden bir olay ve karar ile karşı karşıyayız. Nasıl tepki vereceğimizi...

Dünden beri hemen herkesin dilinde Elmalı Davası var. Tüylerimizi diken diken eden bir olay ve karar ile karşı karşıyayız. Nasıl tepki vereceğimizi bilemediğimizden çocuklar için olumsuz paylaşımlar da yapabiliyoruz. Hepimizin aklının, sırrının ermediği bir sorun ile karşı karşıyayız. Ama bu sorun yeni değil. Maalesef son da olmayacak. Hatırlayanlarınız olacaktır; N.Ç. Davası vardı yıllar önce. Bir köy dolusu insan 13 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmuştu da kimsenin sesi çıkmamıştı. En çok zoruma giden ve bendeki adalet duygusunu yerle bir eden cümle ise mahkemede kendisine “Rızası vardı” denilmesiydi. Rıza kelimesinin aslı boyun eğmeyi barındırıyor zaten ve 13 yaşındaki çocukta rıza aramak da neyin nesiydi? Hukukçu değilim ama bildiğim tek doğru adaletin çocuklardan yana olması gerektiği. Onda da adaleti sağlayamayacaksak ne olacak ki halimiz? Başta da belirttiğim gibi bu dava bende ciddi bir kırılmadır. Eminim, benim gibi pek çok kişide de aynıdır.

N.Ç. ile bitmedi elbette ve artarak devam etti çocuk istismarı. Öyle ki hepimizin kanı dondu yaşananları dinlerken. İnsan olarak nefes alamaz hale geldiğimiz olaylara tanık olduk. Ensest kavramını konuşur olduk ve bu zaten aslında eskiden beri vardı. Sonra güven duygumuz zedelendi en çok da. İnsan olarak insanlığa inancımız zayıfladı. Sadece çocuklar değil 90 küsur yaşındaki kadın da evinde tecavüze uğradı mesela, ya da hayvanlar da buna maruz kaldılar. Kısacası her tarafından şiddet akan olayları duyarak yaşar olduk. Bu şiddetin en ağır halini de çocuklar yaşadı ve maalesef yaşamaya devam ediyor. Saadet Öğretmen olayı vardı bir de epeyce aklımızı meşgul eden. Bir okuldaki çocukların yaşadıklarını büyük bir mücadele ile dillendirdi, haykırdı. Sonunda da o hastalıklı insanın ceza almasını sağladı. Bireysel çok fazla örnek var ve Saadet Öğretmen de bu mücadeleye Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği ile devam ediyor. Sadece o değil, çok sayıda insan bu durumdaki çocuklar için uğraşıyor. Onlardan birisi olan Dr. Ezgi Yaman da mesela, Çocuğun Cinsel ve Ticari Sömürüsü ile Mücadele Ağı’nın bir üyesi ve kendisiyle hem zoom üzerinden, hem de çalıştığım kurum olan Kocaeli Üniversitesi Radyosu Radyo Ki’de söyleşi yaptım. İlk kez bir yayın esnasında ağladım. Sadece o da değil, yine kurum çalışanlarımızdan Prof. Dr. Başar Çolak hoca da adli tıpçı ve o da bu konu ile ilgili bilgilerini paylaştı yine radyoda bizlerle. Kısacası sorun bugünlük veya münferit değil. İşte tam da bu nedenle hepimiz için kanayan bir yara, hem de açık bir yara.

Gelelim bu kanayan yaranın nasıl kapanacağına, ya da kapanması için neler yapılabileceğine. Öncelikle bir anne, kız çocuğu, eş ve her şeyden önce insan olarak çocuklarla ilgili yaşananların ruhuma zarar verdiğini belirtmek zorundayım. Bu ülkedeki rasyonel akıldaki ve vicdan sahibi herkes için de aynıdır eminim. Bununla birlikte daha tehlikeli olan ise adaletin bu davalarda çocuklardan en büyük yarar doğrultusunda karar vermediği durumlarda güven ve adalet duygumuzun zedelenmesi. Bu daha ağır bir toplumsal sorun. Pandemi döneminde herkes zorluk yaşadı ama Prof. Dr. Ayşen Coşkun(Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı bölümü öğretim üyesi) hocanın bir söyleşisinde bas bas bağırarak öğretmenlere, çocuklara ulaşma yollarını genişletmesini istediği hatırlıyorum. Ensest durumlarında evden çıkamayan ve destek alamayan bu çocukları düşününce hocanın haklı söylemleri ve uyarılarına bir kez daha vurgu yapmak istedim. Kısacası sadece adalet değil, tüm bakanlıkların bu konuyu ana gündem maddelerine almaları ve bu yönde sağlam çalışmalar içinde olmaları gerekiyor. Dün hepimizi sarsan olayda anne madde bağımlısı mı, akıl sağlığı yerinde mi değil mi, sapkın mı yoksa başka bir şey mi bilmiyorum. Bir insanın dünyada en fazla güveneceği kişilerden zarar görmesi, onu hayatı boyunca izleyecek sorunları getiriyor. O çocuklarda kaybolan güven duygusu gibi bence toplum olarak bizler de aynı zararı alıyoruz. Sosyal medya kullanıcısı olarak dünden beri yapılan yorumlara bakıyorum ve gidişatın gerçekten tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Mesele tepki verip vermemek değil, insanların adalete olan güvenleri zarar görünce onlar da bu çocuklar gibi yaralarıyla yol alıyorlar yaşamda. Bir anne olarak, bir kız çocuğu ve bir insan olarak Adalet Bakanlığı’ndan çocuklarla ilgili tüm davalarda çocuk yararına en yüksek kararın çıkmasını talep ediyorum. Aksi türlüsünde yaşamak hepimize sahiden zor. Bireysel davalar da çok ama çok önemli, ama daha önemlisi bu davalarda kimin ne şekilde ceza aldığı ve yaranın nasıl sarılmaya çalışıldığı. Bu noktada sadece bakanlıklar değil, toplum olarak hangi partiye oy verirsek verelim, veya oy vermesek de bir şekilde temsil edildiğimiz tüm kademelerdeki kişilerin, millet vekillerinin de bu konuyla ilgili çalışma içine girmelerini; rahat nefes almamız, adalete güven duyabilmemiz, yaşadığımız ülkede korkmadan çocuk büyütebilmemiz için talep ediyorum. Üzerinde düşünülmesi gereken çok fazla şey var ve öncelikle toplum yararı için adım atılmalı.

SON DAKİKA HABERLERİ

Saadet Sevinç Doğan Diğer Yazıları