İSTANBUL BİR SAHNE!
Tüm dünyayı etkisi altına alan Coronavirüs vakası sebebiyle pek çok sektör zora girdi. Kafe, restoran, kıraathane gibi işletmelerin yanı sıra en büyük darbeyi...
Tüm dünyayı etkisi altına alan Coronavirüs vakası sebebiyle pek çok sektör zora girdi.
Kafe, restoran, kıraathane gibi işletmelerin yanı sıra en büyük darbeyi alan kesim ise eğlence sektörü oldu.
Kısıtlamaların yavaş yavaş gevşetildiği noktada müziğe, müzisyenlere, bu işten ekmek yiyen kimseye kısa vadede umut verilmiyor.
Sanatçılar isyanda.
Sosyal medyada seslerini duyurmak adına enstrümanlarını paramparça ediyorlar.
Fakat onların bu çığlığına devlet yetkililerinden en ufak bir ses gelmiyor.
*
Bugün bir ses sanatçısını sadece bir kişi olarak düşünmeyin.
Ona eşlik eden orkestra elemanları, menajerleri, sahne aldıkları mekanlarda çalışan garsona kadar uzayıp giden liste ile görünmez bir fabrika gibidirler.
Ama aylardır bu sektörde faaliyet yok.
İlk başlarda alınan tedbirler kapsamında her sektörde olduğu gibi
Onların da bu olumsuzluktan nasibini alması elbette anlaşılır bir şeydi.
Fakat kafelerin, restoranların açıldığı, düğünlerin yapıldığı, kongrelere izin verildiği, daha doğrusu toplu organizasyonlara ölçülü de olsa onay verildiği halde,
Hala müziğin sesini kısmalarını anlamak mümkün değil.
İnsan bazen düşünmeden edemiyor.
Mantıklı bir gerekçe bulamadıkça kafa başka yerlere gidiyor.
Acaba diyorum, bizi yönetenlerin zihniyetiyle mi alakalı bir tutum sergileniyor?
Alkolle müziği birbirine eşdeğer görenler bunu fırsata mı çeviriyor?
Çünkü bu yasağın başka hiçbir izahı yok!
Her sektörde olduğu gibi bunda da pandemi kurallarına uygunluk kriterleri pek ala getirebilirlerdi.
Ama yok! Onu da geçtik, açık hava konserlerine bile izin yok!
Evet, pandemi sürecinde online konserler, online festivaller gibi alternatif birtakım çözümler bulundu.
Fakat olmuyor, olması da mümkün değil.
Seyircinin olmadığı, senkronizasyonun sağlanmadığı her dinleti ne müzisyene tat veriyor ne de dinleyenlere…
*
Müziğe, sanatçıya o kadar tepeden bakıyorlar ki, pandemi destek paketlerinde bile onlar hiç hatırlanmadı.
Ne hükümet ne belediyeler müzik emekçilerini o paketlere dahil etmedi.
Müzik emekçilerinin içine düştüğü bu zor durumda az da olsa onlara katkı sunacak proje ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden geldi.
İBB’nin Nisan ayında hayata geçirdiği proje müzik emekçilerini ve müzik severleri sevindirdi.
Büyükşehir Belediyesi’nin organizasyonuyla İstanbul’un 39 ilçesinde
100’den fazla nokta canlı müzik sahnesine dönüştürüldü.
“İstanbul Bir Sahne” adı verilen projeyle kurulan sahnelerde müzisyenler her gün sokak konserleri veriyor.
Bu konserler hem şehrin günlük yaşamına pozitif yansıyor hem de sanatçılara ekonomik destek sağlıyor.
Binlerce sanatçının yararlandığı proje aynı zamanda güzel bir dayanışma örneği olarak karşımızda duruyor.
*
Aslında bu proje herkes tarafından örnek alınmalı.
Yalnız müzisyenlerin seyirciye değil, bizlerin de onlara ihtiyacı var.
Pandemi nedeniyle o kadar zor günler geçiriyoruz ki, ruhumuz daraldı.
Sadece marketlere koşarak, al babam al, ye babam ye olmuyor.
Karnımız doyuyor orası tamam ama ya, ruhumuz ne olacak?
Müzik ruhun gıdasıdır derler.
Bizi ısrarla gıdasız bırakanların tez zamanda müzik ve eğlence sektörüne karşı bakışının değişmesini dilemekten başka çaremiz yok!
*
Haberlerde İstanbul Bir Sahne projesi kapsamında sanatçıları dinlerken o insanların neşesini görmeliydiniz.
Zaten oldum olası sokak konserlerini sevmişimdir, kim sevmez ki!
Yürüyüş yolunda bazen müzik yapan gruplar veya elinde bir flüt ile hoş tınılar yayan gençleri gördüğümde içim huzur dolardı.
Bunlar ufak gibi görünen ama hayata renk katan güzel dokunuşlardır.
Neşet (Ertaş) Babanın dediği gibi;
“Nerede türkü söyleyen insan görürsen korkma, yanına otur.
Çünkü kötü insanların türküleri yoktur” der.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sokak konserlerine bakın, Neşet Babanın bu sözünün gerçekliğini görün.
İnsanlar akın akın müziğin sesine koşuyor.
Tebrik ve takdir ediyorum.
Sedat Peker, süslü sülo, Müsilaj, Biden, soykırım, S-400, Kanal İstanbul, 128 milyar dolar nerede gibi konulardan herkese gına geldi.
İnsan şöyle müziğin ritmine kapılıp ruhunu dinlendirmek istiyor.
Çok şey mi istiyoruz?
Açın artık şu müziğin sesini…!
Sanatçıların da dayanma gücü bitti, görmüyor musunuz?