Nehir Gibi Konuşurum
Birkaç kez okuduğum kitabı sanırım ara ara yine okuyabilirim. Bazen okurken çizimleri kaçırıyorum ve sadece resimlerine bakmak için yine kitabı elime...
Birkaç kez okuduğum kitabı sanırım ara ara yine okuyabilirim. Bazen okurken çizimleri kaçırıyorum ve sadece resimlerine bakmak için yine kitabı elime alıyorum. Nehir Gibi Konuşurum da bunlardan biri. Kırmızı Kedi Çocuk tarafından basımı yapılan ve Kanalı şair Jordan Scott’un kendi kekemelik sürecinden yola çıkarak kaleme aldığı kitabın çizeri Sydney Smith. Türkçe’ye Gonca Özmen tarafından çevriliyor kitap ve okuması kadar izlemesi de keyifli bir hal alıyor okur olarak bende.
Öncelikle çocuk için nerede duracak bilemiyorum; muhtemelen rahatlamasını ve böylesi bir sorun yaşıyorsa yalnız olmadığını hissetmesi anlamında iyi bir örnek olur. Ancak bunlar varsayım elbette. Bununla beraber kekeme olmayan minik okurlardan biri de bizim evde ve onunla da okuduk kitabı. Daha doğrusu o okudu, ben dinledim bu sefer. O da sevdi kitabı ve hikayesi hoşuna gitti. Ben yine de çoğunlukla yetişkin okurlar için çok daha faydalı olacağını düşünüyorum. Aynı, Peter H Reynolds’ın kaleme aldığı Nokta kitabındaki gibi bir etki bıraktı bende. Yani konuyu yetişkin okurun görmesinin, etrafındaki çocuklar için daha iyi olacağını düşündüğüm kitaplardan. Çünkü bazen çözümü olan ve aslında basit bir çözümü olan konularda iyi bir rehberliği yerine getiremeyen büyükler oluyor. Hal böyle olunca da sorunla uğraşan çocuklar için her şey daha da karmaşıklaşabiliyor. Tam da bu nedenle elimdeki kitabı tüm yetişkinlerin ve özellikle çocuklarla ilgili olanların okumasını isterim. Bakış açısının değişmesiyle hayatı ve yaşadığı zorluğun kolaylaştığı bir çocuk var çünkü karşımızda ve bunu babası sayesinde yapabiliyor. Daha doğrusu onun rehberliği ve yol göstericiliği ile. Küçük ama önemli bir dokunuşta bulunuyor baba.
Çocuk her sabah kelimelerin kendisini çevrelediği ve daralttığı
şekliyle başlıyor güne ve bu onun için oldukça zorlayıcı oluyor.
Okurken konuşmanın bazılarımız için nasıl da zor olabileceğini
görüyoruz. Çocuk da ağzından çıkamayan kelimeler yerine sessiz
kalmayı tercih ediyor. Bazılarına oldukça kolay gelen şey, bu
çocuğun tam bir mücadele alanı haline dönüyor. Okulda da yeterince
iyi bir destekle karşılaşmıyor ve orası da çocuk için üzücü bir yer
haline geliyor. Konuşmak zorunda olmak onu yıprattığından sınıfın
arka kısmında oturuyor ve görünmez olmak için gereken her şeyi
deniyor aslında. Yine de bir çeşit öteki olmaktan kurtulamıyor;
çünkü etrafındakilerden yaşadığı sorun nedeniyle ayrışıyor ve
onların gülmeleri, dalga geçmeleri ile de baş edemiyor. Neyse ki
onu anlayan bir babası var ve bu, yaşadığı soruna başka bir
tarafından bakmasını sağlıyor. Şair bir yazarın kaleminden çıkınca
kitap bir yandan şiirsel bir tad alıyorsunuz, bir yandan da
sözcüklerin derinliğiyle baş başa kalıyorsunuz okur olarak. İşte
tam bu nedenle okul öncesinde ne kadar anlaşılacağı konusunda
endişe duyabilirim. Yine de konusu itibariyle, çizimleri ve şiirsel
diliyle ebeveyn rehberliğinde okunduğunda farklılıkları görmek
anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Benzetmeler, betimlemeler,
kullanılan dil ve çizimler yetişkin okur olarak bende çok ayrı bir
tad bıraktı. Resim çizme konusunda küçük bir noktadan yola çıkarak
çocuğu cesaretlendiren Peter H. Reynolds gibi konuşması konusundaki
desteği ve olaya farklı tarafından bakmayı sağlayarak aynı cesareti
çocuğa veren Jordan Scott da taraflarını çocuktan yana koyanlardan.
İşte galiba en çok da biz büyüklerin o tarafı seçme ve elimizdeki
kitap sayesinde o tarafı daha iyi anlama niyetiyle altını çiziyorum
yetişkin okurun okumasının iyi olacağına dair düşüncemi.