YILDIZLI SAHAYA ISINDI
Muhalefet partilerinin alternatif olamaması Kararsız seçmen sayısının her geçen gün artması bir tarafa dursun; Yerel anlamda arada güzel dokunuşlar da olmuyor...
Muhalefet partilerinin alternatif olamaması
Kararsız seçmen sayısının her geçen gün artması bir tarafa dursun;
Yerel anlamda arada güzel dokunuşlar da olmuyor değil.
Doğru zamanda doğru politika yapmak şu günlerde çok değerli.
Bunu yapan olunca da Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmeli.
*
Geçen hafta CHP İl Başkanı Harun Yıldızlı’nın esnaf ziyaretlerinden bahsediyorum.
Siyasetçilerin esnaf ziyaretlerini hep çok yapmacık bulmuşumdur.
“Selamün aleyküm, aleyküm selam, hayırlı işler, nasılsınız, iyi misiniz, işleriniz rast gitsin” muhabbetinin dışına çıkılmayan
Siyaseten pek bir kazanımı olmayan bu ziyaretlere hep gözümün ucuyla bakarım.
Benim için haber değeri sıralamasında sonlarda yer alır.
Fakat bu kez şaşırmadım değil.
CHP’li Başkan Harun Yıldızlı, esnaf gezisini çok başka formatta yapmış.
Uğradığı dükkanlarda kendi konuşmak yerine esnafı konuşturmuş.
Asla siyasi dil kullanmamış, daha çok dinleyici olmuş.
Onlar dert yandıkça yanmış fakat Harun Yıldızlı o yakınmaların üstüne mal bulmuş mağribi gibi atlamamış.
Takdiri kamuoyuna bırakmış.
*
En güzeli de Yıldızlı’nın esnaf gezilerini gazetecilere açması olmuş.
Böylece CHP il başkanlığından servis edilecek yanlı haberdense yerinde görülerek kaleme alınan haberler yerini bulmuş oldu.
Ayrıca gazetecilerin de esnaflara dair bir kanaati oluşmuş oldu.
*
İşte tam da bunu diyorum.
Siyasetçileri körü körüne eleştirdiğimizi zannetmesinler.
Biz iyiye iyi, güzele güzel demesini de biliriz.
Lakin, olmayanı varmış gibi anlatmak,
Olanı örtbas etmek, görmezden gelmek hiç adetim değildir.
*
Harun Yıldızlı’nın esnaf programını beğendim, yerinde buldum.
Sahalara daha bir ısındığını gözlemledim.
Söylemesem haksızlık etmiş olurdum.
Söyledim, hakkını teslim etmiş oldum.
---------------------------------------
ARMUT PİŞ, AĞZIMA DÜŞ!
Sapla samanın karıştığı, seviyenin yerlerde gezdiği günler yaşıyoruz.
Herkes işi gücü bıraktı, bir mafya babasının, organize suç örgütü lideri Peker’in “acaba bu kez neler anlatacak” diye ağzına bakıyor.
Ortada çok büyük bir oyun var.
Süleyman Soylu ile Sedat Peker adeta satranç oynuyor.
Ve bu oyunun sonunda ise hedef belli:
Erdoğan’ı erken seçime zorlamak, AKP dönemine son vermek…
Başarırlar mı, belki.
Seçim olsa Erdoğan kaybeder mi, emin değiliz.
Neden?
Biraz anlatayım.
*
Her iktidar kendi mecrasında zamanla yıpranır.
Ve hiçbir iktidar sonsuz değildir.
Ancak AKP iktidarı, Türkiye’nin gelmiş geçmiş iktidarları arasında halktan en fazla kredi alanların başını çekti.
Bunda da Erdoğan’ın liderlik özelliği en büyük etkendi.
Toplumun yarısı Erdoğan’dan adeta nefret ederken diğer yarısı onun için canını verecek kadar çok seviyordu.
17/25 Aralık ve sonrasını hatırlayın!
AKP kurulduğundan beridir kamuda, siyasette, bürokraside, emniyette, orduda, eğitimde, sivil toplumda, kısacası hayatın her alanında istediği gibi yerleşen FETÖ’nün desteğinin büyük çoğunluğunu kaybetmiş olmasına rağmen AKP’de beklenen düşüş olmamıştı.
Onu bırakın, ekonominin dip yaptığı, halkın her geçen gün fakirleştiği bir ülke olmamıza rağmen AKP hala daha yerinde sayıyor gibi bir şey.
*
Evet düşüş var, yok değil.
Ama bu iktidar döneminde olan şeylerin çeyreği başka partilerin döneminde olsa yer yerinden oynar, tepe taklak aşağı inerlerdi.
Bu nasıl bir kredidir anlamak mümkün değil.
18 yıllık AKP iktidarında artı-eksi yaptığımızda, iyi şeylerin yanında, asla tasvip edilmeyecek, eleştirilecek, ders verilecek, “yeter artık” dedirtecek olaylar çok daha fazla.
Fakat ona rağmen AKP’ye yani Erdoğan’a duyulan güvende büyük ölçüde düşüş gözlenmiyor.
*
Her gün bir araştırma şirketinin anketini yayınlıyoruz.
“Cumhur ittifakı düşüyor, Erdoğan’a kötü haber” şeklindeki başlıklarla bizde bu haberleri duyuruyoruz.
Ancak ne hikmetse AKP iktidarını yerle bir edecek oranda bir düşüş söz konusu değil.
Öyle veya böyle azımsanmayacak bir düşüş var ve her geçen gün artıyor.
Peki, düşen oylara rağmen muhalefetin oylarının artmamasına ne demeli?
Bu işin doğalı nedir?
Bir taraf düşerken diğer tarafın oyları yükselir.
Var mı böyle bir yükseliş, hayır yok.
O zaman bu seçmen nereye gidiyor?
*
Geçtiğimiz aylarda Muharrem İnce Kocaeli’ye gelip basınla buluştuğunda bu konuya dikkat çekmişti.
“İktidar oy kaybederken muhalefetin oyları yükselmiyorsa burada bir sorun var.
Kararsızlar artıyor, bir araya gelseler parti kurarlar” demişti.
Evet, ana muhalefet partisi CHP, AKP’deki düşüşe rağmen yerinde sayarken,
Millet İttifakının diğer ortağı İYİ Parti arzulanan sıçramayı bir türlü yapamadı.
Oy oranı artan tek parti İYİ Parti olmasına rağmen hala Erdoğan’ı yenecek güce erişemediler.
İşte asıl sorgulanması gereken yer tam da burası.
*
Soruyorum:
-İktidarın değişmesi, yenilenmesi için bu iktidar daha ne yapmalı ki halk “yeter artık” deyip sandıkta hesabını sorsun?
-İkincisi; Bu iktidarın yanlış politikalarına rağmen muhalefet neden alternatif olamıyor? Neden suni gündemlerin peşine takılıp kalıyorlar?
Neden hiçbir konuda istikrarlı değiller?
Neden rotayı kararsız seçmene çevirmiyorlar?
Siyaset yapmak, seçenek olmak için yer, zaman, zemin hiç bu kadar uygun değilken;
Neden vatandaşa güven veremiyorlar?
Neden popülizm yapıyorlar?
*
Böyle olunca ne oluyor biliyor musunuz?
İnsanlar tercihini yine mevcut iktidardan yana kullanıyor.
Hiç olmazsa istikrar sürsün diyor.
Başta iş dünyası olmak üzere, pek çok insan ülkede kaos ve belirsizlik istemiyor.
Bunu adı gibi bilen muhalefet ona rağmen ayağında top gezdiriyor.
Dar alanda kısa paslaşmalar yapıyor.
Es kaza kaleyi boş görürlerse gol atacaklar.
Kale boş değilse kendi aralarında dönmeye devam edecekler.
Yani her şeyi karşıdan bekleyecekler.
Bekleyin, sizin beceremediğinizi belki Sedat Peker becerir (!)
Adam gibi sallasanız yıkılacak bir iktidar varken
Armut piş, ağzıma düş demekten vazgeçemediniz gitti.
Ne diyelim, her şeyin hayırlısı…