KENDİNİ HALA BAŞKAN SANIYOR

Lastik İş Sendikası Genel Başkanı Merhum Abdullah Karacan’ın nasıl bir sendika başkanlığı yaptığı herkesin malumu. Onun tabiriyle, oturacak bir sandalyesi...

Lastik İş Sendikası Genel Başkanı Merhum Abdullah Karacan’ın nasıl bir sendika başkanlığı yaptığı herkesin malumu.

Onun tabiriyle, oturacak bir sandalyesi bile bulunmayan sendikayı aldı, en zengin sendikalar arasına koydu.

Bunu yapmak elbette Karacan için hiç kolay olmadı.

Bir sürü badire atlattı, pek çok bedel ödedi.

Buna kendi canı da dahil.

Ama tüm bunların neticesinde Karacan, işçi babası olarak anılmayı başardı.

Lastik işçisi Karacan’ın dik duruşu, işçiyi önceleyen tavrı sayesinde insanca ücrete kavuştu.

Bugün bile hala çoğu gencin hayali bir gün lastik işçisi olmak.

Ve bu başarı hiç kuşku yok ki Abdullah Karacan’ın başarısı.

Ancak sendikacılık zor iş, hatta belalı iş.

Çünkü ortada çok büyük bir pasta var.

Bu pastadan pay kapmak için yanıp tutuşanlar var.

Rahmetli Karacan’ın vefatının ardından yaşanan başkanlık yarışında bunun örneğini gördük.

Şu an ki Başkan Alaaddin Sarı’nın göreve gelmesiyle birlikte Lastik İş Sendikası’nın Kocaeli Şube Başkanı deyim yerindeyse Sarı’ya ve yönetimine açık savaş açtı.

Neden?

Çünkü başkanlığı kendine hak görüyordu.

Bunun için antin kuntin işlere daldı.

Medyanın mimli isimleriyle yol yürüyüp zafer elde edeceğini sandı.

Çok geçmeden Yusuf Bayraktar birileri tarafından dövüldü.

Dövüldüğü an bu olay anında basına servis edildi.

Bayraktar kendisine bunu yapanları pat diye buldu ve suçlu Alaaddin Sarı’dır dedi.

Lastik İş Sendikası Genel Başkanı’nı açık açık hedef gösterdi.

Sonra karşılıklı atışmalar, suçlamalar havada uçuştu.

Kim haklı kim haksız onu Allah ile kendileri biliyor.

Fakat görünen köy klavuz istemiyor.

Yusuf Bayraktar’ın yönetiminin bile kalkıp Alaaddin Sarı’nın yanında yer alması Bayraktar’ı tasvip etmediklerinin kanıtı oldu.

O dönemler yaşananları kamuoyu zaten biliyor.

Gelinen noktada Kocaeli Şubesi eki Başkanı Yusuf Bayraktar’ın Lastik İş Sendikası’ndan ihracı istendi.

Kocaeli Şube Başkanlığı bir tarafa dursun, Bayraktar artık sendika üyesi olarak bile kabul edilmiyordu.

Aradan hemen hemen 1 buçuk yıl zaman geçti.

Sendikada hareketlilik başladı.

Bu hareketliliğin sebebi ise yapılacak olan delege seçimleriyle alakalıydı.

İşte tam bu noktada Yusuf Bayraktar tekrar ortaya çıktı.

Medyada Bayraktar’ın klavuzu olan hatta açıklamalarını bile yazarak bir gün lastik iş sendikasını yönetme hayalinde olanlarla yeni bir süreç başlattılar.

Neymiş, delege seçimlerinde usulsüzlükler varmış.

Yusuf Bayraktar’ın iddiası bu yönde.

Koltuğu kaptırmak istemeyen Sarı ve yönetimi türlü tezgah peşindeymiş.

Ben bu tezgah mezgah tanımlarına çok aşinayım, bu jargonu bilen olayı pat diye çözer.

Neyse… Bayraktar bu konuda işçiyi uyaran bir açıklama yapmış.

O açıklamada emekçi kardeşlerine seslenmiş.

Aynı açıklama bize de ulaştı.

Aralarında ne geçti, kim haklı kim haksız ona bakmaksızın karşı tarafın görüşlerine bu gazetede her daim yer verilir.

Ama bizi saf, kendini akıllı sananlara yol verecek kadar da ahmak değiliz.

Neden mi?

Çünkü Sayın Bayraktar gönderdiği açıklamanın altına kendi isminin yanına Latik İş Kocaeli Şube Başkanı sıfatını eklemiş.

Bir ton edebiyat yapmış.

Oku oku bitmiyor.

İyi hoş güzel de Yusuf Bayraktar ihraç olmadı mı?

Onu da geçelim, hala şube başkanı mı, tabi ki hayır.

Eee o zaman bu ne cüret?

O açıklamanın sonuna Lastik İş Sendikası Kocaeli Şubesi “ESKİ Başkanı” deseydi bunu anlayabilirdim mesela.

Ama adam basbayağı kendini hala başkan sanıyor.

Öyle sanmıyorsa bile bizi olaylardan bi’haber sandığı ortada.

Olmayan sıfatıyla işçi kesimini galeyana getiren, sendikanın itibarına zarar veren Bayraktar doğru söylüyorsa bile bizim için yok hükmündedir.

Buna ilaveten, yol yürüdüğü, beraber planlar yaptığı gazetecilerin ikide bir bizleri sus payı alan gazeteler olarak tanımlamasını da aynen iade ediyorum.

Biz onların dediği gibi reklam aldığımız için sendikayı koruyorsak o zaman onlar da alamadığı için ateş ediyor.

Büyük oynuyor. Sendikayı ele geçirme planları yapıyor. Eskiden alışık oldukları gibi siyaseti, sendikaları, odaları onlar dizayn etmek istiyor.

Bu mu yani?

Bize adam gibi bilgilerle gelin!

İnsanı aptal yerine koymayın.

Olmayan sıfatlarınız üzerinden işçiyi galeyana getirmeyin.

Sendikacılık mücadele demektir.

Eğer bir mücadele verecekseniz doğruluk ve dürüstlük ilkesinden ayrılmayacaksınız.

Ne yani, o sendikanın başında Sarı değil de Bayraktar olsaydı delege seçimleri çok mu demokratik yapılacaktı?

Yahu bırakın sendikaları; bu memleketi yöneten siyasi partilerin delege seçimleri bile şeffaf ve adil yapılmaz!

Yapılan sadece bir tüzüğü uygulamaktan ibarettir.

Güç kimdeyse kalem ondadır, kimi isterse onu yazar ve bu devran böyle döner gider.

Doğru mu, asla…!

Ama balığın baştan koktuğu güzelim ülkemde bunları çokta şey etmemek lazım.

O yüzden Yusuf Bayraktar’ın yapılan delege seçimleriyle ilgili mahkeme yolunu tutması bana komik geliyor.

Mahkemeye veren kim?

Kendini hala Kocaeli şube başkanı olarak pazarlayan biri.

Varın gerisini siz düşünün!

Not:

Bu arada dolaylı yoldan da olsa Yusuf Bayraktar’ın itirazını, mahkemeye gidişini duyurmuş olduk.

Ne yaptığımın farkındayım yani…

--------------------------------------------

MAŞALLAH DEDİĞİMİZ YAŞAMIYOR!

Bir yıl önce bir yazı yazmıştım.

“Bu belediye bir harika dostum” başlığıyla…

Twitter’da tesadüfen karşıma çıkan, gittikçe ilgimi çeken paylaşımlarıyla Nevşehir Belediyesi ortama neşe katıyordu.

İnsanların gerginlikten uzak, samimi bir dil ile birbirine atıfta bulunduğu Nevşehir Belediyesi’nin resmi hesabı beni cezbetmeyi başarmıştı.

İyi bir övgüyü hak ettiklerini düşünerek oturup bir yazı yazmıştım.

Ne olur sanki bizim şehrimiz de böyle olsa demiştim.

Mutlu şehir mottosuna iyi bir örnek olarak nitelendirmiştim.

Hatta Nevşehir Belediyesi Başkanı Rasim Arı’nın AKP’li olduğunu yazıyı yazmadan hemen önce öğrenmiştim.

Ama ne fark ederdi… Önemli olan halkın memnuniyetiydi ve Nevşehirliler gerçekten de sosyal medyada memnuniyetlerini dile getiriyordu.

Öyle ki farklı illerden bile ilgiyle takip ediliyordu.

Bu yazımın ardından Başkan Rasim Arı şahsıma teşekkür etmişti.

Bir gün Nevşehir’de bizi misafir etmekten memnun olacağını ifade etmişti.

Derken bundan birkaç ay önce Rasim Arı aniden sağlık sorunlarını gerekçe göstererek belediye başkanlığından istifa etti.

Sağlık sorunu olmadığı ise ortadaydı.

Altında farklı nedenler olduğu konuşuldu.

Şaşırmıştım.

Halkın takdirini kazanan bir belediye başkanı, üstelik gencecik adam neden birdenbire bıraktı ki?

Valla maşallah dediğimiz çocuk altı ay yaşamıyor diyerek kafamda oluşan sorulara cevap bulmaya çalışsam da ben de bir süre sonra unuttum gitti.

Bu ülkenin baş döndüren gündem değişikliği içinde Nevşehir ile yatıp kalkacak vaktim de yoktu.

Ancak bugün ulusal gündeme yansıyan bir haber bana yeniden bu konuyu hatırlattı.

Şu sıralar mafyasından siyasetçisine kadar önüne gelenin iktidara ateş ettiği bir ortamda bir de Rasim Arı ortaya çıktı.

Eski Başkan Arı, aylar sonra ortaya çıkıp içini dökmüş.

Demiş ki:

“ Vatandaş bana oy verdi, size oy vermedi. Benim seçildiğim bir yerde hiçbir zorluğa girmeden altın tepside bir belediye başkanlığı sundum.

Ben sağlık gerekçemle istifa ediyorum diyorum ama benim çalışma arkadaşlarım benimle diyaloğu kesiyor.

Benimle iletişimi kesmeyen de tehdit ediliyor.

Bana kumpas kuranlar şimdi birbirlerini satmaya başladılar. FETÖ artıklığı yapmayın.

Bunlar FETÖ taktiğidir.

Ben gediğimde belediyenin parası yoktu. Konuşayım mı illa?

Parke taşlarına verilen paraları konuşayım mı?

Belediye binasına verilen parayı konuşayım mı?

Sakın ola benim bayramlık ağzımı açtırmayın.

Benim bayramlık ağzımızı açtırırsanız, siz girecek delik ararsınız.

Sizin gibi kahpece iftiralar da atmam. Siz nasıl insanlarsınız, Müslüman mısınız?

İftiranın acısını ödeyeceksiniz.”

* Rasim Arı fena patlamış değil mi?

Helal olsun diyorum.

Anlattıkları doğru mu değil mi bilmem ama iyi cesaret!

Melih Gökçek’ten daha cesurmuş.

Keşke o da konuşsaydı diyeceğim ama bozuk düzenin mimarlarından olması sebebiyle bunun mümkün olmadığı ortada.

*

O veya bu şekilde Rasim Arı’yı takip etmeye devam ediyoruz.

Onun gibiler konuştukça belki birilerine cesaret gelir.

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları