TARHAN’A CEVAP BİLE VEREMİYORLAR!
Son günlerde kent siyaseti iki olayı tartışıyor. Aslında her iki vaka birbiriyle taban tabana örtüşüyor. Biri diğerinden daha hırlı değil! İlki, İzmit...
Son günlerde kent siyaseti iki olayı tartışıyor.
Aslında her iki vaka birbiriyle taban tabana örtüşüyor.
Biri diğerinden daha hırlı değil!
İlki, İzmit Belediyesi Denetim raporlarına yansıyan sonuçlar.
O rapora göre CHP il başkanı Harun Yıldızlı’nın yeğeni Berkay Yıldızlı’ya doğrudan teminle 300 küsur bin liralık iş verilmiş.
Yine aynı raporda CHP Milletvekili Haydar Akar’ın kardeşine de benzer şekilde iş paslanmış.
Yani ortada nüfuzu kullanarak yapılan adam kayırmacılığı var!
AKP’li meclis üyeleri ve ilçe teşkilatı CHP’nin bu açığını çok iyi kullandı.
Önemli ölçüde kamuoyu oluşmasını sağladı.
Her ne kadar Yıldızlı “Berkay benim üçüncü derece akrabam” dese de bunu kimse yemedi.
Harun başkana adeta yapışık gezen yeğen Berkay Yıldızlı’nın sırra kadem basması zaten her şeyi açıklıyor.
Ama bana göre AKP buraya odaklanırken başka bir noktayı gözden kaçırdı.
O raporda ele alınması gereken başka şeyler de vardı.
Mesela belediyenin reklam işlerini alan çiçeği burnunda şirket!
Bu şirket nerede, kim tarafından ne zaman kurulmuş, bugüne kadar ne işler almış, önünde arkasında kimler var?
*
Sorduğuna göre sen biliyorsun dediğinizi duyar gibiyim.
Elbette biliyorum.
Daha önce Berkay Yıldızlı olayını bildiğim gibi.
Ama o günlerde bunu açık açık yazmadım.
Yazınca biz ön yargılı ve de art niyetli ilan ediliyoruz, ya!
Nasılsa rakamlar, belgeler yalan söylemez, nasılsa bu raporlar gizli kalmazdı.
Aslında AKP’liler dediğim detayı yakaladılar ama nedense devamını getiremediler.
Getirselerdi şu an Dilovası Belediyesinde konuşulan konunun benzerini konuşuyor olabilirlerdi, bilemiyorum.
Açık açık ortaya serilmediği için bildiğim kadarıyla yorum yapıyorum.
*
Dilovası Belediyesi’nde yaşananlar asla görmezden gelinemeyecek derecededir.
CHP PM Üyesi ve Milletvekili TAHSİN Tarhan hakikaten iyi iş çıkardı.
Olayın ulusal medyada duyulmasını sağladı.
Başından beri bu olayı takip eden, yazan, yer veren gazetelerden biriyiz.
Bu usulsüzlüğü sanki bir tek kendileri yazıyormuş gibi lanse eden beyin özürlüler olduğu için buraya parantez açtım.
Onların sulanmış beynine yapacak bir şey yok.
*
Konumuza dönersek…
Dilovası Belediyesi’nde akraba kayırmacılığı, paravan şirket üzerinden menfaatçilik net biçimde görülüyor.
Bu noktadan sonra Hamza Şayir’in işi zor.
Ancak görülen o ki, Hamza Şayir olayın vahametini kavrayamamış.
Hala Tarhan’a laf yetiştirme çabasında.
Pilates topuyla geyik yapma peşinde.
*
AKP’yi zora sokan Tarhan’ı ise ayrıca tebrik etmek gerek.
Durdu durdu turnayı gözünden vurdu.
AKP’li vekiller Tarhan’ı örnek almalı.
Muhalefet nasıl yapılır, iz nasıl sürülür, gündem nasıl terse çevrilir, iyi bir ders verdi.
Bence bu çıkışıyla Tahsin Tarhan, olduğu yere sağlam bir kazık daha çaktı.
İlk kazığı AKP il eski başkanı Şemsettin Ceyhan döneminde çakmıştı.
Kamuya sattığı mobilyaların faturalarını ortaya çıkaran Tarhan
O günlerde de epey sükse yapmıştı.
Şimdi de benzeri oldu.
*
Peki…
Tarhan Dilovası’nı iktidara dar ederken, AKP’li vekiller ne yapıyor?
Ha bire Cumhurbaşkanına bağlılık mesajları paylaşıp duruyor.
Hiçbirinin yerelle ilgisi yok gibi bir şey.
Kendilerine dokunulmadığında hiç sesleri çıkmıyor.
Mesela İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Radiye Sezer Katırcıoğlu’na karşı rant iddiaları olmasaydı;
Katırcıoğlu Türkkan’ın kaçak çiftliğini gündeme getirir miydi?
E o saatten sonra istediğiniz kadar yırtının.
Bu işler horoz dövüşüne dönünce kimin haklı olduğunun bir önemi kalmıyor.
Bizim vekillerin tek derdi kendini Erdoğan’a fark ettirmek, beğendirmek, yerini sağlama almak.
Kocaeli’de AKP’nin durumu onların hiç ilgisini çekmiyor.
Tarhan’a adeta tek kale maç oynatıyorlar.
Sanki Kocaeli Milletvekili değil de;
Türkiye Milletvekili olmayı başarmışlar gibi bir havalar sormayın gitsin!
Ne diyelim… onların da yoğurt yiyiş tarzı böyle…
----------------------------------
MAGANDALIĞINIZ BATSIN!
“Çocukların tüfekle oyunu ölümle bitti”
Google’a bu ve buna benzer cümleler yazdığınızda karşınıza sayısız acı olay çıkıyor.
Hikaye hep aynı.
Babasının, amcasının, dayısının tüfeğiyle oynarken tüfek ateş aldı falan filan…
Ya benim aklım bunu almıyor!
O tüfek o çocukların erişeceği yerde namlunun ucunda fişekle mermiyle ya da her ne haltsa nasıl durabilir?
Bu ne sorumsuzluk, bu ne aymazlık, bu ne magandalık!
Al işte!
Bir yavrunun daha hayatına mal oldu!
Bu resmen cinayet değil de nedir?
Bunun gibileri cinayetle yargılamak lazım ki başka çocuklar ölmesin.
*
Evinde silah bulundurmayı erkeklik sanan zihniyet!
Sizin kişisel tatminleriniz yüzünden kaç tane çocuk-genç hayatının baharında kara toprağa girdi.
Dün Başiskele’de yaşanan olay hala aklımdan çıkmıyor.
Minicik ay parçası gibi çocuğun fotoğrafına baktıkça öfkeden deliye dönüyorum.
MHP’li Halit Bayhan!
MHP'li diyorum çünkü haberlerde böyle çıktı. Daha önce yaşadığı ilçeyi yönetmeye talip olmuş biri.
Bir baba olarak herkesten çok üzgün olduğuna şüphe yok!
Ama o çocuğun ölümüne sebep olmadığını kim söyleyebilir?
Sorumsuzluğuyla hem kendini yaktı hem de o anneyi.
Artık o vicdan susar mı? Giden geri gelir mi?
*
Değdi mi peki?
Ne var yani ben anlamıyorum.
Silah sahibi olmak sizi daha mı fazla “Adam” yapıyor?
Bakın, adam olmak ne tahsille, ne makamla mevkiyle ne silahla oluyor.
Çünkü aslolan insan olmaktır.
Ne kadar okursan oku, hangi mertebeye erişirsen eriş; eğer insan değilsen o eşeklik sende baki kalır.
İlla da silahım olsun, böyle daha bi adam oluyorum diyorsanız;
O silahı ulu orta namlunun ucunda mermiyle bırakmayacaksınız.
Ölüme davetiye çıkarmayacaksınız.
Bayramda seyranda, düğünde dernekte rast gele edilen ateşler gibi
Evinin duvarında iptidai biçimde duran tüfekler çocukların, gençlerin, hiç günahsız birinin sonu oluyor.
Peki bedelini kim ödüyor?
Hiç kimse!
Vay gidene…
Allah o anneye peygamber sabrı versin!
*
Günümüzde artık silah sahibi olmak o kadar kolay hale geldi ki,
İş iyice çığırından çıktı.
Biz küçükken silahı sadece polisin belinde görürdük ve korkardık.
Şimdi önüne gelen silah taşıyor, hem de göstere göstere.
Eline de bir tesbih, oh değme keyfine.
Ortalık küçük küçük Sedat Peker kaynıyor.
Bazıları ise Memati rolüne hevesleniyor.
Aslında mafyanın söz sahibi olduğu memlekette bunların olması normal!
Baksanıza memleket neyi tartışıyor?
Mehmet Ağar-Alaaddin Çakıcı-Sedat Peker-Pelikancılar falan diyeyim gerisini siz anlayın.
Buradaki uzantıları da mafyacılığa özenenlere alavere dalavere ile
Siyasi kimlikleriyle, silah ruhsatı ayarlamakla; pardon -satmakla- meşgul.
Bir ruhsat 15 bin TL. Almayanı dövecekler neredeyse!
O yüzden biz bu tür vakaları daha çoook duyar çok yazarız.