NEYİ KUTLUYORUZ?
Farkında mısınız, son birkaç yıldır 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü daha bir önemli hale geldi. Gerek sosyal medyada gerek siyasette gerekse toplumun tüm...
Farkında mısınız, son birkaç yıldır 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü daha bir önemli hale geldi.
Gerek sosyal medyada gerek siyasette gerekse toplumun tüm kesimlerinde 8 Mart farkındalığı oluştu.
İki gündür telefonuma gelen kutlama mesajlarının haddi hesabı yok.
Ne yalan söyleyeyim, çoğuna cevap vermedim.
Benim bu tür günlere karşı bakışım düz değildir.
Artı, 8 Mart’ı kutlama değil, anma günü olarak görürüm.
Tarihten bugüne gelen hikayeye göre bizim 8 Mart’ta çok başka şeyleri konuşuyor olmamız lazımken;
Biz bunu tıpkı anneler günü, babalar günü, sevgililer günü edasında kutluyoruz.
Yahu kadınlar katlediliyor, şiddetin rakamları durmak yerine alabildiğince tırmanıyor.
Kadına yönelik şiddette hala yaptırım gücü kuvvetli yasalar ve caydırıcı cezalar yokken
Biz neyi kutluyoruz?
*
Öte yandan… Bizi misafir sınıf olarak görenler var hala, onu ne
yapacağız?
Bir anadan doğduğunu unutan, kabullenmeyen, kabullense bile bunu bir güne sığdıranlar var.
Kadın olmanın ne özel bir şey olduğunu bilmeyenler, (tenzihli söylemdir) kalkmış bizim günümüzü kutluyor.
Namus kavramının karşısına sadece kadını koyanlar, tutmuş kadınlar gününde boyundan büyük laflar ediyor.
Oysa namuslu olmak bir kadına yönelik kavram değil, güzel ahlak sahibi ve şerefli insan olmakla eş değer bir şeydir.
Ama bunu bilmiyorlar, yüklendikçe yükleniyorlar diye biz vaz mı geçeceğiz?
Hayallerimizi yarım mı bırakacağız? Peşinden koşmayacak mıyız?
Tam tersine daha sağlam basacağız, daha çok ses çıkartacağız.
Önyargıları kıra kıra yürüyeceğiz.
Kırılmayanları kendi haline bırakacağız.
Önce biz, biz kendimize güveneceğiz.
Kadın eksiktir, ikincildir, kadın her şeyi yapamaz diyenlere inat
İstediği takdirde kadının neler yapabileceğini göstereceğiz.
*
Ben kendimi hep böyle motive ettim.
Zor bir sektördesin, ayağına çelme takmak isteyecekler.
Kadın olmandan dolayı cinsiyetçi yaklaşımlarla hakaret edecekler.
Bunlarla mücadele edebilecek misin, bunlara direnebilecek misin diye defalarca kez sordum kendime.
Evet, başarabilirim. Teslimiyet benim ruhumda olan bir şey değil, deyip yürüdüm.
Yedi yıl bitecek neredeyse.
Tek başıma çıktığım yolda bütün soysuzlara inat ilk günkü azim ve kararlılıkla yürümeye devam ediyorum.
Eğer bir gün vazgeçersem bunun sebebi o soysuzlar olmayacak.
Sebebi sadece kendim olacağım.
Ben istedim, ben başladım, ben bitirdim diyeceğim.
Ne zaman?
Belki yarın belki yarından da yakın.
Ama şimdi tam gaz devam diyoruz.
*
Bu vesileyle bütün hemcinslerime 8 Mart özelinde diyeceğim şudur ki;
Kadınları yok sayanlara inat başarmaya devam edeceğiz.
Kadın emeği daha doğrusu kadının izlerinin olduğu her işte zarafet vardır, bereket vardır.
Toplumu güzelleştiren bizleriz.
Bıkmayın, yılmayın, pes etmeyin, mücadele edin, bir gün kazanacağız.
Mutlaka kazanacağız!
------------------------------
İMAMOĞLU’NDAN TOKAT…!
Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart münasebetiyle attığı tweet adeta gündeme bomba gibi düştü.
Ne dedi İmamoğlu?
“İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve HDP Eş Genel Başkanı Sayın Pervin Buldan’ın nezdinde tüm kadın siyasetçilerin ve Türkiye genelindeki kadın belediye başkanı mevkidaşlarımın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım”
Defalarca okudum bu söylemi.
Acaba İmamoğlu ne demek istedi?
Bu sözlerle kimlere ne mesajlar verdi?
Bazılarının dediği gibi gerçekten de çok insani basit bir tebrik mesajı mıydı?
Ama yok!
Mantığım bunu bu kadar basite almanın yanlış olduğunu söylüyor.
Hakikaten de insani, tamamen safiyane bir mesaj olsaydı
Sayın İmamoğlu başta kendi eşinin, sonra aralarının çok iyi olduğunu bildiğimiz Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Hanımın,
Ve partisinin il başkanı Canan Hanımın adını zikrederdi.
CHP’nin ittifak ortağı olan İyi Parti’nin Genel Başkanını zora koyacak bir yaklaşım sergilemezdi.
*
İşin tuhaf yanı da bu…
Ekrem Bey kendini hem CHP’nin hem de İyi Parti’nin üstünde görüyor.
Bambaşka bir yerde konumlandırıyor.
Bunu CHP’nin kontrolünde mi yapıyor, bilemiyorum.
Ancak Ekrem Bey’in bugün Türkiye’ye verdiği mesaj ortalığı baya bir karıştırdı.
İyi Partililer bu işten hiç memnun değil.
Peşi sıra İmamoğlu’na tepki mesajları yağdırıyorlar.
Akşener’in adının HDP’li Pervin Buldan ile anılmasından son derece rahatsız oldular.
Birdenbire en azılı ülkücü oldular, milliyetçi damarları kabardı.
Sanki Millet ittifakının kazandığı yerlerde HDP’nin katkısı yokmuş, zafer İyi Partililerin sayesinde gelmiş gibi havaya büründüler.
*
Evet, İmamoğlu bu paylaşımıyla hiyerarşik açıdan da yanlış yapmıştır.
Partileri birbiriyle çakıştıracak bir eyleme sebep olması kabul edilebilir değil.
Ama bu CHP’nin kendi iç meselesi.
Biz dışarı yansıyana bakalım.
Bugün İmamoğlu yaptığı paylaşımla aslında malumun ilanını gözler önüne serdi.
İyi Partililerin aşırı tepkisini işte bu yüzden anlayamıyorum.
Oysa hepsi neyin ne olduğunu biliyor.
HDP olmasaydı nerde görürdünüz İstanbul’u, nerde görürdünüz Ankara’yı, hatta nerde görürdünüz İzmit’i?
Bunu bile bile CHP’ye yanaştınız.
Ne oldu, İmamoğlu söyleyince mi aydınız?
Şanbaz Bey… Bunu bilmiyordum diyebilir misiniz?
Pelin Hanım ha keza…
Neymiş, şiddetle reddediyorlarmış, neyi reddediyorsunuz?
İzmit’te size bu kadar hürmet edilince siz baya baya seçimi biz kazandık havasına girdiniz.
HDP’nin etki alanını, onun da bu birlikteliğe destek olduğunu unuttunuz!
Gelsin kadrolar gitsin makamlar, oh ne ala memleket!
*
Aslında bütün İyi Partililer her şeyi ziyadesiyle biliyor.
CHP’nin HDP ile arada köprü vazifesi gördüğü örtülü ittifakı sizden başkası göremiyor sandınız değil mi?
Bakın, ben millet ittifakında HDP’nin desteğinin alınmasından asla rahatsız değilim.
Bilakis, neden kaçak güreştiklerini anlayamıyorum.
HDP İyi Parti’den, İyi Parti HDP’ten kaçıyor-muş gibi yaparak ikisi de tabanını tahrik etmekten imtina ediyor, hepsi bu.
Ancak baktığımızda Türkiye’deki kokuşmuş siyaset bu tür iş birliklerine hep açık olmuştur.
Ona bakarsanız yakın zaman öncesine kadar AKP ve HDP birlikteliği diye bir şey vardı.
Çıkar çatışmasına düşünce AKP, HDP’yi kullandı bıraktı ve Cumhur ittifakı ortaya çıktı.
*
Yani balık baştan beridir kokuyordu ama benim dediğim bu değil!
Korkak olmayacaksınız!
Kendiniz gibi davranacaksınız.
HDP’yi meclise sokan siz değil, bu iktidarın kendisidir.
Tabiki bir şekilde bir zeminde buluşulacak.
Dün AKP ile beraberdi bugün millet ittifakına resmi olmasa da destek veriyorlar.
Yarın bir rüzgar eser, bir bakmışsınız AKP, MHP’yi üstünden atmış ve HDP ile birlikte megri megri diye türkü söylüyor.
Bunun olmayacağını kim temin edebilir?
Biz bunları yaşamadık mı?
*
Sözün özü, İmamoğlu İyi Partililerin yüzüne öyle bir tokat attı ki;
Bir süre kendilerine gelecek gibi değiller!
Şimdi Meral abla düşünsün.
Delinin biri kuyuya bir taş attı, o taşı çıkarması Meral Akşener’e kaldı.