Kandıra’ya Kandıra’dan baktım

Ne yalan söyleyeyim, bu yıl ailemle birlikte uzun bir yaz tatili geçirdim. İşimin bana ait kısmını aksattığımın farkındayım ama yapacak bir şey yok, bu da bir ihtiyaç. Bu sektörde mücadele vermek hiç kolay değil. Hele hele kadın olarak...

Ne yalan söyleyeyim, bu yıl ailemle birlikte uzun bir yaz tatili geçirdim.

İşimin bana ait kısmını aksattığımın farkındayım ama yapacak bir şey yok, bu da bir ihtiyaç.

Bu sektörde mücadele vermek hiç kolay değil.

Hele hele kadın olarak var olmak, oldukça zor.

Bu zorluklarla boğuşurken öbür taraftan kaçırdıklarının farkına varamıyor insan.

Günler akıyor, çocuklar büyüyor. Onlar büyürken her şeylerine tanık olmak, yön vermek gerekiyor.

Uzun uzun sohbetler, paylaşımlar gerekiyor.

Bunların tümünü gün içindeki yoğunlukta verimli biçimde yapmaya imkan yok.

Bizim için tatil demek, geleceğe dair atılacak adımların planlanması demek aynı zamanda.

***

Bunun yanı sıra, yaptığım işe şöyle bir uzaktan bakarak fotoğrafın nasıl göründüğünü anlamaya çalışırım tatillerde.

Bazen kendimizi öyle bir kaptırıyoruz ki, biz olmasak sektörde başka kimse yokmuş gibi bir algıya kapılırız.

Bu bir ego değil, bu yaptığın işi ne kadar sahiplendiğinle ve kendine duyduğun güvenle alakalı bir şey.

Tatil günlerinde haber yazmayı bir kenara bırakıp, sadece haberleri okuyunca

Basın sektöründe kim ne yapıyor, ne kadar ses getiriyor, nasıl bir hamle peşinde hepsini görebiliyorum.

Tabi beni herkesten çok kendi gazetem ilgilendiriyor.

Diğerlerinin yaptığı işe saygım sonsuz ancak nihayetinde aynı geminin yolcularıyız.

Tatlı rekabetlerle birimiz bir adım, diğerimiz üç adım öne geçebilir.

Bu işin hazzı da burada. Ne kadar kaliteli insan basın camiasında yer alırsa o kadar mutlu olurum.

***

Mesela bir örnek vermek istiyorum.

Muhabirliğe başladığı günden bu yana tanıdığım ve sevdiğim bir kardeşim olan Furkan Çalışkan gibi…

Furkan, birkaç yıldır sahalarda bu işi hakkıyla yapan, haberi koklayan, farklı bakış açısı getirebilen, sıradanlıktan çabuk sıkılan, kendini bir şey sanan insanları çabuk fark eden, aynı zamanda espritüel ve de sevimli mi sevimli bir basın emekçisidir.

Geçen gün bana bir yazı göndermiş. “Aysun abla ilk köşe yazımı yazdım, bir değerlendirmeni alırsam sevinirim” demiş.

Hemen okudum… Furkan’ın tarzını nereden biliyorsam, beklediğim gibi bir yazı dedim kendi kendime.

Net, anlaşılır, sinyalden uzak, nokta atışlı…

Umarım çok daha güzel yazılara imza atar ki, onda bu potansiyeli görüyorum.

Furkan Çalışkan’a fikrimi buradan söylemek istedim.

Yolun açık, kalemin güçlü olsun sevgili kardeşim…

***

Dedim ya tatil uzun sürdü diye, daha da bitmiş değil!

Tam olarak bir sonraki pazartesi günü mesaime başlayacağım.

Bu zaman zarfında şirin ilçemiz Kandıra’nın Bağırganlı köyünde doğal yaşamın ve doğal beslenmenin tadını çıkartıyorum.

Kandıra halkıyla sohbetler ediyorum, köye inip yeni sağılmış ılık süt bulup, kaynatıp bir güzel içiyoruz.

Yoğurt mayalıyoruz, asla bakkaldan ekmek almıyoruz. Köyde hanımların yaptığı ekmeklerden alıyoruz.

Mancarlı pideyle, köy peyniriyle ve bahçe domatesiyle kahvaltı ediyoruz.

Sofrada o saçma sapan salamlar, sosisler, jöle midir ne olduğu belli olmayan reçellerin hiç biri yok!

Kırmızı erik mevsimi olduğu için, erik hoşafı yapıp bolca içiyoruz.

Sabahları traktörle kapımıza gelen köylüden, bahçesinde yetiştirdiği mis gibi sebzelerden ve küçücük ama dünya tatlısı karpuzlarından alıyoruz.

***

Kandıra’dan önce Ege ve Akdeniz’in pek çok noktasını gezdik.

Ama bizim Kandıramız, bizim köylerimiz bambaşka.

Keşke kıymetini bilsek, keşke Kandıra’yı yönetenler bu doğallığın bu güzelliğin farkında olsa.

Belki de insan neye uzaksa onu seviyordur.

Kandıra’nın başkanı Kandıra’nın çocuğu…

Bize görünen güzellikler onda bıkkınlığa yol açmış olabilir.

Ki, gördüğüm ve halktan edindiğim izlenimlere göre öyle…

Ama ben bunu asla normal karşılamıyorum.

Kandıra’nın bir sürü zenginliğine rağmen hala taş üstüne taş koyamıyorsa, bir zahmet koltuk işgal etmesin!

Mavi bayraklı plajlar, çevre düzenlemeleri elbette güzel.

Büyükşehir ölçeğindeki işler bunlar.

Sen Kandıra için ne yapıyorsun, ben onu soruyorum?

***

Ön yargılı bir soru değil bu, ciddi ciddi soruyorum.

Kıytırık basın toplantılarıyla değil de, bir günü ayırıp basından herhangi birine

Kandıra’yı karış karış gezdirseniz, ben şunları yaptım deseniz ne de güzel olur.

Ben 15 gündür buradayım, hep şikayet hep şikayet…

Acaba diyorum, ben bütün sorunları paratoner gibi çektiğimden mi

Yoksa gerçekten Kandıra’da adam gibi hizmet olmadığından mı bunlar beni buluyor?

Beni bulanlar Başkan Ünal Köken’i neden bulmuyor?

Buluyor da tınlamıyor mu?

***

Velhasıl kelam, elimizde müthiş güzelliklere sahip,

daha keşfedilmeyi bekleyen orijinalliklere sahip bir ilçemiz var.

Ama biz onu öyle kötü kullanıyoruz ki, resmen yazık oluyor.

Bir kişinin egosuna, kaprisine, bir ailenin saltanat sürme sevdasına heba oluyor.

Anlattıklarım, duyduklarımın onda biri bile değil, anlayana…!

Kandıra öksüz bırakılmayı hak etmiyor!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları