İhanet pastasından kime ne pay düşerse…

15 Temmuz’da FETÖ terör örgütünün ülkemize yapmak istediği darbe girişimin ardından

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteği doğrultusunda Bakanlar Kurulunun aldığı karar ile başlayan OHAL’de

On ikinci güne geldik. 3 ay sürecek olan OHAL’in bu on iki günlük geçmişinde yaşantımızda ne gibi değişiklikler hissettiğimizi düşünecek olursak;

Açıkçası ben daha bir “sıkı yönetim” hali umuyordum diyebilirim.

Hayatımda darbe yaşamadım veya yaşanan son darbede küçük bir çocuktum.

80 darbesinin izlerinin hissedildiği ve toparlanma sürecinin gençlik yıllarımıza yansıdığı gerçeği ile büyüdüm.

O nedenle büyüklerimden, “en kötü siyasi parlamenter yönetim bile darbeden iyidir” sözünün haklı bir söz olduğunu öğrendim.

Ardından, yapılan her askeri darbede en çok solcuların ve ülkücülerin bedel ödediğini keşfettim o toy zamanlarımda.

İşte beni sola iten en önemli etkenlerden biri budur. Yani ezilenin yanında olmak…

***

Sebebi her ne olursa olsun kişinin dili, dini, mezhebi ne olursa olsun;

Ezilenin yanında olmak, CHE’nin dediği gibi karşısındaki insana atılan tokadı yüzünde hissetmeye çalışmak en önemli değerlerim arasına girdi.

Ne manevi değerlerimden tavizim vardır, ne sol değerlerimden, ne de insani…

Vatan sevdam birçoğumuz gibi sözlerle ifade edilmez.

Mesela benim hiç yurtdışı gezileri hayalim olmadı.

Belki size garip gelebilir ki gidenlere karşı bir sözüm yok ama ne bileyim;

Vatanımın dışına çıkma fikri bana hep uzak gelmiştir. Hiç ülke gezme gayretim olmadı, ki ileride belki olacaktır.

Elbette değişik ülkeler görmek, farklı kültürleri tanımak çok önemli ama bunlar benim olmazsa olmazım değil.

Tek gerçeğim var, o da Mustafa Kemal Atatürk’ün bize bıraktığı muhteşem vatanımız…

***

Ona tehdit unsuru oluşturacak her türlü oluşumun karşısına dikilmekten korkmam.

Bu Türk milletinin tabii hali. 15 Temmuz gecesi ne kadar çılgın bir millet olduğumuzu tüm dünya canlı olarak seyretti.

Şimdi hepimize çok daha fazla görev düşüyor.

Birlik olmanın tadını yeniden keşfetmişken yitirdiğimiz bazı değerleri geri alma zamanı.

Zor bir süreçteyiz ve bu sürecin atlatılması kolay olmayacak.

Şu bir gerçek ki; Devletin içine sızmak bir kenara, neredeyse tüm Devletimizi zapt etmiş,

Pusuda bekleyen, aklını ve vicdanını bir kişiye adamış dış destekli bir yapının insafsızca girişimine karşı,

Ulusumuzun tüm katmanlarıyla karşı koymanın, “biz varız” demenin keyfini yaşıyoruz bir yandan.

Bu Darbe girişimi karşısında “Ama’sız , Fakat’sız” ülkemiz için destek veren herkes an itibarı ile mutlu.

***

Türkiye’de yaşayan herkes şunu biliyor ve bekliyor!

Artık sahte ve sehven delillerle temizlik, ön açma işleri, yeni dolaplar çevrilmesin.

Durduk yere vatana bağlı insanlar zulüm görmesin, hayatları kararmasın.

Kentimiz açısından baktığımızda Valilik de bu konuda çok hassas davranıyor.

“Ne cadı avına müsaade edilecek ne de adı geçen örgün üyeler kollanacak” diyerek yüreklere su serpiyor.

Muhalif unsurlarla, FETÖ yapılanmasının asla aynı kefeye konulmayacağını her fırsatta dillendiriyor.

Ülkenin yaşayanları olarak özlediğimiz bir iklime girmiş bulunuyoruz.

Herkes daha hoşgörülü, herkes daha ılımlı. Empati yeteneğimiz bile gelişti.

***

Türk Milletinin ve Atatürk Cumhuriyetinin öyle kolay lokma olmadığını,

İç ve dış tehdide karşı nasıl kenetlendiğimizi tüm dünyaya kanıtladık.

Kısacası masa başında bizler hakkında ahkam kesmeye kalkanları resmen bozguna uğrattık.

Şimdi Devletimiz yeniden yapılanıyor.

Başta sahte delillerle bir sürü yetişmiş üst düzey insanlarımızın hakları iade ediliyor,

liyakatsiz atamalar sil baştan yapılanıyor.

Düşüncesi ne olursa olsun, vatana bağlı insanlarımızın bizlerin başından beri savunduğu liyakat sistemi

tekrar çalışmaya başlıyor ve bunun böyle devam etmesi en büyük arzumuz.

***

Muhalefet liderleri geçmişe sünger çekmiş vaziyette tüm kısır tartışmaları kenara bırakıp, hükümetin işlerini kolaylaştırıyor.

Hak ihlalleri konusu hariç hep destek tam destek veriyor.

“Bunları bu ülkenin başına siz musallat ettiniz” deyip bundan siyaset üretmiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırlarında da olumlu anlamda önemli değişiklikler var.

Demokrasilerde muhalefetin önemini aldığı oy ile ölçmenin hatasından dönüyor.

Kendisine oy vermeyen her bir vatandaşın bu ülke için gözü kapalı neler yapabileceğini yaşayarak gördü.

OHAL Kapsamında FETÖ’nün kökünü kazımak için Valilere sonsuz yetkiler verirken,

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ucu bana bile dayansa beni de alın” demesi onun kararlılığını gösteriyor.

***

Bunların tümünü çok olumlu bulup, geçiş aşamasında uygulanmış bir tavır olmamasını umuyorum.

Bizler göz önünde olan ve yazdıklarımız ile risk alan insanlarız.

Düşünsenize… Gazete olarak daha üç yılımız dolmadan bu yapının karanlığını, haksızlıklarını, çekinmeden yazdık durduk.

İktidara yakın gazeteler ise rüzgar ne taraftaysa o tarafa eğilmeyi seçti. Şimdi de en azılı paralel karşıtı oldular.

Hatta onlar bariz konuların etrafından dolanırken, bizler yapıya kaynak sağlayacak işlere çomak soktuk.

Allahtan darbe başarılı olmadı, halk müsaade etmedi, bizi yönetenler de sağlam durdu da

Sonu ne olacağı belli olmayan bir girdaba girilmedi.

***

Şimdi başta da belirttiğim gibi tüm kurumların yaş ile kuruyu iyi irdeleyip yeni mağdurlar yaratmaması en büyük dileğim.

Biz basın olarak kentimiz ölçeğinde OHAL sürecinde Sayın Valimize ve görevini yapan yetkililere sonuna kadar yardımcı olacağız.

Yeter ki bu vatan hainleri bir daha yuvalanamayacak hale gelene kadar temizlensin, kökü kazınsın.

Hangi kuruma, hangi belediyeye, hangi siyasi partilere sızmışlarsa saklandıkları yerden dışarı çıkarılsın.

Burası Kocaeli. Kim, kimin ne olduğunu çok iyi biliyor.

Burada saklanma şansları sıfıra sıfır. Yeter ki yetkililer sonuna kadar gitsin!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gösterdiği kararlılığı onların da göstereceğini umuyorum.

Geçmişte Kocaeli’ye dokundurmayanlar da bu ihanet pastasından payını alsın.