CHP vekillerinin daha önemli ne işi vardı?
Dün akşam CHP İzmit ilçe örgütü danışma kurulu toplantısı yaptı. Normalde CHP genel merkezinin talimatı olmasa kimsenin danışma kurulu falan yapacağı da yoktu. Ama genelge gelince mecbur kaldılar. CHP'de danışma kurullarının omurgası...
Dün akşam CHP İzmit ilçe örgütü danışma kurulu toplantısı yaptı.
Normalde CHP genel merkezinin talimatı olmasa kimsenin danışma kurulu falan yapacağı da yoktu.
Ama genelge gelince mecbur kaldılar.
CHP’de danışma kurullarının omurgası bellidir.
Hemen hemen bütün danışma toplantılarında bireysellik vardır.
Kişilerin kendi siyasi geçmiş veya gelecek hesapları vardır.
Şöyle oturup adam gibi şapkayı öne koymak yoktur.
Adeta içindekileri dökmek için sırada beklerler.
İçindekiler ne diye baktığınızda ise değişen bir şey yoktur, hep aynı teraneleri dinlersiniz.
Hatta aynı konuşmacıları…
****
Dün akşamki danışma kurulunun ise bundan farklı birkaç yönü vardı.
Birincisi; basının dışarı çıkarılması meselesi.
Danışma meclisinde dün akşam basın dışarı çıkarılmış.
Tabi gazeteci arkadaşlarımız, biz de dahil olmak üzere buna tepki gösterdik.
Hatta “Basın özgürlüğünü savunan CHP basını dışarı çıkardı” şeklinde benzer başlıklar attık.
Basına yönelik bu tavrı her ne kadar savunmasam da CHP açısından doğru bir tavır olarak görüyorum.
Özellikle eski milletvekili Hikmet Erenkaya’nın “Beni bundan sonra basın önünde partimi eleştirirken duyamayacaksınız” sözünden sonra;
Bu fikrinde sabit kalması onun açısından doğru bir yaklaşımdı.
Diğer yandan Erenkaya’nın, partililerin “bir kavganın tarafı olmak” zorunda kalmasıyla ilgili yaptığı özeleştiri bence milat niteliğindeydi.
“Barış istiyorum” dedi, “Bizim tuzumuz kuru bize bir şey olmaz, ömür boyu belli düzeyde yaşarız ama kadınlara ve gençlere yazık günah” dedi.
Sirmen’i işaret ederek “Ben büyüğümle kucaklaşmaya hazırım” dedi.
“Başka türlü 2019’a yürüyemeyiz, başarı elde edemeyiz” dedi.
Hikmet Erenkaya müthiş bir özeleştiri yaptı.
Basının olmadığı ortamda yaptığı uzun uzadıya konuşmayla partililerden yoğun alkış desteği aldı.
Bunun adı özeleştiriydi, şapkayı öne koymaktı, olumlu yönde adım atmaktı.
Böylelikle Erenkaya, bundan sonra günah keçisi olmak istemediğini, bilakis “Ne gerekiyorsa ben varım, barışsa barış, çalışmaksa çalışmak” diyerek kendinden beklenmedik büyük bir adım atmış oldu.
Bundan sonrası ne olur, hep beraber göreceğiz.
****
Konuşmacıların verdiği mesajlara bakınca Selman Yıldırım’ın da çok pozitif konuştuğunu söylemek yanlış olmaz.
Geçmişle hesaplaşma, onda bunda kusur aramak yerine partililere umut aşıladı Yıldırım.
2019’da İzmit’i almanın imkansız olmadığı gibi çok mümkün olduğunu anlattı.
Bilimsel çalışmaya başından beri önem veren Yıldırım, İzmit’e ne kadar hazır olduğunu gösterdi.
Heyecanını, umudunu, gayretini salondaki partililere hissettirmeye çalıştı.
Asla geriye yönelik bakmadı.
Özellikle İzmit ilçe konusunda söyleyecek çok şeyi vardı belki ama hiç o defterleri açmadı.
Açsaydı yararlı mı çıkardı, zararlı mı çıkardı bilmem ama partiye bir faydası olmayacağı kesindi.
****
CHP’nin danışma kurulunda şüphesiz en fazla dikkat çeken şey, milletvekilleri Haydar Akar ve Fatma Kaplan Hürriyet’in toplantıya katılmamasıydı.
Aslında en çok ikisi lazımdı partililere.
İkisinin de yüzüne yüzüne söyleyecekleri, içinde biriktirdikleri konular çoktu.
Ama gelmediler veya gelemediler.
Ankara’da işleri var dediler, doğrudur.
Ancak şu an onların TBMM’y katacakları bir şey yok, daha doğrusu öyle bir ortam yok!
Ee atomu parçalamadıklarına göre ne olursa olsun burada olmalıydılar.
Mazbata töreninde il başkanına, partililere, basına yaptıkları nezaketsizliğin nedenlerini açıklamalıydılar.
Neden milletvekili listesine daha doğrusu üç milletvekiline neden bu kadar tepki var, oturup eksiklerin ne olduğunu salondakilerden dinlemeliydiler.
****
Her iki milletvekili de İzmit bölgesinde siyaset yapıyor, İzmit’teki örgüt ile iç içeler.
Doğal olarak sorumlulukları da çok fazla.
Ama salona bir bakıyorsunuz, Akar ve Hürriyet’in yerinde yeller eserken;
Herkesin genel başkandan torpilli olarak baktığı Tahsin Tarhan salonda yerini alıyor.
Pardon da, siz bugün orada olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız?
Parti karışık, kurultay sesleri yükselmiş, bir yandan Kılıçdaroğlu kalsın diyenler
Diğer yanda İnce gelsin diyenler…
Bu iki isimden birine taraf olanların birbiriyle verdiği kavga da cabası…!
Tam olağanüstü kurultay için imzalar toplanırken, CHP milletvekillerinin o salona gelip
Neden Kılıçdaroğlu ile devam etmek gerektiğini
anlatmaları lazım değil mi?
Yerel seçimlere az bir zaman kala ortalık toz duman iken partililere kim moral verecek?
Kaçarak sorunlardan kurtulmak diye bir şey var mı?
“Nasıl olsa beş yılı garantiledik, kim gelirse gelsin. Biz şimdilik Kılıçdaroğlu’na yakın duralım ama çokta savunur olmayalım. Bakarsın İnce gelir” demek mi istiyorsunuz?
Neden örgütü, partililerinizi sahipsiz bırakıyorsunuz?
****
Biliyorum, danışma kurullarının birer iç çekişme, kavga yeri olduğunu düşünüyorsunuz.
Oraya gidip hep aynı adamları dinlemekle elime ne geçecek diyorsunuz.
Bunda haklısınız fakat sizin haklı olmanız yetmiyor çünkü siz çözüm merciisiniz. Sizlerin zırlanma hakı yok!
Danışma kurullarının daha resmi, daha programlı, daha sonuç odaklı olması sizin elinizde.
Ben şimdiye kadar hiç danışma kurullarından bir sonuç çıkarılıpta o sonuca yönelik düzeltmeler görmedim.
V
eya çalışma sisteminde değişiklik yapıldığına tanık olmadım.
Hep aynı ama ufak tefek değişiklik yok değil! Mesela eskiden hangi köyden çok oy aldıysalar en çok oraya giderlerdi.
Şimdi oy aldıkları köylere bile doğru dürüst uğramak yok! Nasılsa bize oy veriyorlar diyorlar.
****
Bugüne kadar hangi ilçe danışma meclisi yaptıysa ardından “Ohh bu sefer de atlattık, konuşup konuşup gittiler” dediklerini biliyorum.