Dünya nüfusu ve istatistikler

En güncel tahminlere göre dünya nüfusu 7,44 milyarı geçmiştir. Şimdiye kadar yaklaşık 110 milyar insan doğmuştur. 20. Yüzyılın son 70 senesinde dünya nüfusu tarihte en fazla yükselişini göstermiştir. Bugün sizlerle bazı...

En güncel tahminlere göre dünya nüfusu 7,44 milyarı geçmiştir.

Şimdiye kadar yaklaşık 110 milyar insan doğmuştur. 20. Yüzyılın son 70 senesinde dünya nüfusu tarihte en fazla yükselişini göstermiştir.

Bugün sizlerle bazı istatistik bilgilerini paylaşmak istiyorum. Çok güzel ve de üzücü değerler var tabi ki.

Dünyamız demografik gidişatında bir dönemece yaklaşıyor ve gün geçtikçe yer küre nüfusunun bir noktada azalacağını düşünen uzmanların sayısı artıyor. İsrailli fütürist ve beklentisel antropoloji uzmanı David Passig de alman banka kuruluşu Deutsche Bank’ın dünya nüfusu araştırmalarındaki bulguları destekliyor. Passig’in 2050 adlı dünyanın geleceği konusunda tahminler içeren ve farklı araştırmalara dayandırılan kitabında da dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 9 ila 10 milyar arasında bir rakama ulaşacağı ve ardından azalmaya başlayacağı iddia ediliyor. Bunun araştırmacıya göre birkaç sebebi var. Bunlardan en önemlisi doğum kontrol yöntemlerine erişim, arkasından ailelerin gelir seviyelerinin yükselmesi ve birçok toplumda yayılan aile planlaması. Bunların beraberinde getirdiği bariz küçülme eğilimleri 21. yüzyılın başında tehlikeli bir hal alıyor. Passig, yaklaşık 45.000 yıldan beri dünya üzerinde var olan ‘homo sapien’lerin yer küre üzerindeki sayılarının zirveye ulaşmadan önce dramatik bir şekilde yaşlanacağını, sosyal ve ekonomik kurumların yetersiz kalacağını ve buna bağlı olarak jeopolitik süreçlerin büyük değişiklikler yaşayacağını belirtiyor. Birleşmiş Milletler ’in yaptığı son araştırmalar ise bu görüşlerin tersini iddia ederek, şu anda 7.2 milyar olan dünya nüfusunun 2050’de 9.6 milyara, 2100’de ise daha da artarak 10.9 milyara çıkacağını savunuyor.

Araştırmaya göre gelişmiş ülkeler uzun süreden beri düşük doğum oranlarına sahipken, Çin, Rusya, Güney Kore ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerse bugün doğum oranlarında en büyük düşüşleri yaşayan ülkeler.

Araştırmanın yazarı Sanjeev Sanyal’ın tahminlerine göre bir ülkenin nüfusunun uzun vadede artmaya devam edebilmesi için bir kadının doğurganlık oranının ortalama 2.3 bebek olması gerekiyor. Fakat dünyanın doğum oranındaki artış 1950’lerden itibaren düşmeye başladı. Almanya ve Japonya’nın toplam doğum oranı, yeterli oranın çok altında bir rakamla 1,4 iken, Güney Kore’nin 1950’lerdeki 5 bebek oranı bugün 1,3’e, Brezilyanın toplam doğum oranı ise aynı dönem içinde 6,2’den 1,8’e düştü. Bu trendler göz önünde bulundurulduğunda dünyanın doğum hızı, nüfusun artması için yeterli oranların altına düşüyor. Sanyal’ın deyişiyle, türümüz 2055 itibariyle yayılmayı durduracak ve sayımız azalacak.

2050 adlı kitabın yazarı fütürist David Passig’in araştırmalarına göre ise dünyanın önde gelen 60 ülkesinin nüfusu 2050 yılında önemli ölçüde azalacak. Bu 60 ülke, dünya nüfusunun yüzde 44’ünü oluşturan ülkeler olacak. Özellikle doğum oranı 0.75 olan Çin, tek çocuk politikasının son 30 yıldır uygulanması sonucu, hükümetin son reformlarına rağmen, nüfusunun yüzde 20 ila 30 kadarını kaybedecek. Avrasya üzerinde ise Rusya’nın şimdiden her yıl 750 bin kaybettiği 145 milyonluk nüfusu, 2050 yılına kadar 100 milyona düşecek. Doğal artış oranı şu an sadece 0.7 olan Ukrayna da nüfusunun neredeyse yüzde 50’sini kaybedecek. Passig’e göre, çoğu araştırmacının varsayımının tersine, nüfusun azalması bir ekonomik krizin sonucu değil. Hatta durum bunun tam tersi. Ülkeler zenginleştikçe doğal artış oranı daha çabuk düşüyor. Özellikle batılı yaşam tarzını benimseyen ve dünya nüfusunda büyüyen orta sınıf artık çok çocuk yapmayı tercih etmiyor.

Passig’in beklentisel gelecek tahminlerine yer verdiği 2050 adlı kitabında, Dünya Sağlık Örgütü verilerine dayandırdığı bilgiye göre 21. Yüzyılın başında gelişmiş olan ülkelerde ortalama sağlıklı yaşam süresi 70 yıla yükseldi. Bu senelerden sonra ise genelde kişiler kronik hastalıklara yakalanıyor ve yaşam beklentisine beş veya on yıl daha katıyor. Bu gelişmeler sebebiyle Passig’e göre yüzyılın ortalarına doğru insanoğlunun bugüne kadarki nüfus dağılımı tamamen tersine dönecek. Geçmişte 65 yaş üstü nüfusun oranı yüzde 3-4’ün üstüne çıkamazken, beş yaşından küçük çocukların nüfus yüzdesi 15-20 civarlarında seyrederdi. Fakat belirtilen hız eğilimleri günümüzdeki gibi devam ederse, 5 yaşın altındaki çocuk sayısı, 2020 yılına gelmeden, 65 yaşın üstündeki nüfusa eşit olacak. Araştırmada, nüfus dağılımındaki bu ciddi değişimin, toplumların sosyal hizmet temellerini sarsacağı ifade ediliyor. Ekonomik açıdan da ciddi sonuçları olacak bu nüfus değişiminin sosyal açıdan şimdiden birçok ülkede ciddi sonuçları boy göstermeye başladı bile. Örneğin, Time dergisinin Çin nüfusu üzerine derlediği habere göre bugün ülkede günlük aktivitelerine yerine getirmek için yardıma ihtiyacı olan ve bunu ailelerinden alan Çin’li yaşlıların oranı yüzde 88.7

Nüfus dağılımındaki bu eğilimler Passig’e göre, hayal etmesi çok da zor olmayan bazı süreçlere yol açacak. İsrailli fütüristin araştırmalarına göre dünya üzerindeki toplumlardan ancak çok azı büyümeye devam edecek, bağımsızlık ve ekonomik gelecek sağlayacak. Bunlardan en büyüğü ise doğurganlık oranı değil fakat aldığı göç sayesinde ABD olacak. Ülke nüfusu Passig’in araştırmalarına göre 2020 yılına kadar 300 milyondan 400 milyona çıkacak. Çarpıcı bir şekilde büyümesi beklenen diğer ülkelerden biri ise İsrail. Araştırmalara göre yüzyılın ortasında İsrail’in yeşil çizginin içi denen ve sadece İsrail yönetiminde olan alanlarında (Filistinlilerin yönettiği Gazze, Batı Şeria ve ortak yönetilen alanlar hariç tutularak) 15-20 milyon kişi yaşayacak. İş gücü eksikliğinin birçok ülkede hissedileceğinin altını çizen Passig, özellikle teknoloji ve bilgi endüstrilerinde bu eksikliğin daha belirgin olacağını öngörüyor.

Passig’in araştırmalarında varılan bulgulardan en önemlisi ise, toplumların kendilerini korumaya yönelten ilkel korkularında büyük değişiklikler yaşanacağı. Bu süreçlerin toplumları kriz dönemlerinde daha savunmasız bırakacağını düşünen fütürist, toplumların liderlerinin en ufak bir uluslararası risk almasını engelleyeceğini öngörüyor. Passig’in bulguları, günümüzde ekonomi, kültür ve güvenlik alanlarında iki taraflı görüşmelerde karşı tarafa ciddi anlamda güvensizlik ve endişe duymaya alışık olduğumuzu fakat ileride panik duygusu içinde ülkelerin mantıksız hamleler yapabileceğine ihtimal veriyor. 20. Yüzyılda köleliğin kalkmasının sebebinin Çin ve Asya’da bulunan ucuz iş gücü olduğunu söyleyen Passig, bu ülkelerde yeteri kadar çocuk ve genç kalmadığında ne olacağı konusuna değinen rapor, hala genç işçi gücüne sahip ülkelere “ekonomik nüfus” adının verilebileceğini öngörüyor.

Deutsche Bank demografı Sanyal ise dünya nüfusundaki değişimlerin yaratacağı sosyo-ekonomik sonuçları birkaç başlıkta topluyor. Yaşlanan toplumların emeklilik yaşının artacağını öngören Sanyal, kişilerin 60’lı 70’li yaşlarında çalışmaya devam edeceğini ve daha fit olacaklarını söylüyor. Bu sebeple araştırmaya göre ülkelerin sağlık hizmetleri artmayacak fakat daha az yeni doğan ve daha fazla yaşlı nüfus sebebiyle medikal hizmetlerin yelpazesi değişecek. Çi, çalışan nüfusu küçüldükçe “dünyanın fabrikası” sıfatından çok “dünyanın yatırımcısı” konumuna yükselecek. Bu durum, Endonezya, Filipinler ve en önemlisi Hindistan gibi daha genç gelişmekte olan ekonomilerin önünü açacak. Bu ülkeleri daha da genç gelişmekte olan Nijerya gibi ülkeler takip edecek. ABD ve Almanya gibi bazı gelişmiş ülkelerin iş gücü nüfusu şaşırtıcı şekilde büyümeye devam edecek çünkü bu ülkelerin göçmen kabul edilebilirliği daha da esnekleşecek.

Dünya Nüfusu

7.453.317.690 Şu anki Dünya Nüfusu

106.083.197 Bu yıl doğanların sayısı

225.408 Bugün doğanların sayısı

44.424.750 Bu yılki ölüm sayısı

94.395 Bugün ölenlerin sayısı

61.658.448 Bu yılki nüfus artışı

Evet, araştırmalarında gösterdiği gibi, ülkenin gelişmesi ile birlikte doğum oranı düşmektedir. Ülkenin genç grubu ile yaşlı grubu arasındaki denge bozulmaktadır.

Ülkelerin bu durumu gelecek yıllarda yaşamaması için doğumu teşvik etmeleri gerekmektedir. Bizim ülkemizde olduğu gibi aile başı 3 çocuk istenmektedir. Ama bu doğurganlığı sağladığınız takdir de yarınlarda iş istihdamını da sağlamanız gerekecektir. Üretici toplumun sayısının yüksek olması arzu edilen bir tablodur.

Dünya da ve Türkiye de yaşlı nüfusumuz yıllara sair olmak üzere artmaktadır. Gelişmiş ülkeler bu duruma göre yapılması gerekenleri karşılayabilmektedir. Ama ülkemiz yaşlılıktaki artan bu nüfusa gereken hazırlıkları yapabilecek midir?

Hepinize sağlıklı güzel yıllar diliyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

Erhan Uysal Diğer Yazıları