tebete

Okunuşu tebete de, TBT diye yazılıyor. Hatta onu #TBT olarak görmeye alışkınız. Sadece perşembe günleri, sosyal medya kullanıcıları eskiye dair (fotoğraf, yazı, anı v.s.) ne varsa paylaşır ve nostalji denilen tatlı tesebbümlere hafiften...

Okunuşu tebete de, TBT diye yazılıyor. Hatta onu #TBT olarak görmeye alışkınız.

Sadece perşembe günleri, sosyal medya kullanıcıları eskiye dair (fotoğraf, yazı, anı v.s.) ne varsa paylaşır ve nostalji denilen tatlı tesebbümlere hafiften bir selam çakar bu uygulama.

TBT, Throw Back Thursday yani ‘Perşembe'ye dönüş’ ibaresinin kısaltması olarak geçer İngilizce’de. Neden Çarşamba değil de Perşembe demişler onu bilmiyorum.

Siz yine de, “Hey gidi günler…”, “Geçmiş zaman olur ki…” olarak düşünebilirsiniz.

Okuduğunuz bu yazıyı Perşembe günü yazdığıma göre, geleneğe ben de uyayım istedim.

Bana bu yazıyı yazma mecburiyeti hissettiren usta yazarlarımızdan İsmet Çiğit ağabeyimize de sevgilerimi gönderiyorum.

***

Yıl 2000…

Tam iki bin, ne eksik ne de fazla.

Deprem acısını hafifletmeye çalışan bölge insanları milenyuma buruk bir halde girmiş.

Kimsede yeni bin yılın heyecanı yok!

O dönem İzmit’te çok popüler olan (bugün de yayın hayatına devam eden) Radyo Nikomedya’nın hem haber, hem de personel müdürüyüm.

14 Şubat yaklaşıyor ve radyo ahalisi olarak sevgililer gününde bir moral konseri vermek için yanıp tutuşuyoruz.

Niyetimiz hem deprem acısını ve hüzünlü dalgınlığını bir nebze olsun unutturmak, hem de şehrin üzerine çöken kasveti bir kaç saat de olsa kaldırmaktı.

Aslında 17 Ağustos 1999 depreminin altıncı ayında, kış ayının cam kenarında ve yaşanan onca hüznüne rağmen bir konser organize etmenin risklerini çok iyi biliyorduk.

Ama ne olursa olsun eleştirileri baş üstüne koyup, bize bu konuda acımasız olanları görmezden gelmek için yemin etmiştik.

Peki kim verecekti konseri?

Hatta şöyle düzelteyim, böyle riskli bir konseri verecek cesaretli ve bedelsiz sahneye çıkacak sanatçı kim olmalıydı?

Başta merhum Ali İhsan Kaya, kızı Esra Kaya ve Radyo Nikomedya’nın emekçileri olarak tek isim üzerinde karar kılmıştık.

Hatırlayanınız vardır mutlaka, deprem enkazında buruşturulmuş bir kağıtta bir şarkı sözü yazıyordu;

Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz

Sen bile tutamazsın yıldızlar tutamaz…

Evet, Murat Kekilli’ydi bu şarkının mimarı.

O dönem çıkardığı albümüyle tanınmış biriydi ve hatta günlerce bu şarkısı ve klibi haberlere konu olmuştu.

Dönemin haber spikeri Reha Muhtar’ın önce dalga geçtiği ama sonra özür dilediği Murat Kekilli’ydi.

Çok fazla tanınmadan önce (sanırım Adana’da) kapı güvenlik kendi konserine almadı Murat’ı. Kendisinin konseri verecek sanatçı olduğuna da inandıramadı. Sonunda kendi konserinin bilet parasını ödeyip sahneye çıktı ve sanatını icra etti.

Şöhrete kavuştuğunda Murat’a konser vermesi için ‘rica’ ettik, asla “asla” demedi!

Sanatçı kaprisi falan da yapmadı.

“Ne zaman geliyorum?” dedi sadece.

Tek isteği vardı o da magazin basınından uzak tutulmaktı. Çünkü magazine hiçbir zaman malzeme olmadı, harcatmadı ve kalitesinden ödün vermedi.

14 Şubat 2000’de, Outlet Center’ın arka otoparkı o dondurucu Şubat soğuğunda alev alevdi.

Abartmıyorum 15 bin sanatsever, 15 bin Kekilli hayranı, yani tam 15 bin kişilik bir moral ordusu hem kendilerine hem de sahnede devleşen Murat Kekilli ve Yolcular Grubu’na moral olmuştu.

Sağ gösterip sol vurarak onlarca kamera ve muhabirden oluşan basın ordusunu atlatmak da biz radyo çalışanlarına düşmüştü.

Konser öncesi biri baterist, biri bas ve biri de elektro gitarist olan Yolcular Gurubu’nu kendi evimde ağırlamıştım büyük bir gururla.

Kimse konser sonrası intihar falan da etmedi!

Bugün Murat Kekilli onlarca defa şehrimizde konser veriyorsa çok sevildiğini bildiği içindir ve bu önemlidir.

Bu şehrin halkı 19.5 yıl önce beş kuruş almadan sahneye çıkan Murat’a vefa borcunu kolay kolay ödeyemez ve bu daha da önemlidir.

Bugün zarafeti Aleyna Tilki’nin göbek deliğindeki Piercin’de ararsak yanılgı batağından çıkamayız.

Murat eski dostumdur, çok iyi tanırım. Konserleri için öyle abartılı paralar istemez.

Anadolu Rock Müziği’nin Ersen ve Dadaşlar, Cem Karaca ekolünden sonra yetiştirdiği ikinci kuşak sanatçılarındandır.

Hüzünlü şarkıları olduğu kadar, hareketli şarkıları da çoktur. Zaten rock müzikte göbek falan atılmaz!

Aleyna’nın üzerine bir kaç yeni yetme pop şarkıcısını da koysanız, Kekilli’nin o dağınık çirkin saçlarında kaybolur gider.

Eski bir radyocu ve müzikten az da olsa anlayan biri olarak Aleyna kötü diyemem, demem.

Hatta 19 yaşında birine göre Aleyna bir çok popçudan da çok iyi yorumcu.

Ama önce okulunu bitirmeli ve gençliğini şimdiden harcatmamalı. Çünkü daha yolun çok başında.

Ayrıca her güzelin kusuru olduğu kadar, her çirkinin de muhteşem güzellikte kalbi olduğunu da unutmamak gerekir.

Mesela ben öyle çok yakışıklı bir adam değilim ama son derece merhametli bir kalbim var.

Hem biz çirkinler, son derece sempatik insanlarızdır (gülme emojisi)

Sevgiyle ama en önemlisi kalp güzelliğiyle kalın.

SON DAKİKA HABERLERİ

Uğur BAYRAM Diğer Yazıları