Mantığın canı cehenneme…!

Bugün ruh halim güncel yazılar yazmaya müsait değil sanırım. Yazacağım o kadar çok konu var ki; Daha konuya başlarken üstüme bir ağırlık çöktüğünü hissediyorum. O yüzden bugünlük güncelden kopup, vitesi boşa atıyorum. *** Hayat...

Bugün ruh halim güncel yazılar yazmaya müsait değil sanırım.

Yazacağım o kadar çok konu var ki;

Daha konuya başlarken üstüme bir ağırlık çöktüğünü hissediyorum.

O yüzden bugünlük güncelden kopup, vitesi boşa atıyorum.

***

Hayat aslında bizim baktığımız yerden yaşanmıyor.

Hepimiz bir rol üstlenmiş gidiyoruz.

Dün öyle bir çocukla tanıştım ki, “işte gerçek hayatın kendisi” dedim.

Beni etkileyip kayboldu gitti.

Gazeteye nereden geldi, beni nasıl buldu bilmiyorum.

Baktım, danışma bölümünde oturuyor.

İçeride sıra sıra gelip giden konuklardan onu geç fark ettim.

Sekreterim kızın beni beklediğini, görüşmeden gitmeyeceğini söylediğini iletti.

Derdi ne, iş mi istiyormuş dedim, hayır bize söylemiyor dedi.

Buyur ettim…

***

17 yaşında bir kız çocuğu.

Anlat bakalım benimle ne görüşeceksin dedim.

“Ben şiir yazıyorum, şiirlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Aysun Erenkaya’ya git, seni dinler, önemser” dediler dedi.

Tabi dinlerim, senin gibi cici bir kızı nasıl önemsemem dedim.

Hemen bir şiirini uzattı, “Okur musunuz? Ama dilim ağırdır” dedi.

Nasıl yani dedim, şiiri okumaya başladım.

Karşımda henüz 17 yaşında bir kız çocuğu, elimde ise yılların Edebiyat ustalarına taş çıkaracak cinsten bir anlatımla yazılmış şiir vardı.

“Bunu sen mi yazdın gerçekten” dedim.

Evet, bu sadece bir tanesi, benim çok sayıda şiirim var dedi.

-Peki, bu yaşta bu dili nereden öğrendin, hangi okulda okuyorsun diye sordum.

Açık lisede okuduğunu öğrenince daha bir şaşırdım.

***

Bana verdiği şiiri, doktoruna yazdığını anlattı sonrasında.

Bir takım psikolojik sorunları doktoru sayesinde aşmış ve bu vefayla ona şiir yazmış.

-Beni tanıdıkça benim için de bir şiir yazar mısın, dedim.

Gözleri parladı “yazarım elbette” dedi.

Konuşma üslubu aynı şiirindeki gibi, yaşından çok olgun ve bir o kadar ona ağır gelen kelimelerle adeta dans ediyor.

Çok fazla kitap okumuş. Günde 600 sayfa okuduğumu bilirim diyor.

Kişisel gelişim ve psikoloji kitapları ilk tercihleri arasında.

“Kızım boş ver bunlara çok sarma, yaşının güzelliğini yaşa, cıvıl cıvıl kitaplar oku. Harika romanlar var dedim”

Ama pek ilgisini çekemedim.

***

Sonra düşündüm…

Bu güzel kız çocuğu ne yaşadı da kendini kitaplara gömdü…?

Bu kötü bir şey değil elbet ama her şeyin fazlası zarar!

Bunu ona da söyledim.

Gülümsemekle yetindi. Aslında konuşacak çok şeyi vardı. Gözleriyle anlattı pek çok şeyi.

Aynı şekilde gözlerle cevap vermeye çalıştım.

Sonra vedalaşıp sessizce odadan çıktı gitti.

Yine gel küçük kız…

Duyguların insan vücudunda yaşayan hücre olduğunu hatırlat bize.

"Mantığın canı cehenneme" de…!

--------------------------

Bundan böyle her yazımın sonuna sosyal medyadan olsun, kitaplardan olsun, yazarlardan, şairlerden olsun, güncel yaşamda birilerinin akılda kalan sözlerinden olsun; alıntı bir söz yazıp bitireceğim. Önerileriniz olursa

aysunerenkaya@hotmail.com

adresine yazabilirsiniz. Yıllar önce keyifle yaptığım bir uygulamaydı, yine yapalım istedim.

----------------

“Bir de kuşlar var hakim bey,

Her şeyin başı onlar.

Onlar “özgürlüğü” koyuyor insanların kafasına.

Baksanıza, terörist terörist uçuyorlar…”

AHMED ARİF

NEREYE GİDİYORUZ?

Siyasetten sıkıldık, seçimlerden bunaldık.

Ülkenin ana gündeminin İstanbul olmasından bıktık.

Sanki bir boşlukta yaşıyoruz.

Ne bir adım ileri gidebiliyoruz ne de gitmek için çabalıyoruz.

Yerel seçimler gelse de hareket olsa diyorduk.

Ama ben bu hareketten de sıkıldım.

Çünkü her işte olduğu gibi bu işin de suyunu çıkardılar.

Hepimizi bağladılar İstanbul’a öylece bekliyoruz.

Yahu ne olacaksa olsun, yeter artık!

Ekrem İmamoğlu mu olacak, Binali Yıldırım mı olacak umurum değil!

Bu saatten sonra hangisi olursa olsun bize huzur var mı?

Ama bu tartışmalar devam ettiği sürece olan huzurumuz da elden gidecek.

Her dakika aleyhimize işliyor.

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık örneğindeki gibi.

Sizi bilmiyorum ama bu ülke beni fazlasıyla geriyor.

Şehir geriyor, insanlar geriyor.

Herkeste bir acayip ruh hali.

Toplum gittikçe insanlıktan çıkıyor.

Kutuplaşmalar azalacağı yerde hızla çoğalıyor.

Nereye gidiyoruz, kimse bilmiyor.

Ne zaman fabrika ayarlarına döneriz, hiç kimse yorum yapamıyor.

Ne yaptığımız işin tadı var ne yediğimiz yemeğin ne içtiğimiz suyun ne gezdiğimiz yerin…

Bu toplumu bu hale getirenlerin her birinin emeklerine sağlık…!

----------------------

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları