“Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil..."
Ne güzel söylemiş Fuzuli, bir aydır hissettiklerime tercüman olmuş sanki.... Yaşadığımız bu zor günleri, büyük sınavlar vererek geçiyoruz.. Birlik olma duygusuyla başlayan yardım kampanyalarımız, sağlık çalışanlarının özverilerine...
Ne güzel söylemiş Fuzuli, bir aydır hissettiklerime tercüman olmuş sanki....
Yaşadığımız bu zor günleri, büyük sınavlar vererek geçiyoruz..
Birlik olma duygusuyla başlayan yardım kampanyalarımız, sağlık çalışanlarının özverilerine teşekkür niyetiyle gösterdiğimiz alkışlarımız, virüsün yayılmasını önleyecek hijyen alışkanlıklarımız, sosyal mesafe kurallarımız..
Buraya kadar her şey tamam..
Bilim insanları tarafından görünmeyen düşmanı kontrol altına almak, yok etmek ve bir an önce eski günlerimize dönebilmek adına yapılan bilimsel çalışmalarını merak ve heyecanla takip ediyoruz ..
Hatta bazen hayıflanıyoruz içten içe.. tüm dünyada aynı etkiyi gösteren lanet bir virüsü niçin hala yenemiyoruz diye..
Yeni tedavi yöntemleri deneniyor aralıksız.. 7/24 bildiğimiz; 7/48, 7/72 olarak arttıkça artıyor hizmet vermeye devam eden kuruluşlarda..
O zaman buraya kadar da tamam..
Peki daha ilk günden beri EVDE KAL çağrılarına karşı sergilediğimiz tutumlar??
Bu da tamam mı sizce??
Aralıklarla bir çok önlem paylaşıyor yetkililer.. Amaç: bilim insanların bu yoğun çalışmalarına destek olmak!!
Ne hikmetse bu önlemlere karşı konunun ciddiyetinden bihaber olanların anti düşüncelerini duymamak, okumamak mümkün olmuyor..
Olayın ilk başladığı hafta EVDE KAL uyarılarının insanlarda yarattığı psikoloji doğal olarak çok farklıydı..
Eğitim ya da maddi kazançla ilişkili olmayan, tamamen insanın kendisiyle ilgili farkındalığını ifade eden “bilinç düzeyi” yüksek insanlar olgunlukla karşıladı bu uyarıları.. çünkü temel beklenti; “hayatta kalma” duygusuydu.. alkışlıyorum..
Çektiği krediyi, ev kirasını, temel gıda ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını düşünen ve düşündükçe yaygıları artan kişiler ise; önlemler doğrultusunda iş yerlerine gitmek zorunda kaldılar.. çünkü temel beklenti; “yaşam kaygısıydı”.. alkışlıyorum..
Diğer tarafta bana bir şey olmaz diyenler.... zaten mevcut bir yaşam kaygısı gütmeyen, hayatta var olmakla ilgili bir beklentisi olmayan bu kesim en baştan beri hep sorumsuz davrandı, bu salgını sanki daha fazla kişiye bulaştırmaya söz vermiş gibi var gücüyle çalıştılar.. duymasalar da haykırıyorum..
Zorunlu olmadıkça çıkmayın’ı duydukça ısrarla volta attılar alışveriş merkezlerinde, caddelerde, sahillerde.. yasaklar arttıkça daha cazip hale gelmiş gibi bu kez inadına sokak gezmelerine başladılar..
Ve artık son nokta..
Virüsün yayılmasını engellemek için iki günlük SOKAĞA ÇIKMA yasağı geldi.. Böyle bir günde bile parkta futbol maçı yaptılar.. polise saldırdılar..
Bilinç düzeyi sıfırın altında olan bu kişilere söylenecek o kadar çok söz var ki.. yazsam sayfalar yetmez..
Şair Rıfat Necdet Evrimer; “Cehalet ateşinin yakmadığı orman yoktur” diyor..
O ormanda hepimiz nefes alıyoruz.. lütfen kendinizi de bizi de YAKMAYIN!!!
EVDE KALIN..!