Dip dalgası Hürriyet'in...
CHP'nin iddialı adayı Fatma Kaplan Hürriyet son günlere giderken temposundan en ufak bir şey eksilmedi. Hep çalışkan bir isimdi, hala da öyle devam ediyor. Kendine has çalışma yöntemiyle tüm karşı duruşlara direnç gösterip, tarzından...
CHP’nin iddialı adayı Fatma Kaplan Hürriyet son günlere giderken temposundan en ufak bir şey eksilmedi.
Hep çalışkan bir isimdi, hala da öyle devam ediyor.
Kendine has çalışma yöntemiyle tüm karşı duruşlara direnç gösterip, tarzından ödün vermiyor.
Seçime neredeyse saatler kala gördüğüm tabloda Hürriyet, büyük bir sürpriz olmazsa ipi göğüsleyeceğe benziyor.
Her ne kadar anketler rakibi Sibel Gönül’ün birkaç puan önde olduğunu söylese de
Sokakta öyle bir hava esmiyor.
Ancak AKP’liler bunu görmüyor ya da görmek istemiyor.
İzmit’i kritik eşikten çıkarıp daha çok Dilovası’na yoğunlaşmış durumdalar.
Bunun adına ister özgüven patlaması deyin ister kader ağlarını örüyor deyin.
Benim gördüğüm fotoğrafta Fatma Kaplan Hürriyet seçimi az farkla da olsa kazanacak gibi duruyor.
Çünkü bizler gün içerisinde çok değişik insanlarla muhatap oluyoruz.
Hürriyet’e el altından destek veren kimi isimleri burada saymaya kalksam inanamazsınız.
Çoğunun ortak noktası İzmit’te AKP’ye bir ders verme eğilimiyle ilgili.
Sonrasında ise AKP’nin aday tercihine oluşan sessiz çığlıklar.
Bunun akabinde de Hürriyet’in milletvekilliğinde gösterdiği performans ve insana yaklaşım tarzı etkin oluyor.
Tüm bunlar alt alta toplandığında Millet ittifakının adayı Hürriyet’e olan ilgi artıyor.
Ve emin olun, bunların çoğundan Hürriyet’in bile haberi yok!
Zaten dip dalgası dedikleri de böyle bir şey.
İşte AKP bunu göremiyor.
Göremediği için de kaybetmeye yakın duruyor.
Sonuç olarak bu işin sevinilecek en önemli yanı, neredeyse 50 yıl aradan sonra İzmit bir kadın başkan tarafından yönetilecek.
ALGI SERBEST, YAZMAK YASAK MI..?
Herkes çok iyi biliyor ki 1 Nisan sabahı İzmit’te iki rahmetten biri gerçekleşecek.
Yani ya Hürriyet ya da Gönül belediye başkanı seçilecek.
Bunun aksini iddia edeni ise hayal gücüyle baş başa bırakıyorum.
Olaya çok basit bir pencereden bakmak bile yeterli oluyor.
Belki bir Başiskele’de, bir Dilovası’nda, bir Gebze’de farklı bakabiliriz.
Yani ittifaklar dışında kalan isimler buralarda iddialı olabilir.
Mesela Dilovası’nda Saadet Partisi Adayı Ercan Dalkılıç’ı konuşabiliriz.
Başiskele’de SP Adayı Zafer Mutlu’yu tartışabiliriz.
Gebze’de bağımsız aday Serap Çakır’ı dikkate alabiliriz.
Ama tutupta İzmit’te SP Adayı Ahmet Özen ile DSP Adayı Hülya Yıldırım’ı kazanmaya yakın isimler olarak nitelendiremeyiz.
***
Kimsenin adını, sanını, partisini küçümsemiyorum.
Fakat zekamızla alay edilmesinden de hoşlanmıyorum.
Her ikisi de çok nitelikli kişiler, eyvallah.
Olur da birinden biri kazanırsa Türk siyasetinde yeni bir devrim olmuş demektir.
Ve şimdilik bu devrimin gerçekleşme ihtimali sıfıra sıfır elde var sıfır.
İşte bu gerçekleri bilerek bu isimlere iddialı aday muamelesi yapmak beni rahatsız ediyor.
Realiteden uzaklaşmayı sevmiyorum, aklımdaki neyse onu yazıyorum.
Tıpkı bugünkü haberde olduğu gibi…
***
SP İzmit Adayı Sayın Özen’in basın açıklaması geldi önüme.
Diyor ki; “İzmit’te seçimi ya Ak Parti kazanır ya Saadet Partisi”
Şimdi bu cümleyi yorumlamak için çok büyük siyasi tecrübeye veya büyük gazeteci olmaya gerek var mı?
Çok şükür okuduğunu anlayan bir beyne sahibim.
Ve gelen her haberi olduğu gibi servis etmeye zaten olduysam karşıyım.
Biz, okuduğunu anlayıp yorumlayabilecek kapasiteye sahip hissediyorsak kendimizi
Haberin açılımını okuyucuya yapmak zorundayız.
***
Bu eksenden yola çıkarak haberi şu başlıkla verdik:
“Saadet Hürriyet’e gizli destek mi veriyor?”
SP Adayı Özen, bu söylemle muhafazakar seçmenden oy mu kapmaya çalışıyor” tarzında yorumladık.
Vay, sen misin bunu yazan!
Yok efendim SP İzmit’te AKP’ye en ciddi rakipmiş, Hürriyet’te kimmiş(!)
Bu yaklaşım beni irrite ediyor.
Evet, hepimiz çok iyi biliyoruz ki SP İzmit’te yok gibi bir şey.
Ve yine iyi biliyoruz ki her ne kadar SP, Millet ittifakının resmi ortağı değilse de stratejik bir ortaklık söz konusu.
Sanki bunu ben yazmasam kimse bilmeyecekmiş gibi davranmanın alemi ne?
Böyle düşünenlere soralım; Hani Dilovası’nda CHP’nin, İYİ Parti’nin adayı nerede?
Allahın bildiğini, kulların ezberlediğini unutalım mı yani?
***
Haberin ardından bazı çok bilmişler bizim bu haberimizde kasıt aramaya başladı.
Sanki o sözler Ahmet Özen’e değil de bize aitmiş gibi davrandı.
Durduk yere böyle bir konu ortaya attık gibi bir muameleyle karşılaştık.
Yapmayın Allah aşkına!
Bu kadar kolay harcamayın gazetecileri.
Biz sizin düşmanınız olmadığımız gibi, vatandaşın sesi olmak durumundayız.
Pek tabi gördüğümüzü, duyduğumuzu yazacağız. Olaylara farklı bakış açıları getireceğiz.
Dünya sizin üzerinizde dönmüyor.
***
Bir adayın çıkıp algı yapmaya hakkı var ama bizim o algıyı yazmaya hakkımız yok, öyle mi?
Hiç kusura bakmayın! Neyse onu yazmaktan vazgeçemeyiz.
Bana kasıtlı olarak Hürriyet’e zarar verdiğimi söyleyenler oldu.
Onlara diyorum ki, hırsızın hiç mi suçu yok?
Bu aday bu tarz bir açıklamayla Hürriyet’e daha büyük zararı vermiş olamaz mı, bir de böyle bakın bakabiliyorsanız tabi(!)
Ne diyecek muhafazakar seçmen kesimi?
“Bu aday iyi hoş, bizim bakışımıza da yakın biri. E ama bir iddiası a yok. Yarış CHP ve AKP arasında geçecek.
O zaman ne diye SP’ye oy verip AKP’yi riske atayım.
En iyisi yine Sibel Gönül’e verelim” diyemez mi?
Bunu da düşünedurun ben devam edeyim…
***
Benzer bir yazıyı DSP’nin İzmit Adayı Sayın Hülya Yıldırım için de yazmıştım.
CHP’lilerle olan dostlukları, diyalogları ortadaydı.
Ona rağmen tutupta Hürriyet’in karşısına aday olması normal değildi.
Hatta Saadet Partisi’nden bile daha iddiasız bir adaydı.
Bunun altında iyi niyet göremediğimi ifade etmiştim.
DSP’yi aday çıkarmaya zorlayan gücü az çok kestirebiliyordum.
Üstelik bunu ben değil, bütün siyasiler ve gazeteciler de biliyordu.
Ama kimse çıkıp ifade etme cesaretini gösteremediğinden kabak gibi ortada kalıyorum işte.
Hiçte umurum değil.
Ben doğru bildiğimi yazarken kimin ne yara aldığı benim pek umurumda olmaz!
Varsın, diğerleri bunu görmezden gelsin.
***
İşte ben bunu da açık açık yazdım.
DSP Adayı Hülya Yıldırım anında cevap verdi.
CHP’nin bir kez bile tenezzül edip kapılarını çalmadıklarına tepkisini ortaya koydu.
Ciddi bir siyasetçi olduğunu anlattı.
Hepsine kelime kelime yer verdim, taktiri okuyucuya bıraktım.
***
Bahane üretmek istedikten sonra onlarca sebep üretebilirsiniz.
Hülya Hanım da neden aday olduğunu kendine has cümlelerle ortaya koydu.
Daha sonraki günlerde şehrin önemli noktalarında billboardlarını görünce “benim açımdan konu kapanmıştır” dedim.
Çünkü o billboardlara çıkmanın nasıl zorluklar taşıdığını iyi bilirim.
Bazen paranız bile geçmez oralara çıkmak için!
Ne demek istediğimi sanırım anlıyorsunuz.
***
Kısacası DSP gibi sol bir partiden kopacak her oy, Hürriyet’in hanesinden çıkıp, boşluğa düşecekti.
İşte ben bunları tüm çıplaklığıyla söylemekten geri durmadım.
Şimdi soruyorum:
DSP Adayının ortaya çıkışını bu kadar detaylı anlattığımda ben kime zarar vermiş oldum?
Bugün SP ile ilgili habere ateş püskürenler, dün DSP adayıyla alakalı habere memnun mu oldular?
Kimseyi memnun etmek için kurulmadı bu gazete!
Yarın kim kazanırsa kazansın biz yine haberciliğimizi yapmaya devam edeceğiz.
Çünkü benim reflekslerim aksini kabul etmiyor.
***
Her seçimde oynanan bazı strateji oyunlarını kaleme almak çok büyük gazetecilik başarısı değil.
Aksine; bu bir gereklilik, bu toplumu bilinçlendirmedir.
Benim kimseye yaranmak gibi bir derdim yok.
Ayrıca amaç herhangi bir adaya zarar vermek olsaydı bu kadar basit işlerle uğraşmazdım.
Bilinen gerçeğin neyiyle uğraşayım?
Biz sadece fotoğrafın yandan görünüşünü gösterdik, verilmek istenen mesajı açıktan yazdık.
Yani işimizi yaptık. O yüzden herkes baksın işine…!