Tehdide gerek yok! gereğini yapın…!
İki gündür İzmit'te ve basında 262 Towers konusu var. Bunun yanı sıra gazetemize yapılmak istenen linç kampanyası da var. Uzun uzun konuya girmeyeceğim, Uğur Enç arkadaşımız bu işi iliklerine kadar anlattı. Ve hala devam eden bir süreç...
İki gündür İzmit’te ve basında 262 Towers konusu var.
Bunun yanı sıra gazetemize yapılmak istenen linç kampanyası da var.
Uzun uzun konuya girmeyeceğim, Uğur Enç arkadaşımız bu işi iliklerine kadar anlattı.
Ve hala devam eden bir süreç var.
Olayı yakinen takip ediyorum. Kontrolsüz bir iş yapılmadığını bilin diye söylüyorum.
Bizi yüzyılın basın davasıyla tehdit edenlere, topunuzu tüfeğinizi alın gelin diyorum.
Sonuçlarına razıyım diyorum.
Şayet biz oturduğumuz yerden sizlerin ticari itibarına zarar vermişsek hukuk önünde eğiliriz diyorum.
Yok, siz bizi dümen tutup kendinizi aklama peşindeyseniz bakın işinize diyorum.
Bugüne kadar sayısız davaya girdim.
Hepsi bu kentin üst kimliklerine karşıydı.
Çok şükür tek bir ceza almadan alnımın akıyla işin içinden çıktım.
Çünkü kimse benim ve gazetemin adını yalan haberle, tehditle, şantajla yan yana koyamaz!
Kimse bize mesnetsiz haber yapıyor, operasyon çekiyor diyemez!
Her şey son derece şeffaftır.
Tek ilkemiz gazeteciliktir.
Bu merkezi rota tuttuğunuzda inanın ne yaparlarsa yapsınlar sonuç değişmiyor.
Ben Adalete olan güvenimi hep diri tutmaya özen gösterdim.
Gerçekten hata yapmışsam ortaya çıkarmalarını istedim, yargıya teslim oldum.
Ve bugüne kadar en ufak bir çiziğim olmadı.
Bu olayda da şayet eksik yapmışsak hukuk önünde hesap vermeye hazırız.
Ama öyle yüksek perdeden tehditlere pabuç bırakacak kadar çömez değilim.
Ben öyle çamurlaşmam!
İcraata bakarım.
Haberi sunarken, başıma neler gelebileceğini yani on adım ötesini hesaplarım.
Risk almak gerekiyorsa da riskin kralını alırım.
Bunda da risk vardı, anlık karar vermem gerekiyordu, verdim.
Çünkü bu riski almamızı sağlayacak yeterli veriye sahiptik.
Önceliğimiz her zaman olduğu gibi kamu menfaatleri.
Bir sürü insana hayal mi sattınız, ne sattınız ortaya çıksın!
Az sakin olun! Adam gibi gidin davanızı açın, yaygara koparmayın.
Sonuç neyse ben razıyım, siz de razı olun!
Ama sakın bize nasıl gazetecilik yapacağımızı öğretmeye kalkmayın!
Büyükşehirde AKP İlçede CHP diyor…!
31 Mart mahalli idareler seçimlerine sayılı günler kaldı.
Adaylar oldukça heyecanlı.
Özellikle bugüne kadar iktidar partisinde Erdoğan’ın adıyla inanılmaz makamlara erişenlerin pek çoğu
Bu dönem saltanata veda etmek zorunda bırakıldı.
Kocaeli ölçeğinde saltanat koltuğunu koruyanlar arasında ise sadece bir belediye başkanı vardı.
O da Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım idi.
***
Yıldırım’ın geçmişte Demokrat Parti’den AKP’ye transfer edildiğini zaten hepiniz biliyorsunuz.
AKP’ye uyumda en ufak bir sıkıntı yaşamayan Yıldırım, bir kez daha partisi tarafından aday gösterilerek onurlandırıldı.
Ancak Karamürsel’de bu sonuçtan memnun olmayanlar da yok değildi.
Bugün sosyal medyada bir fotoğraf dikkatimi çekti.
Nazif Ertürk adlı bir vatandaş, kendisine ait Fiat Doblo marka aracın arka camına oldukça dikkat çeken bir fotoğraf yapıştırmış.
Bu fotoğraf öyle gelişigüzel özensiz bir fotoğraf değildi.
Anlam bakımından olsun, tasarım açısından olsun, ince düşünülerek hazırlanmış olduğu belliydi.
Aşağıda sizin de gördüğünüz fotoğrafta bir yanda Cumhur ittifakının AKP’li Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tahir Büyükakın;
Diğer yanda Millet ittifakının CHP’li Karamürsel Belediye Başkan Adayı Ahmet Çalık’ın fotoğrafı yer almış.
Her ikisinin ortasına ise “KİBİR VE GURUR BİZE AİT DEĞİL. BİZE TEVAZU YAKIŞIR…” şeklinde not düşülmüş.
***
Fotoğrafı görür görmez Nazif Beye ulaştım.
Doğrusu ilk aklımdan geçen şey, Nazif Ertürk’ün bir CHP’li olup, Karamürsel’de CHP’yi büyükşehirde AKP’yi desteklediğiydi.
Çünkü bu cesareti AKP’li birinin göstermesi zor bir ihtimaldi.
CHP’liler fikrini açık açık söylemekten, paylaşmaktan geri durmaz.
Bazen demokrasiyle densizliği karıştırdıkları olsa da onların özgürce istediklerini yapacaklarını, kafasına yatan adayın partisine bakmadan gereğini yapacaklarını en iyi bilenlerdenim.
Kaldı ki bu profildeki CHP seçmeninden Büyükakın’a doğru kayan oylar olduğu yapılan anketlerde kendini gösteriyor.
Buna daha sonra detaylıca değiniriz.
Ama ben Nazif Beyin CHP’li olma tahminimde yanıldım. Nazif Bey bildiğin AKP üyesi çıktı.
***
Nazif Ertürk’e ulaşıp bunun bir tepki olup olmadığını sordum.
“Oradaki yazıda her şey anlaşılıyor. Tahir başkanımın tevazusu, kibirsizliği, aynı şekilde Ahmet başkanın kişiliği de öyle…” dedi.
Direk İsmail Yıldırım’ın ismini ağzına almadı.
Açık açık büyükşehirde Tahir Hoca, Karamürsel’de Ahmet Çalık’a oy vereceğini, bunu saklama gereği duymadığını söyledi.
İsmail Yıldırım’a üstü kapalı “Kibirli başkan” vurgusu yaptı.
Kendisini cesaretli çıkışı nedeniyle tebrik edip, telefonu kapattık.
***
Değerli okurlar;
Türkiye bambaşka yere doğru gidiyor, bu doğru.
Ama Türkiye bir yere giderken insanlar da yerinde sabit durmuyor.
Bir şeylerin değişmesi için onlar da artık sorumluluk hissediyor, gerektiği yerde reaksiyon gösteriyor.
Olaylara ve kişilere körü körüne bağlılıkla yapılan tercihlerin fayda getirmediğini görmeye başlıyor.
Düşünsenize… AKP’ye gönül vermiş hatta üye olmuş biri belediye başkanından memnuniyetsizliğini resmetmekten çekinmiyor.
Sadece ona oy vermeyerek değil, ilçe halkına açık mesajla kendi gibi düşünenlere cesaret de veriyor.
***
Hep söylerim…
Bugün hangi siyasi partinin tüzüğünü okursanız okuyun ilkeler hemen hemen aynıdır.
Hepsi bu ülkenin bekasından, milli ve manevi değerlere bağlılıktan, insan hak ve özgürlüklerinden bahseder.
Mesela apolitik bir insan partiler arasında tercih yapmak için “şunların tüzüklerine bir bakayım, öyle karar vereyim” dese işin içinden çıkamaz.
Kimi Milliyetçiliği, kimi insan haklarını ve özgürlüklerini, kimi maneviyatı, kimi de başka değerleri öne çıkarır ancak öne çıkardığının yanında diğer tüm değerlere de bağlılığını sıralar.
Anlayacağınız sadece öncelikler değişkendir.
Gerisi parti içi yönetim şeklini ve demokrasiyi anlatır.
Ancak bu kuralları koyanlarla koydukları kuralları yerle bir edenler yine aynı kişilerdir.
Yani siyasi partileri kirleten ne yazık ki insanların kendileridir.
***
İşte böyle kaotik bir dönemden geçerken seçmen profili yerinde sabit durmuyor.
Partileri yöneten erklerin yanlış kararlarına tepki verebiliyor.
Muhafazakar olarak tanımlanan biri çıkıp, doğru gördüğü isme sağ-sol bakmaksızın oy verebiliyor.
Bu da toplumun alışık olmadığı bir durum olduğu için hepimizin dikkatini çekiyor.
Ama bize lazım olan şey bu..!
Sorgulayan, irdeleyen, fikri sabit olmayan, gerektiğinde zıt fikirlere kulak veren, düşünce gücünü hayata geçiren beyinler lazım.
Bu arkadaş aracına Tahir Büyükakın ve Ahmet Çalık’ı yan yana getirirken asla bilinçsiz değildi.
Aksine; bilinç dolu bir hareketti, kutlamak lazım.
Sadece CHP’li adaya oy vereceğinden değil!
Bir kişiye kızıp bütün köyü yakmadığından da takdiri hakkediyor.
Bilinçli seçmenlerin çoğalması dileğiyle…
---------------------------