Alzheimer hastalığı ve 21 Eylül dünya Alzhemier günü
Alzheimer hastalığı, günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalıktır. Demansın en sık görülen...
Alzheimer hastalığı, günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalıktır. Demansın en sık görülen tipidir. Bu hastalığı ilk olarak Alois Alzheimer tanımlamıştır.
Erken semptomlardan biri hafıza kaybıdır. Bu hafıza kaybı, geçmiş hafızanın korunduğu, hastalığın ilerlemesi ile birlikte sıklıkla telaffuz edilmeye başlanan küçük unutkanlıkların başlaması şeklindedir. Bozukluğun ilerlemesi ile bilişsel yeteneklerdeki kayıp, frontal ve temporal lob işlevleri ile ilişkili, dil alanlarında işlev kaybı (afazi), beceri gerektiren hareketlerde işlev kaybı (apraksi) ve tanıma fonksiyonlarında bozulmaya doğru uzanım göstermeye başlar.
Altta yatan patolojik sürecin yansıması olarak beyinde limbik sistem ile frontal ve temporal loblar arasındaki bağlantılarda kopmalar olur. Patolojik süreç temporoparietal korteksin yoğun bir şekilde tutulduğu fakat frontal lobu da etkileyen amiloid plak ve nörofibriler yumaklarla karakterize inflamatuvar cevabın birlikteliğinde nöron kaybı ve atrofisini içerir.
Hastalığın kesin nedeni bilinememektedir. Alzheimer vakalarının %1-5'inin sebebinin genetik faktörler olduğu bulunmuştur. Erken başlangıçlı Alzheimer hastaları ve az sayıdaki ailesel vakalarda üç farklı gende dominant mutasyon tespit edilmiştir. Daha sık görülen geç başlangıçlı Alzheimer hastalarında ApoE'nin duyarlılık genlerinden biri olduğu gösterilmiştir.
Sanırım bu kesim de biraz tıbbi kelimeler ve de tanımlardan söz ederek sizlerin kafasını biraz karıştırdım. Meslek olarak hekim olmamız da bunda biraz etken oluyor tabi ki. Sizlere konuyu kısa bir şekilde tıbbi kısmı ile başlayarak anlatmak istedim.
Bu hastalığı ilk olarak tanımlayan Alois Alzheimer kimdir.
Alzheimer, ilk kez tanımlanan bir hastalığın vakasını yayımladı ve bunu "presenile dementia" (presenil demans) olarak adlandırdı; bu hastalık daha sonra Emil Kraepelin tarafından Alzheimer hastalığı olarak isimlendirildi.
Alzheimer hastalığı kişiyi adım adım yakın çevresinden, sonra kendinden uzaklaştıran, bir süre sonra da mevcut yaşamla ilgili anıların teker teker silikleştiği, en sonunda insanın kendini dahi tanımakta güçlük çektiği nörolojik bir hastalık türüdür. Alzheimer çoğunlukla psikiyatrik hastalıklarla karıştırılabilmektedir.
Alzheimer hastalığı unutkanlıkla başlayan bir hastalık olarak kendini gösterir. Ancak her unutkanlık Alzheimer hastalığı anlamına gelmez. Unutkanlık ile beraber beceri kaybı görülüyor ve kişilik özellikleri değişim gösteriyorsa daha dikkatli olmak gerekiyor. Alzheimer hastalığı aynen demansta olduğu gibi günlük aktivitelerin bozulmasından, ilerleyen dönemde hastanın kendini ifade edememesi, çevreyle ilişkilerinin bozulması, hesap muhakeme yeteneğinin, algılamanın bozulmasıyla ilerleyen hatta daha ileri dönemlerde hastanın kişilik değişiklikleri bir takım psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olan bir hastalıktır. Bunun ilerleyen dönemlerinde hasta artık kendisine dahi bakamayacak duruma gelir. Yatağa bağımlı hale gelebilir ve günlük ihtiyaçlarını karşılayamayarak tamamen bağımlı bir hasta pozisyonuna dönebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki Alzheimer hastalığının kesin bir tedavisi yoktur. Ancak tedavi konusundaki çalışma ve gelişmelerde durum karamsar değildir. 1990′ların sonundan itibaren hastalığın tedavisinde kullanılan 4 önemli ilaç piyasaya çıkmıştır. Bu ilaçlar erken dönemde kullanıma başlanırsa etkili olmaktadır. İlaçların esas etkisi bellek fonksiyonlarının kuvvetlendirilmesidir. Bugün ülkemizde yaklaşık 500 bin civarında Alzheimer hastası belirtilen ilaçları kullanarak tedavilerini sürdürmektedirler. Son yıllarda yaşam tarzının, metabolizmanın, zihinsel ve fiziksel egzersizlerin düzenli ve sürekli uygulandığında hastalığın başlangıç yaşının yıllarca geciktirilebildiği gösterilmiştir. Erken sakin bir yaşama geçmek ve buna eklenen hipertansiyon, aşikâr veya gizli kan şekeri oynamaları zihinsel egzersizlerden uzak kalmak ise başlangıç yaşını 50 hatta 40’lı yaşlara kadar indirebilir.
Alzheimer hastalarında görülen davranış problemlerinin tedaviden olumlu yarar görmesidir. Yani yarar sadece hafıza alanında beklenmemelidir. Saldırgan tutumları olan toplum içi kontrolsüz davranışları olan bir hastanın daha uyumlu hale gelmesi bellek düzelmesi kadar önemlidir. Tedavi ile bunun sağlanması aile için çok önemli bir kazanımdır. Alzheimer hastalarında sosyal yaşamı hareketlendirmek, çeşitli hobiler edinilmesini sağlayacak programlar oldukça yarar sağlayacaktır. Kısacası beyni aktif tutmak belki hastalık sürecini durdurmayacaktır. Beyin etkinlikleri ağır evreleri geciktiriyor ve hastanın sosyal yükünü hafifletiyor ve uyumu artırıyor.
Alzheimer hastalığının belirtileri nelerdir?
Çoğu kişide Alzheimer belirtileri yavaş ilerler. Belirtiler başlarda fark edilemeyebilir. Bazen sadece aile üyeleri geriye dönüp baktığında, belirtilerin ne zaman başlamış olduğunu anlayabilirler. Alzheimer’ın yaygın olarak görülen belirtileri şunlardır:
o Bozuk hafıza ve düşünce: Kişi hatırlamakta ve yeni şeyler öğrenmekte zorluk çeker. Hastalığın ileri aşamalarında uzun süreli hafıza kaybı oluşur, yani kişi doğum yeri, mesleği veya aile üyelerinin isimleri gibi kişisel bilgileri anımsayamaz.
o Yön duygusu yitimi ve kafa karışıklığı: Alzheimer hastaları kendi başlarına dışarı çıktıklarında kaybolabilir ve nerede olduklarını veya oraya nasıl geldiklerini hatırlamayabilirler. Daha önceden bildikleri yerleri ve olayları anımsamayabilirler. Tanıdık yüzleri, günün hangi saatinde olduklarını veya hangi yılda olduklarını bile hatırlamayabilirler.
o Bir şeyler kaybetmek: Gözlük, işitme cihazı veya anahtar gibi her gün kullanılan eşyaları koydukları yerleri unuturlar. Ayrıca eşyalarını garip yerlere koyabilirler, örneğin gözlüklerini buzdolabına koymak gibi.
o Soyut düşünme: Alzheimer hastalarına banka hesabını dengelemek gibi belirli görevleri eskisine nazaran daha zor gelmeye başlayabilir. Örneğin, sayıların anlamını ve onlarla ne yapmaları gerektiğini unutabilirler.
o Her zamanki görevleri yapmakta zorlanma: Alzheimer hastası yeme, giyinme, kendine çekidüzen verme gibi rutin günlük işleri yapmakta zorlanmaya başlar. Günlük işleri de planlayamazlar.
o Kişilik ve davranışlarda değişiklik: Kişi alışılmışın dışında kızgın, asabi, huzursuz veya sessiz olur. Alzheimer hastalarının bazen kafaları karışır, paranoyak olabilirler veya korkabilirler.
o Muhakeme kapasitesinde zayıflama veya azalma: Alzheimer hastaları soğuk bir günde evden paltosuz veya ayakkabısız çıkabilirler veya markete pijamalarıyla gidebilirler.
o Açıklamaları anlamada zorlanma: En basit yönlendirmeleri veya açıklamaları anlamada zorlanırlar. Kolaylıkla kaybolup uzaklaşmaya, ortalıkta gezinmeye başlarlar.
o Lisan ve iletişim problemleri: Kelimeleri hatırlayamaz, nesneleri tanısalar bile isimlerini söyleyemezler (çok bilindik şeyler olsa bile-örneğin “kalem”) veya yaygın kullanılan kelimelerin anlamını kavrayamazlar.
o Bozulmuş görsel ve uzamsal beceriler: Alzheimer hastası mekânsal becerisini ( nesnelerin şekillerini ve büyüklüklerini muhakeme yeteneği ve nesneyle boşluk ilişkisi) kaybeder ve parçaları belli bir sıraya göre dizemezler veya şekilleri tanıyamazlar.
o Motivasyon ve inisiyatif kaybı: Kişi çok pasifleşebilir ve bir şeylerle ilgilenmek ve başkalarıyla etkileşime girmek için harekete geçirilmesi gerekebilir.
o Normal uyku düzeninin kaybı: Kişi gündüz uyuyup gece uyanık kalabilir.
Toplumdaki yaşam süresi uzamış olması tabi ki ileri yaşlarda bu hastalığın bulgularının ortaya çıkması ihtimalini artırmaktadır.
Ortaya çıkan bulgulara baktığımızda belki de toplumumuzda kimin Alzheimer hastası olup olmadığını anlamamız biraz zor olacak sanırım.
Her yaşta geçmiş de yaşanılanları unutmuyor muyuz sizce.
Sağlıklı günler diliyorum.
Dr. Erhan UYSAL