“Merhaba” derken…
Her yeni başlangıç beraberinde heyecan, sevinç ve endişeyi de birlikte getiriyor.. Ben de ilk yazımı yazmanın heyecanı içindeyim. Aslında öğrencilik yıllarımdan kalma bir alışkanlık yazı yazmak. Ders çalışırken önce okur sonra aklımda...
Her yeni başlangıç beraberinde heyecan, sevinç ve endişeyi de birlikte getiriyor..
Ben de ilk yazımı yazmanın heyecanı içindeyim.
Aslında öğrencilik yıllarımdan kalma bir alışkanlık yazı yazmak.
Ders çalışırken önce okur sonra aklımda kalanları yazar ve bilgimi kontrol ederdim.
Yazarak çalışmak bana güven verirdi nedense...
Ogün bugündür imkân bulduğum her fırsatta yazmaya devam ediyorum.
Yani yazmaya alışığım.
Ancak bir gazetede yazı yazmak, bunun binlerce kişi tarafından okunacağını bilmek bambaşka bir duygu..
Heyecan var, endişe var, korku var, sevinç var...
Ne kadar insani duygu var ise şu an hepsi harman olmuş benliğimi kaplamış durumda..
Yazmak aslında senin olan bir şeyi paylaşmaktır.
Duygularını paylaşmak, düşüncelerini paylaşmak, bildiğini paylaşmak..
Bu duygu ve düşünceler iyiyi doğruyu ve güzel olanı hedefliyor ise paylaşmak daha anlamlı hale geliyor.
Özellikle doğru bilgiye dayalı paylaşım bir yazıdan amaçlanan maksimum fayda hedefine ulaşmada önemli ve vazgeçilmez bir unsurdur.
Öğrenmenin yaşı yoktur.
İnsanlar doğumdan ölüme kadar her gün bir şeyler öğrenir, her gün yeni bir şeyle karşılaşır, bunları yoğurur ve tecrübe oluşur.
Tecrübe satın alınabilecek bir şey değildir.
Okuyarak, yaşayarak öğrendiklerinin kişide biriktirdiği tortudur.
Tecrübe dediğimiz bu tortu bir zırh oluşturur ve sizi hatalardan korur.
Kişinin yaşam boyunca edindiği bilgiler aynı zamanda onun yaşam biçimine yön verir, şekillendirir.
Bu nedenle doğru zamanda doğru bilgiye ulaşmak önemlidir.
Bilgi dünyası sürekli genişleyen bir dünyadır.
Tıpkı evrenin sürekli genişliyor olması gibi.
İçine girildiğinde öğrendiğimiz ilk şey aslında ne kadar az bildiğimizdir.
Yani bilginin bir sınırı yoktur, ben okudum bitirdim denecek bir kavram asla değil.
Bu kadar değerli olan edinilmiş bilgilerin paylaşılması aslında kişinin kendi bildiklerini de pekiştirmesi demektir.
Klasik söylemle bilgi paylaştıkça çoğalır..
İnsanın yapısı gereği kişi bilmediği şeyden korkar..
Bu korku çoğu zaman bir sabit fikir olarak gelişir ve karşısındakini ya da çevresinde olup biteni doğru anlamasına engel olur.
Bunun sonucu mevcut durumunu koruma içgüdüsü gelişir.
Yani değişime, değişik olana karşı korunma duygusu.
Bunu muhafaza ya da muhafazakâr sıfatları ile tanımlayabiliriz.
Muhafazakâr sıfatı Arapça Muhafaza ve Farsça kâr kelimelerinden oluşur.
Anlamı sahip olduğu bir şeyi ya da bir konumu korumada kendisi açısından fayda gören kişidir.
Sahip olduğundan daha iyi bir şeyi, ya da bir konumu istememek aslında insanın doğasına çok uygun değildir.
Bu direncin sebebi ise bilgi eksikliğinin, bilinmeyenin verdiği korku ve endişedir.
Bu korku ve endişeyi yok etmek kişiye doğru bilgiyi vermek ve bilinmezleri azaltmakla mümkündür.
O nedenle doğru bilginin paylaşımı kişilerin, toplumun daha iyiye daha güzele ulaşmasında önemli bir role sahiptir.
Çağımızda teknolojinin geldiği noktada bilgiye ulaşmak son derece kolaylaşmıştır.
Ancak bu aşamada başka bir sorun ile karşı karşıyayız...
Bilgi kirliliği...
Yani doğru bilgiye ulaşma..
Bunun yolu da daha fazla bilgidir.
Daha fazla bilgi aynı zamanda yanlış bilginin de panzehridir.
Elde edilen bilgiler mutlaka sorgulanmalı, başka kaynaklardan teyit edilmeli ve akıl süzgecinden geçirilmelidir.
Bu davranış şekli kişide sorgulayıcı bakış açısını geliştirir ki,
Soran, araştıran ve düşünen bir anlayışa sahip kişi ve toplumlar daha az hata yapar ve daha iyiye daha güzele ulaşma hedefine emin adımlarla ilerler..
Bu anlayış ile kent gündemine, ülke gündemine, toplumsal yaşama ait görüş ve düşüncelerimi zaman zaman bu mecradan sizlere aktarmaya çalışacağım. Bana bu fırsatı sunan Değerli Kocaeli Barış Gazetesi ailesine gönülden teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalınız...