Köktürk ne anlattı?

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Kocaeli'yi üç bölgeye ayırarak o bölgelere birer koordinatör atadı. İzmit, Kandıra, Derince ve Körfez ilçelerinden Abdullah Köktürk'ü sorumlu tuttu. Ancak son zamanlarda...

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Kocaeli’yi üç bölgeye ayırarak o bölgelere birer koordinatör atadı.

İzmit, Kandıra, Derince ve Körfez ilçelerinden Abdullah Köktürk’ü sorumlu tuttu.

Ancak son zamanlarda Köktürk’ü ortalarda göremez olduk.

Bunun üzerine “Büyükakın Kandıra’da Köktürk nerede” diye sorduk.

Nedense haber çok büyük ilgi gördü.

Öyle ya… Köktürk Kandıra insanına en yakın isimlerden biri olduğu için gözler onu arıyor.

Diğer iki koordinatörü sık sık Büyükakın’ın yanında görüyoruz ama Köktürk neredeyse hiç yok!

Ha şu da var. Başkanın yanında boy göstermek mi yoksa şova kaçmadan verilen işi yapmak mı önemli?

Tabi ki ikincisi. Ama bu konuda da tam emin olamadığım şeyler olduğundan “Köktürk nerede” sorusunu sorduk.

Çünkü son zamanlarda Kandıra ile alakalı o kadar çok şey yaşandı ki bunların birinde bile Abdullah Beyin herhangi bir sahiplenmesini, açıklamasını, arabuluculuğunu göremedik.

***

En basitinden Kandıra’ya yapılacak olan çöp depolama alanıyla ilgili…

Birileri muhtarları organize ediyor, Köktürk yok!

Birileri eylemi körüklüyor, Köktürk ortada yok!

Birileri açıklama üstüne açıklama yapıp büyükşehiri köşeye sıkıştırıyor, Köktürk yine ortada yok!

Şimdi yoksan ne zaman olacaksın diye sorası geliyor insanın.

Epeydir takipteyim. Belki konu çöp olunca riskten çekinmiştir, Kandıralı hemşerilerini karşısına almak istememiştir dedim.

Hoş, onun da anlaşılır bir yanı yok!

Bu görevi almışsanız kurumun kararlarını uygulatma açısından başınızla gövdenizle mücadele edeceksiniz.

Size yanlış geliyorsa o zaman yanlış olduğuna bağlı olduğunuz kurumu ikna edeceksiniz.

Edemiyorsanız da o koltuğu işgal etmeyeceksiniz.

Köktürk bunu yapmadı demiyorum, sadece belli ilkeleri göstermek adına hatırlatma yapıyorum.

***

Lafı uzatmayayım. Haberimiz üzerine Sayın Köktürk aradı.

Buradayım dedi.

Akmeşe’de ki muhtarlarla yapılan toplantıya katıldığını, orada sorunları çözüme kavuşturmada kendisinin de uzlaştırıcı olduğunu ifade etti.

Güzel şeyler anlattı.

Aslında olması gereken de buydu.

Ama aynı şeyi Kandıra’da göremediğimi söyledim.

Hadi çöp konusunda suskun kalmayı seçti diyelim.

Peki, Kandıra’daki sahillerin incelenmesi, Gıda İhtisas ve Organize Sanayi Bölgesine gidilmesi sırasında orada olması gerekmez mi?

Her şey proje değil ayrıca.

Bölge insanı kendilerinden birini Büyükakın’ın yanında görse daha güzel olmaz mı?

Ben böyle baktım olaya.

***

Burada Sayın Köktürk’ü herhangi bir şeyle itham etmiyorum.

Her yiğidin yoğurt yiyiş tarzı başkadır.

Belki de üç koordinatör arasında en başarılısıdır, onu bilemem.

Ama bizim de kimi gözlemlerimiz oluyor.

Bunların hiçbiri yıkıcı değil, yapıcı eleştiriler.

Tabi eleştiri kültürü herkeste olan bir şey değil, o ayrı.

Telefonu kapatırken Sayın Köktürk “inşallah bir kahve içmeye aralık bırakacak kıvamda bir yazı olur” derken sanırım bunu kastetti.

Ben doğru bildiğimi söyler, karşımdakinin ağzından çıkanı ne eksik ne fazla yazarım.

Bundan rahatsızlık duyupta kahve içmekten imtina eden olacaksa “yol var gidersen” deriz.

Ama dozunda yapılan eleştiriden bir kazanım elde edenlere ise kahve değil yemek ikram ederiz. Bilem anlatabildim mi?

Abdullah Bey ile yaptığımız görüşmeyi detaylıca aktarayım, takdiri okuyucuya ve Sayın Köktürk’ün kendisine bırakayım.

Benim kanaatimi soracak olursanız, bunun için biraz daha gözlem yapmayı istiyorum.

Zira açıklamalardan net bir sonuç çıkaramadım.

**********

-Abdullah Bey, Büyükakın’ın Kandıra çıkarmasında sizi yanında göremedik, neden acaba?

Kandıra’daki toplantı muhtarlarla ilgili değildi. Karadeniz sahillerinin düzenlemesiyle ilgiliydi. Yani, bizimle ilgili olmadığı için katılmadım.

-Bildiğim kadarıyla Büyükakın sizi görevlendirirken sahada yürüyen projelerin takibi, sorunların yerinde tespiti, vatandaşla büyükşehir arasında köprü olmanız amaçlanmıştı diye hatırlıyorum. O gün orada olmanız gerekmez miydi? Çünkü başkan nereye gitse yanında o bölgenin koordinatörlerini görüyoruz.

Doğru, dışarıdan öyle düşünülebilir. İşleyiş çok farklı, biz başkanın gözü kulağı durumundayız. Beraber gitmemizin bir anlamı yok. Yapılan işlerin artlarını eksilerini biz önlerine koyuyoruz, son karar yine kendisinin olur. O gün Kandıra’da muhtarlarla ilgili bir şey yoktu. Kandıra OSGB’ye uğranacak sonra da sahillerle ilgili düzenlemelere bakılacağı için bizim gitmemize gerek olmadığını düşündüm. Ama Akmeşe’deki muhtarlarla ilgili konuda hemen bana haber verdiler, gittim. Orada fotoğraf karesinde görüntü vermek bize yakışmaz. Mesela Akmeşe’de muhtarlarla ilgili toplantıda muhtarların söylemlerine karşılık bizde bir şey söyleyip iki tarafı da germeden çözüm bulduk.

-Neyi çözüme kavuşturdunuz, örnekler misiniz?

Büyükşehir belediye başkanımız muhtarlarımıza “ben bölge bölge gezip sizi dinleyeceğim” demişti. Dolayısıyla Akmeşe bölgesindeki muhtarlarımızla çok samimi bir toplantı yapıldı. Özellikle yol konusunda ve köylere doğalgaz gelmesi konusunda istekte bulundular. Başkanımız SEDAŞ’la koordineli olarak yapılacak çalışmayla onları bu hizmetten mağdur etmeyeceğini söyledi.

Daha sonra bazı bölgelerde taş ihtiyacı dile getirildi. Onunla alakalı olarak ilgili birimlerle Abdullah Bey koordine olur sizin o probleminizi çözeriz dedi.

Bir başka talep de Akmeşe’nin yoluyla ilgiliydi. Bazı noktaların dar olması nedeniyle genişletme çalışması istediler. Başkanımız Fen işlerindeki arkadaşlara çok dar olan yerlerin genişletilmesi için bir bakılsın dedi. Olabilecek olan yerlere yardımcı olalım dedi.

-O yol gerçekten bir çile. Keşke daha fazlası yapılabilse…

Başkanımız onunla ilgili gerekli açıklamayı yaptı. Bu yolu duble yol yapacak durumda değiliz, keşke o durumda olsak da bunları çözsek. Ben de bunu yapmanın mutluluğunu size anlatsam, sizin de işiniz görülse ama imkanlarımız ancak belli ölçüye kadar dedi. Çok verimli bir görüşme oldu. Hakikatten bir bayramlaşma gibiydi. Başkanımız daha sonra esnaflarımızı gezdi.

-Abdullah Bey, bir Kandıralı olarak Kandıra sınırlarına yapılması öngörülen çöp depolama alanıyla ilgili hiç aktif rol almadınız. Bir fikir beyan etmediniz.

Bizim ne kadar nasıl bir görev aldığımızı ilgili arkadaşlar biliyor. Bu medya mensubuna söylenecek şeyler değil. Çöp fabrikası ile ilgili alternatif birkaç yeri büyükşehir belediyemiz hala inceletiyor. Ben hem o bölgenin insanı hem de belediyeciyim. Yani o bölge insanımızı üzmeyecek, ama belediyemizin de ihtiyacını karşılayacak en uygun yer neresiyse onu arzuluyoruz. Bizim ortalara çıkıpta rastgele konuşmamız doğru olmaz. Sizin bunu bilmeniz gerek Aysun Hanım.

-Elbette biliyorum ama bir sürü şikayetler talepler hatta eylemler oldu sizi ortada göremediğimi söylüyorum. Bakın aynı olay İzmit’te olsa benzer şeyi beklemezdim. Ama siz Kandıra’nın insanısınız. Ben şunu da biliyorum. Bu konuda ne kadar şikayet varsa size gelmiştir. O şikayetler eyleme dönüşmeden bir şeyler yapabilir miydiniz, onu merak ediyorum. Neticede vatandaşla başkanlık makamı arasında köprü vazifesi görüüyorsunuz.

O şikayetler geldi, yine gelir ama bir şeyler çok konuşulunca çok iş oluyor anlamı çıkmaz ki!

-İyi de biz de merak ediyoruz Abdullah Bey çöp tesisi konusunda niye suskun diye?

Abdullah Bey işin başından beri en uygun en mantıklısı neyse bir an evvel çözülsün, hem o bölge insanımıza sıkıntı olmasın hem de belediyemiz ihtiyacını bir şekilde karşılasın diyor. Bu aslında belediyenin değil Kocaeli’nin ihtiyacı.

-Şimdi siz o bölgeyi iyi bildiğiniz için sormak istiyorum. Hakikatten orası kötü nokta mı? Seçilen yerin tarım alanı olduğuna dair bazı muhtarların itirazları var. Ama yapılan fizibilite çalışmaları tam tersi olduğu söyleniyor. Sizin görüşünüz nedir?

Bunların hepsi ilgili yerlere izah edildi. Gündemi sarsıcı konuşmanın bir anlamı yok. Tahir Bey gerçekten halkı dinleyen, o bölgenin tepkilerini süzen, havasını, yapısını ruhuna kadar incelemeye çalışan, ben yaptım oldu havasında olmayan bir başkandır. Teknik adamları dinliyor, o bölgeyi dinliyor, şartları dinliyor. O işin jeolojik boyutu var, ekonomik boyutu var, turistik boyutu var, algı boyutu var. Bunların hepsi bir masaya yatırılıyor. Hayırlısı neyse o olsun.

-----------------------------------

YENİ VALİ BASINI SEVMİYORMUŞ

Kocaeli Valisi değişti.

Hüseyin Aksoy gitti, Seddar Yavuz geldi.

Peki Seddar Yavuz nasıl birisi?

Herkes onu Ekrem İmamoğlu’nu havaalanında VIP tarafa almamasıyla tanıdı.

Aralarında yaşanan tartışma günlerce kamuoyunu meşgul etti.

Ardından Coronavirüs süreci baş gösterdi.

Ordu Valisi Seddar Yavuz Kocaeli’nin adını ilk olarak bu konuda zikretti.

Ordu’da vakaların artmasına gerekçe olarak İstanbul ve Kocaeli’den Ordu’ya gidenleri gösterdi.

***

İlginç bakış açısıydı.

Özellikle İmamoğlu’na tavrına bakıldığında bende uyanan ilk intiba,

Erdoğan’a yağcılık yapan, kraldan çok kralcı, kendini fark ettirmeye çalışan biri olduğu yönünde.

Yanıldığım da söylenemez.

Zira öğrendiğime göre çok sıkı bir Erdoğan hayranı.

Öyle ki, Ordu basınından beni arayan arkadaşlar, 15 Temmuz kalkışmasının olduğu gece

30 metreye 40 metre büyüklüğünde dev bir Erdoğan posterini

Ordu Valilik binasına astığını söylediklerinde şaşırma derecesini çoktan geçmiştim.

Gerçi Cumhurbaşkanının en yakınındaki yaveri de unutmamak lazım (!)

***

Devletin Valisi ile AKP’nin Valisi diye bir ayrım kalmadı.

Malum, devlet demek AKP demek.

Kendinden olmayan kafadaki hiçbir insanı tutupta Vali yapmıyor.

Hüseyin Aksoy gibi ömrünü Valilik ile geçirmiş birkaç kişinin de bu makamlarda son günleri.

***

Aksoy’dan sonra ilimize atanan yeni Vali Seddar Yavuz ile ilgili ilginç tanımlamalar geldi.

Ordu basınından arkadaş diyor ki; Seddar Yavuz basını hiç sevmez.

Gönderdiği basın bültenlerinde sürekli kendini öven yazılardan başka basına hiç yüz vermez.

Bizi bir türlü sevemedi gitti.

Peki, diyorum. Muhalif olmakla ilgili bir şey mi bu?

Eğer öyleyse kader arkadaşıyız dedim.

Hayır, diyor. Muhalif, yandaş fark etmiyor. Vali Bey basını sevmiyor, yanına yaklaştırmıyor.

Ohh, dedim, ne güzel.

Bizde de o kadar çok Vali yalakası basın mensubu var ki sormayın gitsin.

Vali atanır atanmaz eski görev yaptığı kentten buraya gelmeden hayırlı olsuna gidip poz verenleri biliriz.

Burada bürokrat iken Vali olduğunda kalkıp atandığı şehre giderek statü elde eden basın mensuplarını biliriz dedim.

Sorsan en ilkeli gazeteciliği de onlar yapar, kimseye meydan bırakmazlar.

***

Epey konuştuk.

Çok ilginç bir profil çizdiler. Özellikle de Atatürk konusunda…

Önyargılarınız oluşmaması açısından hepsini buraya yazmayım.

Kendimi de gaza getirmek istemiyorum. İzlemek, tanımak, gerek diye düşünüyorum.

Ama bugün Ordu basınında Seddar Yavuz’a öyle bir uğurlama yazısı yazılmış ki, paylaşmadan edemedim.

Okuyunca siz de hak vereceksiniz.

Hani tabiri caizse Ordulu gazeteci arkadaşların Seddar Yavuz’un arkasından bir teneke çalmadıkları kalmış.

***

“Şimdi Kocaeli düşünsün” demeye gelen yazıda diyor ki;

1 -Ordu, Ordu olalı giden hiçbir valisi hakkında bu kadar tepki göstermedi.

2 -Her platformda megolamanca kendinizi öve öve bitiremediniz.

3 -Mekanınıza gelen onlarca gazeteciye aba altında sopa gösterdiniz.

4 -Görevde kaldığınız sürece gerçek manada hiç bir gazetecinin övgüsüne mazhar olamadınız.(Bültenleriniz hariç)

5 -İşinize odaklanmak yerine her platformda ATATÜRK'e odaklanarak söylenen "Sen olmazsan olmazdık" cümlesi sizi niçin bu kadar rahatsız etti.

6 -Daire amirlerinizle toplantılarınızda bile "ATATÜRK'ü bu kadar büyütecek ne var" demekten geri durmadınız. Bu sizlere ne kazandırdı. Keşke hoş bir seda bırakıp, gitseydiniz.

OYSA BİZ SİZİ SİYASETEN DEĞİL, İNSAN OLDUĞUNUZ İÇİN SEVMİŞTİK.

SİZ BİZİ NEDEN SEVMEDİNİZ?

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları