Bir siyasetçi daha ne ister ki…?

Kocaeli'de yerel seçimlerle birlikte bambaşka bir anlayış hakim olacak. Şimdiden fotoğrafın büyüğünü görebiliyorum. Özellikle büyükşehir belediyesinde tepeden tırnağa bir yenilik olacağını düşünüyorum. Öyle karanlık bir dönem...

Kocaeli’de yerel seçimlerle birlikte bambaşka bir anlayış hakim olacak.

Şimdiden fotoğrafın büyüğünü görebiliyorum.

Özellikle büyükşehir belediyesinde tepeden tırnağa bir yenilik olacağını düşünüyorum.

Öyle karanlık bir dönem yaşattılar ki bu şehre “nihayet gidiyorlar” diye sevinmeden edemiyorum.

Tamamen bir kişinin görüş mesafesinin sığlığından kaynaklı olarak 15 yıl kitlediler bu şehri.

Bunun “A” partisiyle “B” partisiyle falan da alakası yok!

İnsan olmanın faziletlerini bilmek yetiyor!

***

Bize lazım olan nedir?

Şehrimizin başındaki yöneticisi öncelikle her kesimi kucaklasın.

Bu sokaktan bana oy az çıktı, şuradan fazla çıktı diye düşünmesin.

Rozetsiz belediye başkanı olsun.

Hizmette adaletli olsun.

Başına buyruk kararlarla kentin kaderiyle oynamasın.

Ortak aklı hayata geçirsin, “Ben yaptım oldu” mantığından uzak dursun.

Vizyon ortaya koysun.

Beş yıl sonra nasıl bir kentte yaşıyor olacağız, bunun mottosunu şimdiden hafızalara kazısın.

Risk alsın, risk alırken önceliği vatandaşın memnuniyeti olsun. Gerisine teferruat desin.

Bu kentin medyasıyla barışık olsun, eleştiriye tahammül göstersin.

Uzlaşmacı olsun, gülmeyi bilsin, o gülerken kent de gülsün.

***

Benim bir belediye başkanından beklediklerim işte bu tür özelliklerdir.

Bu şehir tipik belediye kanunlarını uygulamak için oraya oturanlardan, yerinde kök salanlardan,

ihale dağıtmayı vazife edinenlerden, çocuklarına-yedi sülalesine nüfuz ticaretinin önünü açanlardan bıktı!

15 yıl zaman kaybetti.

O yüzden bizim acelemiz var.

Canlı cenazeye dönen bu kenti ayağa kaldırmak için sizin de aceleniz olsun.

***

Peki, gerçekten bir şeyler değişecek mi yoksa hayal mi görüyorum?

Benim gibi realist birinin hayal görme, o hayali pazarlama yeteneği hiç yoktur.

Duygulara göre hareket etme, yönlendirme kabiliyeti bu tür insanlarda rastlanan bir özellik değildir.

O yüzden olaylara olabildiğince gerçekçi bakmaya çalışırım.

Nabza göre şerbette zorlanırım.

Yani bir sürrealist olamam!

İstisnai durumlar haricinde aklı ve mantığı kenara bırakıp içgüdülerle, bilinçaltıyla hareket edemem.

Elbette benim de kimi tercihlerim var, olabilir de ama realizmden kopma noktasına gelecek kadar değil!

Mesela bu anlattığımı biraz daha güncelleyerek örnekleyebilirim.

***

Yerel seçime gidiyoruz ve adaylar yarış halinde.

Ve yine realist bir bakışla söylemeliyim ki, Kocaeli büyükşehir belediyesini kazanmaya en yakın isim Tahir Büyükakın’dır.

Hiç kimseye haksızlık etmek istemem, yarışan adayların emeklerine saygım sonsuz.

Ama onlar da çok iyi biliyor ki, Kocaeli’de büyükşehiri AKP’den almak için topyekün bir halk hareketi falan yok!

Bırakın onu, örgütlü, plan ve programlı bir çalışma dahi olduğu söylenemez.

Serdar Hoca ne yapıyorsa kendi başına yapıyor.

Çok çalışmaya gayret ediyor ama bunlar yetmez!

Büyükşehir dediğin şey öyle kolay kazanılmıyor.

Bunun gerçekleşmesi için dediğim gibi ya, topyekün bir ayaklanma, sahiplenme, çalışma lazım ya da Türkiye’de siyasi konjonktürün bambaşka noktaya taşınması lazım.

Görünürde öyle bir durum olmadığına göre Tahir Hoca kazanmaya en yakın isim olarak karşımıza çıkıyor.

***

İşte olaya böyle baktığımda kendime, “Tahir Büyükakın ile bu kent nereye doğru gider” sorusunu soruyorum.

Sizi bilmem ama ben cidden bu kez umutluyum.

Partiler üstü bir yönetim anlayışına yaklaştığımızı sezinliyorum.

Bakın en basitinden size bir örnek:

Perşembe günü Pazar esnafıyla bir ayara gelen AKP’li başkan ve adaylar pazarda kötü bir sürprizle karşılaştılar.

Hali hazırda başkan olan Nevzat Doğan’a Pazar yerlerinde yaptığı dağılımın adaletsiz olduğuna dair tepkiler vardı.

Belki amaçları o kahvaltıyı provoke etmekti, belki de gerçekten ortada bir sorun vardı.

Üç-beş esnafın tepkisi karşısında Doğan kimseye haksızlık yapılmadığını söyleyip kenara çekilirken Tahir Büyükakın hemen pozisyon alıp pazarcıların tepkisini dindirmeyi bildi.

Oysa istese yerinden bile kıpırdamaz, orada bulunanlar tarafından hareketlenme bir şekilde bastırılabilirdi.

Ama öyle olmadı. Büyükakın bir kişinin derdini bile dert eyleme yolunda ciddi ışık veriyor.

Vatandaşla zıtlaşmamaya özen gösteriyor.

***

Aynı şekilde Halkevi durağının alışılagelmiş yerden farklı bir noktaya taşınması olayında da böyle oldu.

Durak daha ileri bir noktaya taşınacağı zaman bölgedeki vatandaşlar buna karşı çıkmış ancak sesini kimseye duyuramamıştı.

Seslerini duyurmak için hızlıca üç bin imza toplayan halk sonuç almakta kararlıydı.

Ve devreye Büyükakın girdi, sorunun çözümüne yardımcı oldu.

Üstelik daha mühür elinde yokken, eldeki imkanlar doğrultusunda!

İşte ufak gibi görünen bu tür şeyler vatandaşın gönlüne dokunuyor.

Bugün Ayakkabıcılar Çarşısını gezen Büyükakın, Halkevi durağına kavuşan esnaflardan teşekkür aldı.

Bir siyasetçi daha ne ister ki!

Derdi milletse bu teşekkür ona yetmeli.

İnşallah bunların hepsi samimi ataklardır.

İnşallah Tahir Hoca değişmez hep aynı kalır.

Aksini düşünmek bile istemeyiz!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları