Dostluk ve insan ilişkileri
Dostluk tanımına bir bakacak olursak eğer; tamamlanmamış, insanın eksikliğini gidermeye çalıştığı yahut belli bir ihtiyacın eşliğinde hissedilen noksanlığın onunla giderilmeye çalışıldığı bir şey olarak, insanın başka bir insana...
Dostluk tanımına bir bakacak olursak eğer; tamamlanmamış, insanın eksikliğini gidermeye çalıştığı yahut belli bir ihtiyacın eşliğinde hissedilen noksanlığın onunla giderilmeye çalışıldığı bir şey olarak, insanın başka bir insana duyduğu gereksinime vurgu yapılmaktadır.
Öyle ki insan, kendine yetmediği noktada, diğer insanların ihtiyacını kendinde hissetmektedir. Sözgelimi bir tek insanın her gereksinimine karşılık gelecek bir durumundan bahsetmek kolayca mümkün olmayacağı için, haliyle onun diğer insanlarla ilişkisini incelemek de kaçınılmaz olacaktır. Buna istinaden bir işin en iyi, o işin bilgisine sahip kişiler tarafından gerçekleşeceği düşünülünce, insan ilişkileri söz konusuyken Aristoteles incelemesi yapmamanın büyük bir eksiklik oluşturacağı kanısındayım. Buradan hareketle iki bin dört yüz yıl öncesine gitmek, yani Aristoteles’in öğretilerine bakmakta fayda var.
Aristoteles ETİK adlı kitabında, insan ilişkilerinin bir kısmını dostluk adı altında işlemektedir. Burada dostun, dostluğun sahip olduğu donanımlar niteliksel olarak ifade edilse de, dostla hangi kesimin yahut kimin ifade edildiği belirsizliğini korumaktadır.
Bana öyle geliyor ki Aristoteles’te dost, TDK’ da ki karşılığıyla “sevilen, güvenilen, yakın arkadaş” anlamında salt belli bir arkadaş grubuna işaret etmemektedir. Buna binaen Aristoteles’te dost ile en iyi insan ilişkilerinin tümünü anlıyorum. Zira tasvir edilen dost kavramı, insanın muhatap olmak üzerine karşısına aldığı insana ilişkin beklentileriyle uyumlu görünüyor. Sözgelimi Aristoteles’in dostlukla bağını kurduğu erdemlerle (adalet, eşitlik) güven, kararlılık, ölçülülük, tutarlılık vb. etik kavramlar, öyle görünüyor ki aranılan en iyi insan ilişkilerinin dayanak noktalarını oluşturmaktadır.
Aristoteles’e göre:
Asıl, önde gelen dostluk iyilerin dostluğudur, karşılıklı dostluk, karşılıklı tercihtir. Seven için sevilen sevilir, ama sevilen karşılık veriyorsa dost olur. Bu dostluk yalnızca insanlar arasında var.
Aristoteles’in yukarıdaki ifadelerinden, dostluğun iyiyle olan ilişkisi ve dostluğun salt sevmekle ilgili olmadığı, sevmek kadar, sevilmenin de eşlik etmesi gerektiği anlaşılıyor.
Öyleyse dostluğun adaletle ilişkisinden de bahsedilebilir. Zira “gerçek dostlar haksızlık etmezler. Aslında zaten adil iseler haksızlık da yapmayacaklardır.”
Yarara ve hoş olana yaslanan insan ilişkilerinin ise dostluk adı altında ve belli bir bilgisizlik içerisinde yanlış yaşandığı görülmektedir. Haliyle bu insanları bir arada tutan şey de çıkara dayalı beklentiler yahut amaç olan hazların doyurulmaya çalışıldığı dostluğun araç olmasıdır. Aristoteles’e göre:
Onlar kendine egemen olmayan kişilerin yaptığı gibi haz yüzünden birbirlerine zarar verirler. “Titiz” araştırıldığında hazdan ötürü dost olanların aslında dost olmadıkları da düşünülür. Burada da önde gelen dostluk değil, hazza dayanan bir dostluk vardır.
Öyle görünüyor ki dostluk, Aristoteles’te bir tür erdem ilişkisi olmaktadır. Erdemin, bir şeyin en iyi durumunu ifade ettiği düşünülünce, erdeme dayanan dostluğunda, diğer insan ilişkileriyle karşılaştırıldığında en önde gelen, asıl dostluk olduğu anlaşılıyor. “Madem erdeme dayanan dostluk, en önde gelen, asıl dostluk, dostlar da mutlak anlamda iyi olacaklardır, bu da yararlı olmalarından ötürü değil, başka bir tarzda olur.”
Başka bir deyişle dostluk ilişkisinde kişileri bir arada tutan şey fayda olmamaktadır yahut dostluk ilişkisi yarar çerçevesi etrafında gelişemez. Bu da demektir ki en iyi insan ilişkileri yarara dayanmamaktadır. Nitekim yarar, bir tür çıkar ilişkisine yönelik beklenti halini alabilir. Dostluğun çıkar ilişkisi üzerine kurulması da, çıkarın ortadan kalkmasıyla dostluğun sonlanmasına sebep olmaktadır.
Binlerce yıl öncesinden Aristoteles’inde ifade ettiği gibi dostluk erdemli kişilerce ve bir çıkar olmadan kurulan bağdır. Bu bağ insanla insan arasında olabileceği gibi insanın çalıştığı kurumla, örgütle ve yaşadığı şehirle ve ülkesi ile arasında da kurulabilecek bir duygudur.
Bu şehrin dostu olabilmeliyiz.
Kardeşçe sevgi ve saygıyla.