Adamlar satmıyorsa çökecek misiniz?

İlimizin özel hastanelerinin hemen hepsinin işleyişini ve pek çok yönünü bildiğimi düşünürüm. Neden? Çünkü müşteri memnuniyeti odaklı çalışan bütün özel sektörler basınla iş birliği içinde olmak durumunda. Kurum olarak biz de...

İlimizin özel hastanelerinin hemen hepsinin işleyişini ve pek çok yönünü bildiğimi düşünürüm.

Neden? Çünkü müşteri memnuniyeti odaklı çalışan bütün özel sektörler basınla iş birliği içinde olmak durumunda.

Kurum olarak biz de hemen hepsiyle bir biçimde kontak halindeyiz.

Sonuçta özel hastaneye giden herkes aynı zamanda o hastanenin müşterisi pozisyonunda.

Hele de söz konusu insan sağlığıysa, paraya kıyıp özel muamele görmek için oralara gidiliyorsa beklenti üst noktada oluyor.

En ufak bir memnuniyetsizlik karşısında “sizi basında rezil ederim” diyen de çıkabilir,

Fısıltı yoluyla hastanenin itibarını zedeleyen de olabilir.

Bizler bu tür olaylarda kurumun kurumsal kimliğine zarar vermemek adına olaya bodoslama atlamayız.

Tarafları dinler, elindeki verilere, varsa belgeye göre haber yaparız.

Çünkü en zor işi yapıyorlar.

Özel hastaneler kendini ayrıcalıklı hissetmek ve özel muamele görmek isteyenlerin tercih noktasıdır.

Durum buyken hataya tahammülleri de sıfırın altında oluyor.

Ama ne yazık ki bazen kurumlardaki yöneticiler bile bizimle aynı hassasiyeti göstermiyorlar.

Tırnaklarıyla var ettikleri hastaneyi kamuoyu önünde tartışmaya açabiliyorlar.

***

Birkaç gündür bir iki yerde ilimizin prestijli hastanelerinden biri olan Özel Cihan Hastanesi ile alakalı ortaya kılçık atılıyor.

Efendim neymiş, hastane zor durumdaymış ve bu yüzden kendine kurtarıcı bulmuş.

Ramada Plaza Otel gibi kentte pek çok yatırımları bulunan Akkurt ailesinden Kemalettin Akkurt sözüm ona Cihan Hastanesi’ni satın alıyormuş.

Hastaneyi satın aldıktan sonra köklü bir değişiklikle en gözde sağlık kurumuna dönüştürecekmiş.

Şimdi normalde böyle bir satış haberini benim duymamam imkansızdır ama duymadım.

Nasıl gözden kaçırdım acaba derken işin aslı astarı neymiş bakayım dedim.

Öyle ya, 40 ortaklı bir hastanenin bir kişi tarafından satın alınması öyle kolay iş değildir.

40 kişi de aynı fikirde olamaz. Bunun olması için gerçekten de Cihan Hastanesi’nin batık olması lazım.

Ama böyle bir durum söz konusu bile değil.

Hatta bundan bir ay önce hastaneye işim düştüğünde inanamadım.

Bildiğin Devlet Hastanesi gibi işliyor.

Müşteri sıkıntısı yok, hekim sıkıntısı hiç yok.

***

Neyse…

Edindiğim bilgileri paylaşayım.

40 ortağın hissedar olduğu Cihan Hastanesi’nde hissesini satmak isteyen sadece iki hekim var.

Bunlardan biri Op. Dr. Ali Hürmeydan, diğeri Op. Dr. Çağdaş Öztürk

Bu iki hekim arkadaş benim edindiğim izlenime göre bir takım yönetimsel taleplerden dolayı hastaneden ayrılmak istiyor.

Olabilir. Herkes hissesini satabilir.

Ama bunu öyle bir servis ediyorlar ki sanırsınız hastanenin tamamını Kemalettin Akkurt alıyor.

Halbuki hep topu ikisinin toplam hissesi yüzde 12’yi geçmiyor.

Diğer ortaklardan tek bir kişi bile bu satışa yanaşmıyor çünkü satmak akıllarından bile geçmiyor.

***

Kemalettin Akkurt hali hazırda Çağdaş Öztürk’ün yakını.

Bir de hastane içinde Truva atı gibi müdür olunca, ki artık o yok;

Ne zamanki hastaneyle ilgili ufak bir sıkıntı oluşsa Kemallettin Akkurt’a haber uçuyor.

O da pusuda bekler vaziyette hemen hastanenin üstüne çöküyor.

Yüzde 80’in üzerinde hissenin söz sahibi olanların onayını almadan basında hastaneyi alacağını yayıyor.

Kemalettin Akkurt’un ve iki küçük hissedarın bu yaptığı ayıp değil mi?

Hastanenin itibarını ayaklar altına almak size yakışıyor mu?

Ha, bütün hissedarlar tamam der o zaman eyvallah.

Ama şu an 40 kişinin 38’i bu durumdan oldukça rahatsız.

***

Konuyu tam anlayıp dinlemek, hastanenin görüşünü almak için

Cihan Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı kıymetli hekimlerimizden biri olan Dr. Metin Öztürk’e ulaştım.

“Hocam, şu olayın aslı astarı nedir, anlatsanız da bilsek, bu hastane yılda kaç kez satışa çıkıyor böyle”

dedim.

“Aysun Hanım hastanemiz satılık değil. İşlerimiz gayet yolunda.

Buranın kurucusu biz, ortağı biz, çalışanı biz. Biz satmak istemiyoruz.

Niye ikide bir bunu gündeme getiriyorlar anlamış değiliz. Kamuoyuna yansıdığı gibi değil.

Yüzde 90’ı bu işe karşı. Ha kimse zorla alacak değil ama bunun dedikodusu hastanemize zarar verir.

İlimizdeki özel hastaneler arasında belki de en iyi durumda olanlardan biriyiz.

Ama bizi böyle olmadık şeylerle yıpratmaya çalışıyorlar. Sonuçta 40 ortağın hepsi hastanede çalışmıyor.

Bu yaklaşımla hastanenin içinde olmayan hissedarlara sanki batıyormuşuz gibi algı yaratıp onların aklını çelmeye çalışıyorlar.

Yahu batan hastane bayramdan 10 gün önce maaşları öder mi? Kış aylarında yapmadığımız ciroları yapıyoruz, neyin batması?

Çok iyi çalışan kaliteli bir kadromuz var. Bir de fiyat politikamız uygun onun için tercih ediliyoruz.

Ama işte bu dedikodular hastanemizin itibarına zarar veriyor. Kime neyi ispat edeceksin.

Sonuç olarak satılık hastanemiz yok bizim.

Aldım diyenler, alıyorum diyenler doğru söylemiyor”

***

Metin Öztürk Hoca bunları anlattı.

Kısa ve net söyledi. “Satmıyoruz kardeşim, bizde satılık hastane yok” dedi.

Benim anlamadığım Kemalettin Akkurt’un tavrı aslında.

O da bir iş insanı. Onun da yatırımları var.

Yarın bir gün çıkıp biri dese ki “Ramada Otel’i şu kişi satın alıyor, oteli batmaktan böyle kurtarabiliyor” diye manşet atsalar ne yapar?

Biraz empati lütfen.

Ne yapacaksınız yani, satmıyor adamlar.

Yüzde 12’ye güvenip hastaneye çökecek misiniz?

***

Tarafların cevap hakkını kullanmasına her zaman izin var.

Bu sütunlar herkese açık.

Ama hastanenin yönetim kurulu başkanı satılık hastane yok dediği halde

Kamuoyuna hastaneyi satın alıyormuş hatta batmaktan kurtarıyormuş havası estirenler biraz vicdan muhakemesi yapsa fena olmaz.

---------------------------

MHP'DE KONGRE KOMEDİSİ

Bugünlerde kent siyaseti biraz hareketli.

Partilerdeki kongre süreçleriyle birlikte biz de üzerimizdeki rehaveti attık.

Bundan böyle yine siyasetin en detaylı, en bilinmedik yönlerini bizden takip edebilirsiniz.

Şöyle yüzeysel bir değerlendirme yapacak olursam;

Bugün MHP’ye değineyim.

Aslına Milliyetçi Hareket Partisi’nde hiç bir şey yok.

Aynı tas aynı hamam devam ediyorlar.

Kongreleri tamamen yasaya uydurmak daha doğrusu yapmak zorunda oldukları için yapıyorlar.

Mecbur kalmasalar o koltuklarda ölene kadar otururlar.

Kimsenin aday adayı olmasına müsaade etmiyorlar.

İlk önce isteyen aday olabilir diyerek partililerin gönlünü okşayıp,

Daha sonra tek liste dayatmasıyla aday adaylığı düşünenlerin önüne set çekiyorlar.

Adaylıkta ısrarcı olanlara da göz dağı vermeyi, itibarına ateş etmeyi, korku salmayı ihmal etmiyorlar.

Anlayacağınız kongreler konusunda en antidemokratik partidir Milliyetçi Hareket Partisi.

Hatta AKP’den bile…

Hiç olmazsa AKP’de kapalı kapılar ardında da olsa bir istişare kültürü var.

Kongre süreçlerinde genel merkez yetkilileri buraya gelip, teşkilat yöneticilerinin görüşlerini alıyor, adaylarla mülakat yapıyor.

Sonuçları genel merkeze rapor ediyor ve ondan sonra tek adaya karar veriliyor.

Bu da çok demokratik değil ancak MHP ile kıyaslayınca kötünün iyisi oluyor.

MHP’de durumlar böyle.

Mevcut il başkanı Aydın Ünlü tekrar il başkanı olabilmek için var gücüyle bastırıyor.

İşin tuhaf yanı, Aydın Ünlü’yü beğenmeyenler, onu çeşitli yönleriyle eleştirenler, ondan bahsederken çok aşağılayıcı ifadeler kullananların hiçbiri ortalıkta yok.

İstiyorlar ki her şeyi basın yazsın çizsin.

Elleri çamura bulaşmasın.

Davaya karşı hareket çekmesin.

Basın yazsın çizsin, onlara da alan açılsın.

Kendi adıma söyleyeyim, kimsenin tetikçiliğini yapacak değiliz.

Hiç Kimse içi boş laflarla bize mesaj gönderip şunu yazsın bunu yazsın demesin.

O işlerde yokum. Ayar vereceğiniz yer burası değil.

Varsa bilgi belge ilk önce ben yazarım.

Öbür türlü o istedi, bu istedi diye haber yapılmaz. Yüreği olan çıkar konuşur, haber değeri varsa haber olur.

Mesnetsiz iddialara bizde yer yok.

Nasıl ki Aydın Ünlü’nün rüşvet skandalını belge olduğu için yaptıysak yine aynısı olur.

İşte o zaman kimin ne amaçla belge yolladığının bende bir önemi yoktur.

Yapılan haber kime yararsa yarasın umurum olmaz.

Yeter ki iftira olmasın, bir resmiyeti, bir dayanağı olsun.

Bu herkes için geçerli.

Belgeli haberi yapmayan zaten gazeteciyim diye ortalıkta dolaşmasın.

Belge varsa haber de vardır, sonucunda kime hizmet edeceği o noktada beni bağlamaz.

Sanırım arz edebildim.

MHP’den başladık buraya geldik, Ünlü ile noktalayalım.

Uzun dönemler yapmakta olduğu il başkanlığı geçmişinde pek çok olaya adı bulaşmış bir ismin tekrar il başkanı olması an meselesi.

Diğer taraftan bakınca hak da veriyorum aslında.

MHP’de Ünlü’den iyisi yok ki çıkıp aday olsun (!)

Adam da kendini vazgeçilmez görüyor haliyle.

Bakalım ilçe kongrelerinin ardından Ünlü genel merkezden vize alabilecek mi?

------------------------------

OLAR HAKARET EDECEK,

BİZ SUSACAK MIYIZ?

Kentimizde yayın yapan meslektaşlarımızın pek çoğuyla güzel bir uyum yakaladık.

Asgari müşterekte ortada buluşabiliyoruz.

Temel felsefemiz meslek etikleri oluyor.

Bazen hiç konuşmadan bazen dakikalarca konuşarak kurum ve kişiler hakkında ortak kanaate varabiliyoruz.

Kentin çıkarları konusunda aynı dilde buluştuğumuz oluyor.

Tabi çok gerektiği zamanlarda…

Onun dışında herkesin haberi kendine.

Biz sadece rekabetin dozunu kaçırmamaya özen gösteriyoruz.

Rekabet adı altında çirkefleşmiyoruz.

Birbirimizin itibarına laf söylemiyoruz.

Birimizin sevmediğini diğeri övdüğünde ona yandaş, yalaka, üç kuruşluk adam yaftası yapıştırmıyoruz.

Bunu yapanlardan da zinhar uzak duruyoruz.

Bizim üzerimizden kendine yer edinmeye çalışan bitikleri adam yerine koyanlara mesafeli yaklaşıyoruz.

Bunu yapmak en doğal hakkımız.

Çünkü gün aşırı yazılarla bizi üç kuruşa muhtaç aç dolaşan ondan bundan kemik bekleyen gazeteciler sıfatına sokup,

Pespayelikte sınır tanımayanlara seyirci kalacak değiliz.

Madara olmakla madalya aldığını zannedenlere susacak kadar korkak hiç değiliz.

Yani öyle zannettikleri gibi kentimizde gazetecilik ayaklar altında falan değil.

Ayağımıza takılmasınlar, gerisini biz hallederiz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları