Eve lazım olan camiye haramdır!

Her geçen gün yaşam şartlarının ağırlaştığını yoğun biçimde hisseder olduk. Ekonomik yönden gelen sinyaller hiç iç açıcı değil. Ortada pek dillendirilmese de, gizli bir buhran yaşandığı gerçek. İlimizde ne Ticaret odası ne Sanayi...

Her geçen gün yaşam şartlarının ağırlaştığını yoğun biçimde hisseder olduk.

Ekonomik yönden gelen sinyaller hiç iç açıcı değil.

Ortada pek dillendirilmese de, gizli bir buhran yaşandığı gerçek.

İlimizde ne Ticaret odası ne Sanayi odası gerçek verileri kamuoyuyla paylaşmıyor.

Hükümetin krizi yok gibi gösterme veya öteleme planına harfiyen uyan odalar

Lay lay lom işlerle vakit öldürüyor.

Kimsenin işletmecileri, esnafları, kobileri, fabrikaları düşündüğü yok.

Bakın, bugün sadece Gebze bölgesinde birçok firma kepenk kapattı.

Keza İzmit tarafında da her gün kaç esnaf iflas bayrağı çekiyor.

Esnafın zor durumlarda umut bağladığı kredi desteği bile artık yok derecede az.

Geçtiğimiz günlerde Esnaf kefalet kurumuna gelen paranın miktarına göre sadece 131 esnafa kredi kullanma imkanı doğdu.

Oysa kredi başvurusu yapan esnaf sayısı neredeyse binlerle ifade ediliyordu.

Bundan anlaşılan şu ki, ne esnafta para var, ne devlette…

Anlayacağınız, Türkiye ekonomik yönden iyice dar boğaza girmiş durumda.

Faturasını ödemekte zorlanan, alın teri ile geçinen insanlar ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteyken,

Artan hayat pahalılığı, iş güvencelerinin elinden alınması, düşük ücretle çalışmak zorunda bırakılması,

Dünyanın en ağır vergi yüküyle baş etmeye çalışmaları derken;

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de Suriyeli mültecilerin ülkenin her yerinde kafalarına göre salına salına gezmeleri,

Ve T.C vatandaşından daha öne konularak bazı haklar verilmesi iyice canımızı sıkıyor.

Bu ülkede uzun yıllardır alın teri dökerek, kıt kanaat yaşamaya çalışan vatandaşta isyanlar başladı.

Kendi kendine yeten yedi ülke olmaktan vazgeçeli çok oldu, bu artık tarih kitaplarında kaldı.

O kadarını aramıyoruz ve beklemiyoruz.

Dışa bağımlı yaşamaya alıştırıldık, bunlara eyvallah demeye de…

Fakat Suriyeli mültecilerin bizim önümüze geçmesine millet olarak hepimizin itirazı var!

Düşünsenize…

Bu milletten kesilen vergilerle oluşan hazine birikimleri Suriyeli mültecilere aktarılacak.

Hepimizin işsizlik fonuna ödediği paralar, Suriyelilere iş ve istihdam yaratma projesi olarak kullanılacak.

Yani bu şu demek!

İki milyon işsiz insanımıza verilmeyen para,

Suriye’den gelen, savaştan kaçan, vatanını savunmayan mültecilere kalıcı pozisyon ayarlamak için harcanacak.

Böylelikle dedeleri, babaları, kendileri sinsile yoluyla bu devlete vergi veren,

Askerlik vazifesini yaparak vatan borcunu ödeyen gençlerimize rakip olacaklar.

Asla kafatasçı değilim. Savaştan kaçan Suriye halkının barınmasına da lafım yok.

Ama taşı sıksa suyunu çıkartır denecek tipteki ödlek Suriyelilerin,

Yarın öbür gün bizim vatanımızı satmayacağını veya tehlike arz etmeyeceğinin garantisini kim verebilir?

Ya onlar da diğerleri gibi “ÖFKELİ GENÇLER” olarak karşımıza çıkarsa?

Ben bu zümrenin bizim gençlerimizin önüne konulmasına, onların hakkı olanı almasına zinhar karşıyım!

Evet, barındıralım yedirip içirelim ama bir noktadan sonra

Uluslar arası kurumları kapsayan kurallar ve kararlar neticesinde memleketlerine geri gönderelim.

Zaten kısıtlı imkanlarla oluşturduğumuz olanaklarımızı kendi gençlerimize sunalım.

İlk önce kendi evimizin önünü süpürelim, sonra etrafı temizlemeye kalkışalım.

Ne demiş büyüklerimiz?

Eve lazım olan, camiye haramdır. Durumun özeti tam da budur..!

SON DAKİKA HABERLERİ

Aysun Özcan Diğer Yazıları